"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Demokrasi münâfıklığı mektebinin hocası, Karl Raimund Popper

Şükrü BULUT
03 Eylül 2025, Çarşamba
68 kuşağının militan akademisyenlerinden ve Popper’ın “Açık Toplum ve Düşmanları” kitabını tercüme eden Prof. Mete Tunçay’ın ölümü üzerine, Enternasyonal Sol’un gayretiyle mevzu tekrar gündeme geldi.

Viyanalı meşhur Yahudî filozof/iktisatçı Popper’ın cilasız hayatını ilk olarak Yeni Asya yazmıştı. Marksizm’e getirdiği tenkitlerinden hürriyetçi ve hatta demokrat zannedilen Popper’ın;   Marksist, demokrasi düşmanı ve sosyal Marksist kimliğinin gizlenmesinin sebebi neydi? Temelde komünizm değerlerini benimsemişti.

“Açık Toplumcunun” (Popper’ın), Marksizm’in ve türevlerinin (Kemalizm’in, Baas’ın ve diğer müstebit rejimlerin) kapalılıklarıyla savaşırken neyin peşinde olduğunu da söylemediler. Dünya görüşü, temel değerleri, ahlâk telâkkisi, adalet anlayışı ve insana bakışı; muasırları materyalist muasırlarından ne kadar farklıydı?

Veya şöyle soralım: Onun demokrasi anlayışında semavî dinlerin yeri neydi?

Semavî ahlâklara inkârcılardan farklı mı bakıyordu?

Sıradan bir kapitalist miydi, yoksa kapitalizmi hürriyetle sosyalleştirmeye çalışarak Marksizm’e entegreye mi çalışmıştı?

Önceliği insan mıydı, yoksa kapital mi?

Karl Popper fert görünse de, Marksizm’i hürriyet sosuna bulama cihetiyle; demokrasiye ihanet etmiş sapık bir mezhebin kurucusu… Zamanındaki Neoliberallerin sözcülüğünü düşünce boyutuyla üstlendiğinden, bir şahs-ı manevîyi temsil ediyor. Londra Ekonomi Mektebi’nde bizatihi yetiştirdiği talebeleri, dünyayı kaosa ve felâkete götüreceklerdi. (George Soros, Thatcher...)

Marksizm’i; kapitalizmi, hürriyetçiliği ve demokratik sistemleri kullanarak dünyanın tüm sosyal hayatına hâkim kılmaya çalıştığını gizleyerek; istibdatlardan kaçanları âdeta kandırdı. Köşemizin darlığından, bu Marksist feylesofun demokrasi münafıklığına, Türkiye demokratlarını şaşırtmalarına ve sosyal hayatımızda sebep olduğu dehşetli birkaç yaraya işaretle yetineceğiz…

Bu konuyu boyutlarıyla anlayabilmemize yardım edecek, (Yeni Asya Neşriyat’tan çıkmış) Neoliberaller araştırmasında; Popper’ı; komünizme, Kemalizm’e, Maoizm’e, diktatörlere, askerî idarelere ve geleneksel millî rejimlere karşı mücadele çizgisine getiren saikin demokrasi olmadığını; belki o rejimlerdeki kapalılığı giderdikten sonra; sermayenin desteğiyle “Sosyal Marksizm” diyebileceğimiz düşüncelerini (Neoliberalizmi) hayata geçirme fikri olduğunu; son elli senede cereyan eden hadiseler gösteriyor.

Doğru demokrasiyi Bediüzzaman’dan öğrenenler, Risale-i Nur’un hürriyet ölçüleriyle Popper ve yoldaşlarının gizledikleri maksatlarını görebilirler. Said Nursî’nin Kur’ân’dan iktibas ettiği meşrutiyet/demokrasi düşüncesi; Popper’a nefis ve arzular üzerinden sosyal hayatın kapılarını açacak, Herbert Marcuse pratiğinin, “medeniyetleri ateşe veren” “cinsel devrim”ini, bütün kodlarıyla açığa çıkarmaktadır. Onların “Açık Toplumculuklarından” ziyade, demokrasiye ihanet cihetine bakacağız.

12 Eylül sürecinde halka dindar tanıtılan ANAP ile AKP’nin propagandalarından, binlerce icraatına bir tetkik yapılsa, süreçteki bu mektebin izleri görülecektir. Popper’ın 1945’te kaleme aldığı ve Tunçay’ın 1967’de tercüme ettiği “Açık Toplum ve Düşmanları” kitabının, Türkiye aydınının ve bilhassa hürriyetçilerinin üzerindeki etkilerini de şimdilik yazmıyoruz. Marksistlerin paravan derneklerine (Türk Siyasî İlimler Derneği) Amerikalı Neoliberallerden sağlanan fonlarla ülkeyi 1971 kaosuna getirenleri de deşifre eden mütercim, yaptığı icraatın farkındadır.

Neoliberallerin bu el kitabının ismiyle kurulmuş “Açık Toplum Enstitüleri’ni,” dahil oldukları renkli devrimleri, bu düşünceyi kurumsallaştırmaya çalışan TESEV’i ve buradaki vazifesini AKP antrenörlüğüyle beraber götüren Can Paker’i, enstitünün Türkiye başta olmak üzere İslâm ülkelerinde başlattığı NLP ve Kişisel Gelişim kurslarını hatırlatmazsak, Popper’ın hakkını vermemiş olacağız.

Chicagolu Neoliberaller üzerinden Amerika siyasetine (Ronald Reagan dönemi), talebesi Thatcher aracılığıyla AB ülkelerine, Dünya Bankası’ndaki asistanları (Özal ve Derviş gibi) ile Türkiye’de önemli sosyal devrimlerine (12 Eylül sürecindeki ANAP ile AKP’nin programların kaynağında Popper ve talebeleri bulunuyor.) alt yapı olan, Popper ve mektebinin gayretleridir.

En büyük zararı ise, 12 Eylül’de idamına hükmedilen Türkiye demokrasisinedir. Bilerek veya bilmeyerek Popper ve bu tür liberalizmi yüceltenler, müstebit kapalı rejimlerden kaçanlardı. Demokrasi sevdalılarının(!), Kemalizm itirazcılarının ve milliyetçilerin yakın geçmişteki çeteleleri tutulsa; Demokratlar’ın seçim barajlarında boğulmalarının ve arkadan gelenlerin ise yanlış istasyonlara yönlendirilmelerinin mahiyetleri açığa çıkacaktır.

Okunma Sayısı: 1723
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Murat Uyar

    3.9.2025 18:29:16

    Karl Popper’ın ‘açık toplum’ anlayışı özgürlükten çok, neoliberal çıkarların kılıfı oldu; Türkiye’de de demokrasi adı altında milleti sermayeye ve dış ideolojilere bağımlı hale getirdi. Popper’ın seküler reçeteleri bireyi yüzeysel bir özgürlükle avutuyor ama adalet ve toplumsal huzuru sağlayamıyor. Buna karşılık Bediüzzaman Said Nursî’nin Risale-i Nur’da sunduğu demokrasi ve hürriyet anlayışı, iman ve meşveret üzerine kurulu olduğu için hem ruhu hem toplumu tatmin eden gerçek bir çözüm sunuyor. Hakiki hürriyet ve kalıcı adalet, ancak bu manevî temellerle mümkündür.

  • Raşit örenel

    3.9.2025 15:32:08

    Evet, Frankfurt okulu kapitalizmle barışmış, liberalizmi de Marksizmin devrimle yıkmaya çalıştığı geleneksel yapıları (aile, gelenek, din) piyasa ekonomisinin oluşturduğu şartlar ve ilişkilerle, devrim yerine bir geçiş ve ülfet süreciyle tahrip etmeyi hedeflemiş olabilirler. Demokrasiden anladıkları budur. Dolayısıyla demokrasi diyen bizlerle tamamen ayni gündeme sahip değiller. Aynı şekilde Putin de neoliberal batıya saldırırken bunu bizim gündemlerimizle uyumlu olduğu için yapmıyor, adam yakın çevresinde AB gibi büyük bir güç istemiyor sadece. Biz birinci Avrupaya taraftarız; Putin ise güçlü bir Avrupaya düşman. Avrupa zayıfladığı müddetçe hangi cereyanın hakimiyetinde olduğu Putin'in umurunda değil.

  • Rehanur

    3.9.2025 13:14:52

    Şükrü Bulut Bey’in kaleme aldığı bu yazı, Karl Raimund Popper’in düşüncelerini yalnızca felsefî düzlemde değil, aynı zamanda demokrasi kavramının tarihsel ve toplumsal serencamı içinde ele alması bakımından dikkate değer bir derinlik taşıyor. Popper’in “açık toplum” anlayışının, modern demokrasilerin hem imkanlarını hem de zaaflarını tartışmaya açması; bugünün dünyasında demokrasiyi şekillendiren maskeleri ve çelişkileri sorgulamak açısından önemli bir katkıdır. Yazınız, Risale-i Nur perspektifinden getirilen eleştirilerle, demokrasinin yalnızca bir yönetim tekniği değil; aynı zamanda ahlaki, fikrî ve toplumsal bir meşruiyet meselesi olduğunu hatırlatıyor. Bu yönüyle, hem akademik hem de fikrî çevrelerde yankı uyandıracak nitelikte bir değerlendirme olmuş. Tebrik ederim. 🌹

  • Nur

    3.9.2025 13:10:42

    Soros’un ve Thatcher’ın üstadı Popper. Demokrasi düşmanı Popper. Ahlaksızlığı tervic eden Popper.

  • Ergin Akın

    3.9.2025 12:53:05

    Demokrasiyi arayan Müslüman Türk entellektüelini tarafsız ve özgürlükçü görünümüyle kandıran bu adamın mahiyeti önemliydi. Allah razı olsun.

  • yılmaz

    3.9.2025 12:41:17

    Popper'ı tarif eden güzel bir paragraf... Onun demokrasi anlayışında semavî dinlerin yeri neydi? Semavî ahlâklara inkârcılardan farklı mı bakıyordu? Sıradan bir kapitalist miydi, yoksa kapitalizmi hürriyetle sosyalleştirmeye çalışarak Marksizm’e entegreye mi çalışmıştı? Önceliği insan mıydı, yoksa kapital mi? "Karl Popper fert görünse de, Marksizm’i hürriyet sosuna bulama cihetiyle; demokrasiye ihanet etmiş sapık bir mezhebin kurucusu… Zamanındaki Neoliberallerin sözcülüğünü düşünce boyutuyla üstlendiğinden, bir şahs-ı manevîyi temsil ediyor." Yani deccaliyetin şahsımanevisinin bir mümessili diyebiliriz

  • Mehmet

    3.9.2025 12:35:51

    Sosyal Marksistler (Neo-Liberalizm) rejimlerdeki kapalılığı kaldırıyorum diye bütün hürriyetlerin sınırlarını altüst ederek çiğnettirerek dolaylı yine kendi zihniyetlerinin çıkarına hizmet ettiriyor,insanlığı.

  • Mehmet

    3.9.2025 12:29:00

    Neoliberallerin tahribi münafıkça olduğundan neoconlardan daha eşedd.onlar demokrasi diye demokrasinin içini boşaltıp sosyal marksist devrimlerini inşa ettiler, sivil toplum kuruluşlarının içeriğini münafıkça sosyal devrimlerini kapitalizm emrinde inşa ederek sivilliği modern köleler hükmüne getirdi hem düşünce hem parasal.Ahlakı bitirdiler özgürlükler adına.Senden benden gibi görünen sivil sosyal Marksistler her yapıyı kurumu partiyi sivil organizeyi iğdiş etti.maneviyatlarını ruhlarını söndürdü.

  • İbrahim

    3.9.2025 12:27:13

    İngiliz hegemonyasının tipik klavuzu popper. AKP de İngilizci olduğuna göre , kimin kiminle olduğu zamanla ortaya çıkıyor. Kemalistler ingilizci, Komünistler ingilizci, Neoliberaller ta kendileri ve siyasal islamcılar da ingilizlerle çalışıyorlar.

  • S.topuz

    3.9.2025 07:37:53

    "Kat'î ve sahih rivayette var ki: "İsa Aleyhisselâm büyük Deccal'ı öldürür." Vel'ilmü indallah, bunun da iki vechi var:... İkinci vechi şudur ki: Şahs-ı İsa Aleyhisselâm'ın kılıncı ile maktûl olan şahs-ı Deccal'ın teşkil ettiği dehşetli maddiyyunluk ve dinsizliğin azametli heykeli ve şahs-ı manevîsini öldürecek ve inkâr-ı uluhiyet olan fikr-i küfrîsini mahvedecek ancak İsevî ruhanîleridir ki; o ruhanîler, din-i İsevî'nin hakikatını hakikat-i İslâmiye ile mezcederek o kuvvetle onu dağıtacak, manen öldürecek. Hattâ "Hazret-i İsa Aleyhisselâm gelir. Hazret-i Mehdi'ye namazda iktida eder, tâbi' olur." diye rivayeti bu ittifaka ve hakikat-i Kur'aniyenin metbuiyetine ve hâkimiyetine işaret eder."... Bediüzzaman Said Nursî, Risale-i Nur Külliyatı, Şualar - 587 - 🙌🌹🤲🌹❤☝️🌙🕋😭😭😭🕊🕊🕊🌍🇪🇺🕋🇹🇷🇩🇪🇷🇺🇵🇸🇵🇸🇵🇸🇵🇸🇵🇸

  • S.topuz

    3.9.2025 07:33:34

    "SEKİZİNCİ MES'ELE: Rivayetler, Deccal'ın dehşetli fitnesi İslâmlarda olacağını gösterir ki, bütün ümmet istiaze etmiş. لَا يَعْلَمُ الْغَيْبَ اِلَّا اللّٰهُ Bunun bir tevili şudur ki: İslâmların Deccal'ı ayrıdır. Hattâ bir kısım ehl-i tahkik İmam-ı Ali'nin (R.A.) dediği gibi demişler ki: Onların Deccal'ı Süfyan'dır. İslâmlar içinde çıkacak, aldatmakla iş görecek. Kâfirlerin Büyük Deccal'ı ayrıdır. Yoksa Büyük Deccal'ın cebr ve ceberut-u mutlakına karşı itaat etmeyen şehid olur ve istemeyerek itaat eden kâfir olmaz, belki günahkâr da olmaz." Bediüzzaman Said Nursî, Risale-i Nur Külliyatı, Şualar - 585 - 😢🇹🇷😪🙌🌹🤲🌹❤☝️🌙🕋😭😭😭🕊🕊🕊🌍🇪🇺🕋🇹🇷🇩🇪🇷🇺🇵🇸🇵🇸🇵🇸🇵🇸🇵🇸

  • Mustafa coban

    3.9.2025 07:08:59

    Hak batıl mücadlesi devam ediyor. Batıl yine davasını savunacak bir avukat bulacaktir.ṣeytanın taraftarı boldur. Ama herzaman Allahın dedigi olur.Allah var gam yok

  • Cemal Özkaya

    3.9.2025 06:40:31

    Üstadın bahsettiği komiteler ve sizin ısrarla tahşidat yaptığınız akımlar ve temsilcileri çok partili hayata geçerken ağlarını örmüşler bugünleri yetiştirdikleri zeki elemanlarıyla hazirliamaya başlamışlar. 1400 sene önce gün gün haber verilen olaylara birileri severek ve isteyerek sebep olmuşlar. Bizede üstadın rehberliğinde manen taraf olmama tercihi düşmüş. İnşallah burada istikameti muhafaza ederiz.

  • Hüseyin T

    3.9.2025 00:31:33

    [2] "Demokrasi münafıklığı" kavramı üzerinden yapılan vurgu, evrensel olduğu iddia edilen bazı kavramların aslında nasıl ideolojik arka plana sahip olabileceğini bizlere apaçık gösteriyor. Bu tür eleştirel ve analitik yaklaşımların Türkiye'nin düşünce dünyasına önemli katkılar sunduğuna dair etkilerini görmezden gelmekmümkün değildir. Ufuk açıcı bu tür derinlikli analizlerin devamını her daim bekliyoruz.

  • Hüseyin T

    3.9.2025 00:30:15

    [1] Kıymetli yazarımızın, Popper'ın "Açık Toplum" felsefesi ve bu düşüncenin Türkiye üzerindeki etkilerini ele alan yazısı, son derece kapsamlı ve düşündürücü bir çalışma olmuş. Yazıda, Popper'ın görüşlerinin neoliberal politikalar ve sosyal mühendislik projeleriyle ilişkisinin ortaya konulması, Türkiye'nin son 50 yıllık siyasi ve toplumsal dönüşümünü anlamak açısından oldukça kapsayıcı ve aydınlatıcı. Özellikle 12 Eylül sonrası ANAP ve AKP dönemlerindeki politikaların felsefi arka planına dair yapılan analizler, güncel siyaseti anlamlandırmak isteyen biz okurlar için değerli bilgiler içeriyor. Açık Toplum Enstitüleri, TESEV ve kişisel gelişim projeleri üzerinden yürütülen kültürel dönüşüm çabalarının eleştirisi, toplumsal değişim dinamiklerini anlamak isteyenler için ufuk açıcı nitelikte. Hocamızın yazısı, sadece Popper'ı eleştirmekle kalmayıp, aynı zamanda Batı'dan ithal edilen düşünce sistemlerinin yerel kültür ve değerlerle olan gerilimine de işaret etmektedir.

  • Demokrat Avrupa

    3.9.2025 00:28:23

    Neoliberalizm hareketinin takipi kolay olmadığı bir çok kişi tarafından kabul görmekte. Sisli ortamlarda bulunmayı tercih eden cereyanların hepsinin ortak yönü münafıkane hareket etmek olsa gerek. Bu yüzden mahiyetleri tam manası ile bilinmesi zaman almakta…

  • Hasan Ali

    3.9.2025 00:23:08

    Popper açık toplumculuk teorisiyle demokrasiye zarar vermeseydi, hakkında böyle yazılmazdı. Popper taraftarları kaderlerine küssünler..,

  • İrfan

    3.9.2025 00:15:31

    Fevkalade ilginç ve o kadar da karmaşık bir konu. Tebrikler.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı