Yapılan hayırlı işler ve ameller sadece Allah rızası için yapılmalıdır. İhlâsla yapılmayan iyilikler, ibadetler ve hayırlar boşa gider.
Çünkü yaptığımız iyilikleri ve yardımları ne maksatla yaptığımızı Cenab-ı Hak bilir. O bizim içimizden geçenleri, ne düşündüğümüzü ve niyetlerimizi de bilir.
İşte bu bakımdan yaptığımız hayır ve hasenâtın reklamını yapmak, riya karıştırmak veya başa kakmak sevabı sıfırlar.
Peygamberimiz (asm), “Her kim işlediği bir hayrı, ikbal için halka duyurursa, Allah da onun gizli işlerini duyurur. Her kim de işlediği hayrı gösterir, mürailik ederse, Allah da onun riyâkârlığını teşhîr eder.” buyurmuştur.
“Ey iman edenler!. Allah’a ve ahiret gününe inanmadığı halde malını gösteriş için harcayan kimse gibi, başa kakmak ve incitmek suretiyle, yaptığınız hayırlarınızı boşa çıkarmayın.” (Bakara: 264.)
Yukarıdaki hadis ve ayetten şu önemli sonuçları çıkarabiliriz:
1. Hayır yapılırken kalb kırılmamalıdır.
2. Fakir; küçümsenmemeli, utandırılmamalı ve hor görülmemelidir.
3. İyilikler aslâ ve aslâ başa kakılmamalıdır.
4. İyilikler ve yardımlar hatırlatılarak fakire eziyet edilmemelidir.
5. Gösteriş ve riyadan kaçınılmalıdır.
6. Yardım ettiğimiz kimseyi rencide etmemek için yardım ve tasadduk gizlice yapılmalıdır.
7. Yapılan yardım ve hasenât kibir, gurur ve övünülerek anlatılmamalıdır.
Bunlar yapılırsa, sevap ve mükâfat yerine günah kazanmış oluruz.
Sevaptan mahrum kalmamak için, Allah’ın rızasını kazanmalıyız. İhlâs, asıl gaye ve hedefimiz olmalıdır. Çünkü ihlâsla yapılan bir hayır, Allah katında bin hayır olur. İhlâsla yapılan bir iyilik, bin iyilik olur. Allah için harcanan bir saat, bin saat olur. İhlâslı bir gün, bin gün olur.
“İhlâs ve rıza-i İlâhî yolunda zerre, yıldız gibi olur. Vesilenin mahiyetine bakılmaz, neticesine bakılır. Madem neticesi rıza-i İlâhîdir ve mâyesi ihlâstır; o küçük değil, büyüktür.” (Lem’alar, s. 217.)
İman, İslâm, ihlâs, iyilik, ümit, Kur’ân ve sünnet üzere kalınız.