İsrail’in İran’a saldırısının maksadının; öncelikle ecnebilerin on iki yıllık ambargoyla zaafa uğrattıkları Irak’ı işgalle bölüp tasfiyesi ve taşeron örgütlerle alevlendirdikleri iç savaş kargaşasıyla Suriye’nin çökertilmesi “bayat oyunu”yla İran’ın da ifnasını ateşlemek olduğu ortada.
Maksat, bölgede İsrail’i durduracak bir Müslüman ülke olan, Hazar Denizi’nden Basra Körfezi’ne önemli bir jeopolitik enerji havzasına sahip olan ve dünyadaki petrolün dörtte birinin geçtiği Hürmüz Boğazı’nı kontrol eden İran’ı karıştırmak, yıllardır dayatılan ablukayla zaafa uğrayan ekonomisini çökertmekle etkisizleştirmek.
Ve “büyük plân, ecnebilerin Birinci Dünya Savaşı sonrasında “kurdurulacak” İsrail hesâbına Ortadoğu’daki Müslüman coğrafyayı yapay sınırlarla taksim eden İngiliz-Fransız mâmulü “Sykes-Picot”un, “âlem-i İslâma bir suikast olan gaddarâne Sevr Muâhedesi”nin versiyonu Fas’tan Afganistan’a yirmi iki İslâm ülkesini ırkî-mezhebî iftiraklarla dilimlemeyi hedefleyen “Büyük Ortadoğu Projesi (BOP)” ile bölgeyi topyekûn teslim almaktır.
“SÜNNΖŞİÎ SAVAŞI” TAHRİKİ…
Vakıa şu ki yıllardır ABD, İngiltere ve işgal koalisyonunun emirlerindeki Körfez ülkeleri ile İran arasında kutuplaşmayla, Afganistan’dan Bahreyn ve Yemen’e, Irak’tan Lübnan’a “Şiî-Sünnî” kışkırtmasıyla İslâm âleminde mezhep çatışması ve savaşı tetikleniyor.
Terör, iç savaş, kargaşa ve kaosla isyanların, darbelerin tertipçisi, Siyonizmin uygulayıcılarından Amerikan Dışişleri eski Bakanı Henry Kissinger’in “İslâm dünyasında Sünnî-Şiî tefrika stratejisi” sahneleniyor. (Kissinger’in Yargılanması, Christopher Hitchens, 6-7)
Bu “strateji” ile bütün bölge çok aktörlü topyekûn bir savaşa sürüklenirken, İsrail’in egemenliği, emperyal hegemonyaları ve enerji çıkarları uğruna hegemonyaları ve çıkarları hesâbına 1980-88 arasında Saddam’a silah desteğiyle sekiz sene bir milyon insanın katledildiği Irak-İran savaşını kışkırtan güçler, şimdi de İran’ı güdümlerindeki bölge ülkeleriyle savaştırma, “Müslümanı Müslümana kırdırma” tuzağına çekiyor.
Aslında daha ilk günde Halep-Şam yolunu bombalayıp HTŞ’ye açan İsrail’in Suriye’nin silâh envanterini bombalayıp savunma mekânizmasını tahribine ciddi bir itirazda bulunmayan Şara’nın her fırsatta İsrail’i dost, İran’ı ve Hizbullah’ı düşman ilân etmesinin anlamı bu idi.
SİYONİST SALDIRIYA ORTAK!
Bu kasıtladır ki son Körfez turunda Trump, “genç, yakışıklı, cesur bir savaşçı” diye övdüğü Şara’ya “menhus çıkarları” için iktidar koltuğunda kalması karşılığında “İsrail’in Suriye’yi işgaline itiraz etmemesi, ülkeyi parçalama projesinde başta 100 bin militanını silahlandırdığı işbirlikçileri “Suriye PKK’sı” PYD/YPG ile iftirak fitnesinde istimal ettikleri maşaların radikal örgütlere ilişmemesi”ni salık vermiş, “desteğinin şartları”nı koşmuştu.
Onca baskıya ve ambargoya rağmen önceki İran saldırılarında Esad’ın Suriye hava sahasını İsrail’e kullandırmamasına karşı, Trump’un cüretlendirmesi ve tahrikiyle Şara, İsrail savaş uçaklarına hava sahasını, “Tahran yolu”nu açmakla Müslüman ülke İran’a Siyonist saldırıya ortak oluyor. Ülkenin petrol ve tatlı su kaynaklarının yer aldığı Suriye’ye ait Golan Tepeleri’yle Hermon (Şeyh) Dağını işgal ederek 17 kilometre yaklaştığı Şam’ı kuşatıp gözeten İsrail’e suskun kalan Şara’ya İsrailli soykırımcıların methiyeleri bundan.
Bundandır ki yirmi üç yıllık AKP iktidarında, özellikle “otoriter rejim”de İsrail’le tarımdan enerjiye, telekomünikasyondan turizme imzaladığı ekonomik mutâbakat zabıtlarından, savunma sanayii ihalelerinden tek birinin iptali bir yana askıya dahi alınmazken ve hâlen Bakü-Ceyhan Boru hattından akan Azeri petrolü ile silah imalatında kullanılan çelik, kimyevî madde ve barut sevki başta olmak üzere İsrail’le ticaret kat kat artarken, iktidardakilerin halka karşı “İsrail kınamaları” basit bir propaganda olarak kalıyor.
Sonuçta, ABD ile işgal ortaklarının her türlü silâh, lojistik, istihbarat desteğiyle şımarttığı İsrail’in küstahça İran’a saldırısının arka plânında, bölgede “büyük İsrail” dayatmasına direnecek hiçbir ülke bırakmama emperyal komplosu olduğu her haliyle sırıtıyor; gerisi bahane…