"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Hz. Eyyûb (as) kıssasından dersler

Kasım Ferşadoğlu
30 Nisan 2012, Pazartesi
Eyyub Aleyhisselâm sabır ve metanetiyle şöhret bulmuştur. Cenâb-ı Hak, peygamberleri maddî ve mânevî her sahada örnek yapmıştır. Ve insanoğlu başına gelecek durumlarda nasıl ve ne şekilde hareket edeceğini yine Peygamberleri görerek öğrenmiş ve onlardan esinlenmişlerdir.
Meselâ: Zenginlikte zirveye çıkmak isteyen kimseler Hz. Yusuf (a.s) ve Hz. Süleyman (a.s) gibi peygamberleri örnek almalı, onları hatırlayarak gurur, kibir ve aşırılıktan kurtulmaya çalışılmalıdır.
Belâ ve musîbetlere maruz kalanlar ise, kendilerine Hz. Eyyub’u (a.s) örnek almalı, onun sabır ve teslimiyetinden ders alıp belâ ve musîbetlere metanetle karşı koymaya çalışmalıdır. Bu hususta Hz. Peygamber Efendimiz (asm) şöyle buyurmaktadır:
’’En fazla musîbet ve zorluklara maruz kalan peygamberler; sonra Allah’ın veli kulları gelir. Daha sonra da diğer insanlar… Kişi dindarlığının kuvveti derecesine göre, musîbet ve belâlara uğratılır.’’ (Tirmizi, Zühd, 58; İbn-i Mâce, Fiten, 23; Dârimi, Rikak, 57)
Cenâb-ı Hakk’ın musîbet ve belânın büyüğünü sevdiği kullarına vermesinde pek çok hikmet vardır.
Burada hemen şunu söylemeliyiz ki, ibadetler iki türlüdür: Birincisi, müsbet ibadetlerdir. (Namaz, oruç gibi Allah’ın emirlerini yapmak) bu kısım ibadetlerdendir.
İkincisi ise, menfî ibadetlerdir. Bunlar müsbet ibadetlerden daha halistir, çünkü insan namaz kılmasında gösteriş ve riyaya düşebilir. Fakat başına gelen bir musîbetten dolayı sabrettiğinde ise, böyle bir tehlike sözkonusu değildir. Bu yüzden menfî ibadetlerin sevabı fazla olmaktadır.
İşte Cenâb-ı Hakk’ın belâ ve musîbetlerin büyüğünü sevdiği kullarına vermesinin hikmeti de budur. Zira ne kadar çok musîbete maruz kalınır ve sabredilirse o kadar çok ibadet edilmiş olunur. O nisbette de sevap ve mükâfat kazanılır.
Öte yandan, insanın meziyet ve kabiliyetleri ancak musîbetlerle ortaya çıkar. Hayat ancak musîbetlerle safîleşip değeri artar, yokluktan, hiçlikten kurtulur. İnsandaki menfî his ve duygular da ancak musîbetlerle terbiye olunur.
Musîbet ve belâlar olmasaydı insan gaflete düşer, yaratılış gâyesini ve aslî vazifesini unutabilirdi. Kötü his ve duyguların istilâsına maruz kalarak, hayırlı iş ve fiillerden uzaklaşabilirdi. Bu bakımdan belâ ve musîbetlerin insana bir terbiyeci ve ikazcı olmasında büyük fayda vardır.
Musîbet ve belâlar aynı zamanda insan için bir imtihandır. Ulvî ruhlar sabır ve rıza ile bu imtihanı başarıyla verip mânen daha yüksek mertebelere çıkarlar; süflî ruhlar ise isyan ve şikâyetle bu denemede başarısız kalırlar.
İnsan ruhen yükseldikçe, mânevî makam ve mertebesi arttıkça imtihanı da şiddetlenir.
Burada belâ ve musîbetlerle imtihana şöyle yaklaşabiliriz: Bir ilkokul talebesiyle bir üniversite talebesinin imtihanı bir olmadığı gibi, takvada ‘üniversite talebesi’ mesabesinde olan Allah’ın sevgili kullarının belâ ve musîbet imtihanları, elbette diğer insanlara göre daha çetin ve güç olacaktır.
Okunma Sayısı: 2679
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı