Sorgulamak; kelime manası ile “Suç niteliğinde bulunan bir sorun üzerine ilgili bulunanlara sorular sormak, kasıt arama amaçlı düşünme eylemi”1 gibi anlamlar taşımaktadır.
Düşünmek ise; “bir sonuca varmak amacıyla bilgileri incelemek, karşılaştırmak ve aradaki ilgilerden yararlanarak düşünce üretmek, zihinsel yetiler oluşturmak, muhakeme etmek”2 anlamlarına gelmektedir.
Gündelik hayatta, iş yerimizde, okulumuzda veya daha yakın çevremizde dini inancı olmayan kişilerden çok sık duyduğumuz bir cümle şudur diye düşünüyorum:
“Siz hiç sorgulamıyorsunuz, eğer biraz sorgulasanız zaten böyle düşünmezsiniz.”
Ben ise onlara katıldığımı söyleyince önce bir afallama yaşıyorlar sonra, “Nasıl?” diye soruyorlar.
Ben de diyorum ki: Sorgulamak, herhangi bir şeyin arkasında kasıt aramaktır ve yola kasıt aramak için çıkan onu ne yapar eder bulur. Bizim amacımız Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini vs. sorgulamak değil, onları Allah’ın bize bahşettiği akıl ile düşünüp, kavrayıp, muhakeme ederek yaratılış gayemizi bedenimizin tüm azalarında ve ruhumuzun en derinlerinde hissederek, hakiki imanı elde etmeye çalışmaktır. Akıl, kalp ve ruh bir bütündür. Birini ifrat derecesinde kullanıp, diğerlerini kullanmamak veya az kullanmak hem kendimize hem de Rahmet-i İlahiye’ye zulümdür. Bize Rahmet çeşmesinden hediye gelen bu üç meyveyi birbirlerine mezc edip vasat düzeyde kullanmalıyız. Zamanın materyalist düşüncesine kapılmamalı, her şeyi aklımızla idrak etmeye çalışmamalıyız ki Üstad Bediüzaman Hazretleri şöyle diyor: “Her şeyi maddede arayanların akılları gözlerindedir, göz ise maneviyatta kördür.”
Düşünmek ise bizi diğer yaratılmışlardan üstün kılan, halife-i arz yapan en önemli unsurdur. Kur’an-ı Kerim’de ‘düşünmek’ ile ilgili çokça ayetler vardır. Bunlardan birkaçı şöyledir:
Yaratan, hiç yaratmayan gibi midir? Artık öğüt alıp-düşünmez misiniz?3
“Allah’ındır” diyecekler. De ki: “Yine de öğüt alıp-düşünmeyecek misiniz?”4
O, gece ile gündüzü birbiri ardınca kılandır; öğüt alıp-düşünmek isteyenler ya da şükretmek isteyenler için.5
Andolsun Biz Kur’an’ı zikr (öğüt alıp düşünmek) için kolaylaştırdık. Fakat öğüt alıp-düşünen var mı?6
Andolsun, ilk inşa (yaratma)yı bildiniz; ama öğüt alıp-düşünmeniz gerekmez mi?7
İşte Kur’an’da Allah düşünmemiz, akletmemiz için yedi yüzden fazla yerde bize böylece haberler veriyor. Üstadımız Bediüzzaman Said Nursi hazretleri ise ‘O düşünmek ise, Cenab-ı hakkı hatıra getiyor’ diyerek, düşünmek ile Allah’a ulaşma arasındaki bağlantıyı çiziyor. Yine Risale-i Nurun başka bir yerinde ‘Mün’imi tanımakla ve in’âmı düşünmekle, yani O’nun rahmetinin iltifatını ve şefkatinin teveccühünü ve in’âmının devamını düşünmekle, nimetten bin derece daha leziz, mânevî bir lezzet kapısını sana açar.’ 8 diyerek Allah’ı tanımanın ve nimetlerini düşünmenin, verilen nimetten bin derece daha leziz bir lezzet kapısı açtığını bizlere bildiriyor. Yani düşünmek bize hem Halıkımızı tanıttırır, hem onun nimetlerinin hakikatlerini öğretir, hem de bizlere leziz kapılar açar.
O zaman bizler de sorgulamayı bırakıp bizi biz yapan düşünme eylemini hakiki manasında hayatımıza yerleştirerek, Allah’ın bizim için hazırlayıp donattığı küre-i arz ve semavat denizini tefekkür edip sonsuz kudret ve kuvvet sahibi olana biraz daha yaklaşmayı ümit edelim.
Dipnot:
1-TDK; 2-TDK; 3-Nahl Suresi, 17. ayet;
4-Mü’minun Suresi, 85. Ayet; 5-Furkan Suresi, 62.
Ayet 6-Kamer Suresi, 17,22,32,40. Ayetler;
7-Vakıa Suresi, 62. ayet; 8- Asay-ı Musa s.321