Merhum 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in 10. vefat yıldönümü vesilesiyle, son yıllarında Güniz Sokak’taki evinde yaptığımız özel görüşmelerimizden, Cevher İlhan’ın kayda geçirdiği bazı manidar notları bir defa daha aktarmak istiyoruz.
25 Mayıs 2011’deki görüşmemizden:
Beni rahatsız eden şey, neme lâzımcılıktır. Bu ülkede biz meydanlarda siyaset yaptık. Milletin meselelerini dert edindik.
Hz. Peygamberin bir hadisi var; “Birşeyi elinizle düzeltin, elinizle düzeltemiyorsanız dilinizle düzeltin, onu da yapamıyorsanız—en azından—buğz edin” diyor. Buğz da etmiyorsan, Peygamberimizin dediği görevi yapmıyorsun demektir.
Suçsuz ceza olmaz. Adamı yıllarca içeri atıyorsun, sonra mahkemelere veriyorsun. Ben buna isyan ediyorum. Haksızlığa, hukuksuzluğa karşı hep isyan ettim.
8 Ekim 2011’deki görüşmemizden:
Asker zamanında biz herşeyi söyledik. Onlar da söyledi. Söylemeye devam ettik. Ama hiç bu kadar korku olmadı.
“Sabrın sonu selâmettir” diyoruz, ama haksızlığa karşı sabır, devrin zulmüne iştirak oluyor. Ayet-i kerîme: “Zulme göz yumarsanız, zulme iştirak edersiniz.”
Türkiye böyle değildi…
Demokrasinin elemanları var. Birincisi siyasetçiler, ikincisi üniversiteler, üçüncüsü basın, dördüncüsü meslek kuruluşları, beşincisi sivil toplum, iş çevreleri ve saire. Ancak bunların hepsine bakıyoruz, yatık.
Üstad “Hak yolda tek başına da olsa sebat edeceksin” diyor...
Bugüne bakmayın, keser döner sap döner, bir gün gelir, hesap döner…
7 Şubat 2014’teki görüşmemizden:
Tasfiye işine gidildiğinde adalet yok demektir. Devlette kural var. Rule of law; hukukun üstünlüğü, hukuk devleti, kanun devleti diye birşey var. Kurallar belli. Bunlar ortadan kalktığı zaman fetret olur. Kim tasfiye ediyor, belli değil. Görünüşte hükümet yapıyor, ama gerçekte bunları yapan kim? Keyfî idarelerde böyle olur. Gelişmeleri aktive eden güçler belli değil. Bu gibi ahvalde sessiz sedâsız oturmak da mümkün değil. Ama sükûneti, adaleti ve sağduyuyu mutlaka muhafaza etmek lâzım.
Bir gün hepsi döner...