Bir cezaî işlemin uygulanabilmesi için öncelikle o uygulamanın bir hukukî temeli, içtimâî faydası ve adil bir mantığı olmalıdır.
Ancak son günlerde, iktidarın devlet yönetiminde sergilediği liyakatsiz anlayışın en çarpık örneklerinden biri daha İçişleri Bakanlığı eliyle hayata geçirildi.
Yirmi yılı aşkın süredir trilyonlarca dolar kaynak kullanan ve bunu “yol yaptık” diyerek halka karşı bir koz gibi sunan bu zihniyet, şehirler arası yolların en temel ihtiyaçlarını bile karşılayamamış durumda. Trafik ışıklarıyla donatılmış ana arterler, alt geçit veya üst geçit yerine hemzemin geçitlerle çözümlenmeye çalışılan bölünmüş yollar, tâli yollarla kesişen kavşaklarda hız ve akışı kesen düzenlemeler…
Vatandaşlar yeni yapılan ücretli otobanları kullansa, oralar ayrı birer soygun merkezi.
Ücretsiz yolları tercih edenler içinse mevcut düzen içinde ceza yemeden seyretmek neredeyse imkânsız.
Bir baba düşünün: Bin kilometre uzakta okuyan evladı için acil yola çıkması gerekiyorsa, hangi yoldan 90 km/s ortalama hızla ceza yemeden varabilir? Bugünün otomobilleri bu hızı rahatlıkla yapabiliyorken, siz bu hızın üstünü ‘tehlikeli’ ilan ediyor, hız levhalarını bir ceza tuzağına dönüştürüyorsunuz. Bu durumda artık kimse anayasal bir hak olan seyahat özgürlüğünden söz etmesin!
Radar uygulamaları, cezaî işlemlerden çok kamu güvenliğini sağlamak için kullanılmalıdır. Ancak uygulamanın mantıklı, adil ve kamu yararına uygun olması gerekir. Ne yazık ki mevcut durumda bu ilkelere uyulmadığı, radarların birer “yol/para kesme aracı”na dönüştüğü açıkça görülüyor.
Halktan yükselen yoğun tepkiler üzerine, İçişleri Bakanlığı temsilcileri hız levhalarını yeniden gözden geçireceklerini, bu konuda bir komisyon kuracaklarını açıkladı. Peki, sormazlar mı:
Kaç kişiye haksız yere ceza kestiniz?
Kaç kişinin psikolojisini, ruh sağlığını bozdunuz?
Kaç kişinin bayramını zehir ettiniz?
Kaç kişi bu uygulama yüzünden kaza yaptı ve vefat etti?
Ve en önemlisi, eğer kurulacak komisyon, levhaların hatalı yerleştirildiğini tespit ederse, bugüne kadar kesilen tüm cezalar hukuksuz olmayacak mı? Bu mağduriyetleri kim, nasıl telafi edecek?
Bu nasıl bir devlet aklıdır? Devlet aklı, milletin aklıyla dalga geçmek midir?
Bir adam ekstrem spor mağazasından paraşüt alırken sorar:
-Ya açılmazsa?
Tezgâhtar gayet pişkin şekilde cevap verir:
-Açılmazsa geri alırız efendim, merak etmeyin.
Bu hikâye neden aklıma geldiyse şimdi...