CEVAP: İman, Cenab-ı Hakk’ın istediği kulun kalbine cüz’î ihtiyarinin sarfından sonra ilka ettiği bir nurdur.
İman, Şems-i Ezelî olan Cenab-ı Hak’tan vicdan-i beşere ihsan edilen bir nur ve bir şuâdır ki, vicdanın iç yüzünü tamamıyla ışıklandırır. İnsan bu iman sayesinde bütün kâinat ile bir ünsiyet ve emniyet peyda eder ve her şeyle kesb-i muarefe eder, onun kalbinde öyle bir kuvve-i maneviye hasıl olur ki, onunla her musîbete, her hadiseye karşı mukavemet edebilir.
İman, aynı zamanda saadet-i ebediye’den bir parıltıdır. O parıltı ile insanın vicdanında bulunan bütün emel ve istidatlarının tohumları Şecere-i Tuba gibi neşv-ü nemaya başlar ve ebed memleketine doğru hareket eder, gider. (İşaratü’l İ’caz, s. 60)