"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Zübeyir Ağabeyi Bediüzzaman eğitti

İbrahim ÖZDEMİR
22 Nisan 2020, Çarşamba 00:30
Zübeyir Gündüzalp’in en önemli yönlerinden birisi Üstad Bediüzzaman’dan aldığı eğitim anlayışıdır. Bu anlayışın temeli ise, imanîdir, ilmîdir, hürriyetçidir.

Zübeyir Gündüzalp: Dâvâ adamını anlamak (3)

Makale: Prof. Dr. İbrahim Özdemir
Üsküdar Üniversitesi Öğretim Üyesi

***

Büyük öncülerin örnek hayatlarını okuyarak “ilim ve imana çalışarak, hayatımızı İslâm’ın yüce prensiplerine göre yaşayıp, gençlik günlerini boşu boşuna kaybolmaktan kurtarmaya” çalıştık.

Tıpkı Sokrates’in Atinalı gençleri uyardığı gibi, köyden İslâhiye’ye gelmiş; gençliğin ve cehaletin de etkisi ile ne yapacağımızı şaşırmıştık. 

Hayatımızın bir anlamı ve hedefi de yoktu. 

Birçok arkadaşım gibi sinemalar dikkatimi çekmiş ve o sıralar şehrimizdeki iki sinema arasında hayatımı törpülemeye başlamıştım. 

Okulda maruz kaldığımız evrimci ve materyalist söylemler karşısında ise, kelimenin tam anlamıyla, savunmasızdık. Zübeyir Gündüzalp’in şu sözleri çoğumuza doğru yolu işaret ediyor; hayatımıza düzen ve anlam kazandırıyordu: “Ey genç kardeşim ve zamanlarını hayhuylu, başıboş yaratıklar gibi boşluklar içinde geçiren sersem nefsim! Bu yaşa geldin. Çocukluktan çıktın. Çocuklar var ki, sen onlardan gerisin. Sakallı çocuk olmak, bir insan için maskaralık, çirkinlik ve kötülük alâmetidir. 

Halbuki sana yakışan, senin taze ve şirin gençliğine yaraşan, hoplayıp zıplamayı bırakıp, olgun ve yüksek bir Müslüman namzedi olarak ilm-i îmana çalışmak, İslâmiyetin yüce bilgisiyle bilgin olmaya gayret etmektir. 

Allah’a ibadet ve itaat edip, namaz ve ibadete sarılıp, güzel gençliğini çirkinleştirmekten, gençlik günlerini boşu boşuna öldürmekten kurtulmaktır”.

Bence onun en önemli yönlerinden birisi Üstad Bediüzzaman’dan aldığı eğitim anlayışıdır. Bu anlayışın temeli ise, insanın sınırsız ve sonsuz kuvve ve melekelere sahip olduğu; bunların ortaya çıkmasının/çıkarılmasının ise ilme bağlı olmasıdır. 

Üstadın tabiri ile “insan bu âleme ilim ve taallüm (öğrenme) ile terakki (gelişme, yükselmeye) etmeye” gelmiştir. 

Bundan dolayı insanın kendisini tanıması; kuvve ve melekelerini geliştirmesi çok önemlidir.    Bu eğitim anlayışı insanı içi doldurulması gereken boş bir kap gibi gören tekçi ve otoriter eğitim anlayışlarından farklıdır. Bu niteliği ile de hürriyetçidir. 

Zübeyir Gündüzalp’in şu sözleri gençlerin kendi özlerindeki yetenekleri, melekeleri ve kuvveleri keşfetme ve geliştirme açısından fevkalâde dikkat çekicidir:

“Kendini bir yokla. Ben seni görüyorum ki, sende parlak ve edebî bir istikbali kazanma kabiliyeti var. Bu istidat senin gençlik ruhunun nurundan fışkırarak, senin mânevî ve maddî sîmanda ışıldamakta; gözlerinde, okumaya ve Allah’a ibadete olan sevgi kıvılcımları parıl parıl parıldamaktadır. 

Bu Nurlar’ı karartmamayı, bu ışıkları söndürmemeyi aklın ve kalbin sana feryad ü figanla ihtar ediyor. Ruhun, derinliklerde, “Oku! Allah’ın bahtiyar bir kulu, cemiyetin gülü, İslâmiyetin bülbülü ol!” diye İlâhî bir sâdâ ile sana sesleniyor. Bu sâdâya kulak verip nur-u Kur’ân’la ilim ve irfan sahibi olarak iki cihanın saadetiyle mes’ud ol”.

Üstadın “en büyük düşmanımız cehalettir” tesbitinden hareketle, o da bizleri ilme ve okumaya teşvik ediyordu. Şehirden köye 7-8 km yolu bazen parasızlıktan yürüyerek  giderdim. Gündüzalp Abinin şu sözlerini defalarca okur; zihnime adeta nakşederdim:

“Tahkikî iman ilmini oku. Hakkı ve hakikati öğren. Cahil kalma. Münevver ol. Aydın ol. 

Cahil insan, cahil bir genç, cahil bir kadın, ne kadar varlıklı da olsa yine fakirdir, geridedir, aşağıdadır. 

Okuyan erkek ve kadın, genç ve ihtiyar dâimâ ileride, dâimâ yükseklerdedir. 

Bütün fenalıkların, hayattaki bütün bedbahtlıkların vasıtası cehalettir. Bütün iyilik ve güzelliklerin, bütün saadet ve huzurun tek çaresi, ilm-i îman bilgisiyle aydınlanmak ve nurlanmaktır.”.

Daha önce de ifade dildiği gibi, ortaokul-lise yıllarında içimizdeki okuma açlığını gidermek için elimize gelen kitabı okuyorduk. Halbuki bugün olduğu gibi o günde, kendimizi ve çocuklarımızı korumamız gereken zararlı yayınlar da vardı. Özellikle gençlerin ergenlik dönemini sömüren bu tür yayınlar dünyanın her yerinde var. 

Bu tür yayınları yapan, basan ve satanların amacı ilim-irfan değildir. Bunların tek amacı gençlerin cehaletini ve içerisinde bulundukları sorunlu dönemi istismar ederek para kazanmak ve genç ruhlarını ifsat ederek, öldürmektedir. 

Bu zihniyetteki insanlar her dönem var olmuş; bugün de uyuşturucu ve insan kaçakçılığından tutun “menfaat ve para” için her şeyi yapmaktan çekinmemektedirler. 

Birçok ülke bu örgütlü gruplarla mücadele etmekte; bunun için yasalar çıkarmaktadır. Peki, çocuklarımızı bu insan suretindeki canavarlardan kim ve kimler kurtaracak?  

Kendimizi ve çocuklarımızı bulaşıcı bir hastalıktan korunmak için nasıl dikkat sarf ediyorsak, bu tür yayınlar konusunda da dikkatli olmamız gerekmektedir. 

Bu konudaki ilk uyarıyı yarım asır önce yine Zübeyir Gündüzalp’in not defterinde bulmuştum:

“Bedbahtlığın âmili, dinsizlik ve bid’alar yayan neşriyattır. Saadetin ve bahtiyarlığın en müessir âmili, Kur’ân, iman ve İslâmiyet hakikatlarını neşreden eserlerdir. O da bu zamanda Kur’ân hakikatlarıdır”.

“Kur’ân hakikatlarında ruhu ve zevki yükselten, fikrî tekemmüle götüren (olgunlaştıran), selim bir akla sahip kılan bir hususiyet vardır. Kur’ân hakikatları manevî bir enerji kaynağıdır”.

“Şehevî temayyülleri uyandıran, tahrik eden ve bizi müphem hayallere müstaid kılan (hazır hale getiren), tenbelliğe teşvik eden kitapları okumamalıyız. Bunlardan nefret etmeliyiz. Kur’ânî ve imanî hakikatlarla saadet anahtarları veren eserleri okumalıyız”.

Bu çerçevede bir noktaya dikkatlerinizi çekmek isterim.

Ünlü psikolog Prof. Dr. Emile Coue’un insan tabiatıyla ilgili çok ilginç ve o kadar da önemli gözlemleri var. Bunlardan birisi hayatta başarısız olmamızın temel sebeplerinden birisinin “yapacağımız işleri gözümüzde büyütmek ve bunu yapamayacağımıza kendimiz inandırmak”tır. Ünlü psikoloğa göre böyle düşünenlerin başarılı olması mümkün değildir.

Prof. Dr. Coue devam ediyor: “İmkânlar dâhilinde bulunduğu sürece yapmanız gereken tek şey her işin kolay olduğunu düşünmektir. Böylece istediğiniz sonuca ulaşmak için normalinden daha az enerji sarf etmeniz yeterli olacaktır. Öte yandan aynı işin zor olduğunu düşündüğünüzde ise yirmi kat daha fazla enerjiye ihtiyacınız olur ve enerji kaybedersiniz”.

Zübeyir Gündüzalp’in şu ifadelerini bu çerçevede değerlendirdiğimizde, bize nasıl bir hedef gösterdiği, bizi nasıl şevk ve gayrete getirdiği daha iyi anlaşılır diye düşünüyorum:

“Yüksek bir gaye; ebedî, canlı ve cazip bir maksat. İşte, bütün sıcak heyecan ve fikirlerimizi bunun üzerine çevirebilmeliyiz. Böylece hedefe varabiliriz”.

“İnsan dikkate, tahlile ve muhakemeye alışmalıdır”.

 “Tenbelliğe; basit ve mânâsız zevklerime müsaade etmemeliyim”.

“Gayrı meşrû ve lüzumsuz arzularıma mukavemet etmeliyim”.

“Gaye ve maksatta muvaffak olmanın sırrı; maksat ve gayeye faydalı olan birşeyden istifade etmek; onun haricindeki”.

“Fikirleri ve hareketleri hoş ve meşrû olmayan, hayat tarzları İslâmiyete muvafık gelmeyen ve vâki sebeplerle tenbelliği mâkul ve meşrû gösteren arkadaşlardan büyük bir soğuklukla uzaklaşmalıyım”.

“Şuur, nefsimizde geçen hadiselerin kendiliğinden bilinmesidir. Gözümüz, kulağımız ve bütün hassalarımız haricî âleme baktığımızda ne vazife görüyorlarsa, şuur da iç dünyamızda aynı vazifeyi görüyor. Ruhumuzun bütün gayretlerini Kur’ân ve iman hakikatlarında sarf etmeye cehd etmeliyiz. Birlikte yaşadığımız insanların bize yaptıkları tesirler, gayri şuurî, hayatımızı değiştirebilir. İnsan dâimâ kendini tahlil ve murakabe etmek itiyad ve kudretinde bulunmazsa, nefsini ve iç dünyasını kolayca tanıyamaz”.

İnsan dikkate, tahlile ve muhakemeye alışmalıdır”.

Sonuç olarak şunu rahatlıkla söyleyebiliriz: “İslâm büyüklerinin hayatı ve hatıraları, genç nesiller için en güzel rehberdir. Hayatın fırtınalı ve dağdağalı hadiseleri içinde bu rehberler ışıklı deniz fenerleri gibi aydınlık verirler” diyen Zübeyir Gündüzalp doğru bir teşhiste bulunmuştur. Örnek hayatı ile de hepimiz örnek olmuş; hayatın dağdağaları ve gençliğin tehlikelerinden bizleri korumuş ve korumaya devam etmektedir. Özellikle gençlerin onun hayatında çok güzel örnekler bulacağına inanıyorum. 

Gençler! 

Zübeyir Gündüzalp’in aforizmalarını bir reçete gibi cebinizde taşır; sık sık okuyup gereğini yaparsanız üstesinden gelemeyeceğiniz zorluk, aşamayacağınız doruk yoktur. 

Dahası ise iffet timsali bir genç olarak ailenizin, insanımızın ve insanlığın medar-ı iftiharı olursunuz.

Bu çerçevede bu konuda daha ileri okumalar için size birkaç kitap önerim var:

Platon, Sokrates’in Savunması, Çev: N Berkes, Sosyal Yayınları, 2009; İbrahim Kaygusuz, Zübeyir Gündüzalp (Hayatı-Mefkûresi) İstanbul: Yeni Asya Neşriyat, 2009; Zübeyir Gündüzalp, Altın Prensipler, İstanbul: Yeni Asya Neşriyat; Necmeddin Şahiner. 

Nefis Muhasebesi: Zübeyir Gündüzalp’in Not Defterinden, 1979.

SON

 

Okunma Sayısı: 5401
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • FAHRİ UTKAN

    22.4.2020 18:16:32

    Çok güzel bir araştırma ve hatıra yazısı. Tebrikler.

  • Mehmet yavuz

    22.4.2020 05:25:14

    Zübeyr Abi'yi ra senaya kalemimin kudreti yetmez. Ötede şefaatini umarım. Benim gibi küçükler, küçük düşünür. Şöyle ki: Abemizin bıyıkları gördüğümden bu tarafa bana açılmış bir kitap gibi gelir, hem de kitabın ortasından. Bakınca 25. Söz açılmış "oku!" veya 19. Mektup açılmış "oku!" mesajını alıyorum. Ben de en fazla bu risaleleri okumaya gayret ediyorum.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı