"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Hayat ve kulluk

Kasım Ferşadoğlu
09 Nisan 2013, Salı
İnsanlar yokluk karanlıklarından varlık âleminin aydınlığına çıkarılmış varlıklar olup, yaratılış maksatları kendilerini yaratan Rablerine kullukta bulunmalarıdır. Âyet-i kerimede geçen “İnsanları ve cinleri ancak Bana ibadet ve kullukta bulunsunlar diye yarattım’’ beyanı bu gerçeğe işaret etmektedir. İnsanın ibadet ve kulluğu, Rabbinin onu yaratıp nimetlendirmesi dolayısıyladır. Yine Kur’ân’da bu gerçek şöyle beyan edilmektedir:

“Ey İnsanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize ibadet ve kullukta bulunun ki, kurtuluşa eresiniz.” (Bakara Sûresi, 21)
Bu âyet-i kerimeyi birkaç açıdan inceleyelim:
1- Cenâb-ı Hak yarattıkları içerisinde en üstün ve en şerefli olarak insanı yaratmış ve diğer canlılar üstünde halife-i arz payesi vermiştir.
2- Bunun neticesi olarak Cenâb-ı Hak insanı şükürle mükellef kılmıştır. Âyet-i Kerime’de beyan edilen “u’budû’’ kelimesiyle ’’İbadet ediniz’’ emrine insanlar “Neden ibadet edelim?” sorusuna karşılık Cenâb-ı Hak bu soruya “Rebbekümüllezî halekaküm’’ [Öyle bir Rabbe ibadet ediniz ki, O sizi yaratıp nimetlendirdi] (Bakara Sûresi: 21) cümlesiyle akla takılan istifhamları izale etmektedir. Hem devamı gelen âyetlerle de verdiği nimetleri açıklayarak insanların dikkatini çekmektedir:
“Ve yine öyle Rabbe ibadet ediniz ki, yeryüzünü size bir döşek, semayı binanıza dam yapmış ve semadan suları indirmiş ki, size rızık olmak üzere yerden meyve ve sair gıdaları çıkartsın. Öyleyse Allah’a misil ve şerik koşmayınız. Bilirsiniz ki, Allah’tan başka Mabud ve Halıkınız yoktur’’ (Bakara Sûresi: 22, 23)
3- Şükrün pek çok neticesi vardır. En mühim neticesi ise, kâinatın bir sırrı ve hakikati olan namazdır. Çünkü namaz, hayat, insaniyet, İslâmiyet ve imanın bir şükür ifadesidir. Cenâb-ı Hakk’a bir muhatabiyettir. Namaz kılmamak ise o muhatabiyetten mahrum olmaktan başka yaratılan mahlukatın hukukuna bir tecâvüzdür.
4- Allah’a ibadet kurtuluşa ve mükâfata vesiledir. Esasen yapılan ibadetler Cenâb-ı Hakk’ın vereceği mükâfatın karşılığı olamaz. Bu ancak Rabbimizin fazlı ve ikramıyla olacaktır. İbadet ise, ancak yaratılışın gereği olarak Allah emrettiği için yapılır. Cenâb-ı Hak ise bunun karşılığı olarak kullukta bulunanları mükâfatlandıracağını vaad etmektedir.
Gerçek olan şudur: İnsan bir kere dünyaya gelir ve dünya hayatında ne kazandıysa onunla ahrete gider. Sonradan gösterilecek pişmanlığın bir yararı da yoktur. Bediüzzaman Hazretleri bu hususu şöyle ifade etmektedir: “Ahirette seni kurtaracak bir eserin olmadığı takdirde fani dünyada bıraktığın eserlere de kıymet verme.” (Mesnevî-i Nuriye)
Bir imkân ve bir servet ki, sadece cismimize hizmet etmekle kalıyor, ruhumuzun istirahati için fayda vermiyorsa o imkân ve servet servet değildir. Öyleyse bizlere kabirde arkadaşlık etmeyen  varlığımıza aldanmamalıyız. Ancak aldanmanın derin elemiyle ağırlığı ruh üzerine çöktüğü zaman pişmanlık ve çaresizlik kendini şöyle hissettirir:
“Eyvah aldandık! Şu hayat-ı dünyeviyeyi sabit zannettik. O zan sebebiyle bütün bütün zayi ettik. Evet şu güzeran-ı hayat [süslü ve zinetli hayat] bir uykudur. Bir rüya gibi geçti. Şu temelsiz ömür dahi bir rüzgâr gibi uçar gider.’’ (Sözler, Bediüzzaman Said Nursî)
Dünyaya bakışımız şöyle olmalıdır: “Bu dünya ebedî kalmak için yaratılmış bir menzil değildir. Ancak Cenâb-ı Hakk’ın ebedî ve sermedî olan ‘Darüsselâm’ menziline dâvetlisi olan mahlukatın ictimaları için bir han ve bir bekleme salonudur.’’ (Mesnevî-i Nuriye, s. 39)
Yarın ahirette gönül huzuruyla hesap vereceğimiz güzel amellere ihtiyacımız vardır. Ne surette olursa olsun dünyanın gayr-i meşrû zevk ve lezzetlerine kendimizi kaptırmak akıl kârı değildir. Öyleyse bugünden Yunus’un deyişi gibi, “Ömrüm geçti hayfâ ki geç uyandım / Bu dünya bana bâkî kalacak sandım” pişmanlığını göstererek demeli ve “Yürü fânî dünya, sana gelende gülmüş var mıdır?” gerçeğini her zaman paylaşmalıyız.

Okunma Sayısı: 1558
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı