"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Ümit ve ümitsizlik

Kasım Ferşadoğlu
16 Aralık 2013, Pazartesi
Ümit, bir şeyde aşırı derecede istekli olmaktır. Reca ise, bir şeyden son derece çekinmektir. Bu duruma İlâhi korku da denmektedir. Meselâ bunu şu âyetle gösterebiliriz, ’’Onlar korkarak ve rahmetini umarak Rablerinden isterler (duâ ederler).’’ (Secde Sûresi,16)
Allah’tan korkmak ve rahmetini ummak mü’minlerin sıfatlarından, imanın temel kaidelerinden ve ahlâklarındandır. Çünkü iman, ancak recâ,  Allah’tan korkmak ve rahmetine sığınmakla gerçekleşir. İmanın bir diğer alâmeti İlâhî korkudur.
Buna göre Allah’tan korksa da rahmetine tam itimat etmeyen kimse tam iman etmiş olamaz. Dolayısıyla ümitli olmak kulun aynı zamanda Rabbine karşı hüsn-ü zan etmesidir. Bununla alâkalı olarak Hz. Peygamber Efendimiz (asm) şöyle buyurmuşlardır:
“Sizden birisi (imanında kavi olmak isterse) ancak Allah’a karşı güzel zan sahibi olarak ölsün’’ (Müslim ve Ebu Dâvud) Bir başka hadiste ise Resulullah Efendimiz (asm): Yüce Allah buyurdu ki, “Ben kulumun güzel zannı yanındayım.’’ (Buhari, Tevhid,15)
Hz. Ali (ra), İlâhi korkunun kendisini ümitsizliğe sevk ettiğini söyleyen birisine şöyle der: “Senin Allah’ın rahmetinden ümidini kesmen işlediğin günahtan daha büyük bir suçtur.’’
“Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayınız’’ (Bakara Sûresi, 195) âyet-i kerimesini yorumlayan müfessirler, genel olarak şu yorumu yaparlar: “Nefsini tehlikeye atan kimse, bir günah işler, tevbe etmezse kendisini tehlikeye atar, ve ardından ‘Ben helâk oldum, artık bana hiçbir şey fayda vermez’ ’’ derse o zaman tehlikeli duruma düşer. Bu ise yasaklanmıştır.
Fert ve milletlerin en dehşetli bir hastalığı yeis, ümitsizliktir. Yeis âcizlik ve korkudan kaynaklanır. Yeise en çok kapılanlar, çalışmaya muvaffak olamayanlardır. Yükselme ve ilerlemenin en büyük engeli yeistir. Yeis, yâni ümitsizlik beraberinde toplumları sefalete atan “nemelâzım’’ düşüncesini getirir.
Müslümanların geri kalmalarının sebebi yeistir. Huzur ve saadetin tahripçisi ve hayatın katili yeistir. Yeis tembelliği netice verir. Bizleri gerilerde birakan yeis olduğu gibi Avrupa’yı canlandıran emeldir. Bizleri yeise düşüren saiklerden birisi de merak duygusunu yerli yerinde kullanmamaktır.
Yeis, İslâm’ın inkişafına engeldir. İslâmın inkişafı ancak ye’sin ölmesiyle mümkündür.
Yeis hastalığından kurtulmanın yollarına gelince:
Kadere imanı takviye ve sağlamlaştırmaktır. Kederden kurtulmak isteyen kadere iman etmelidir. “Tamamı elde edilemeyen bir şeyin, tamamı terkedilmez’’ hadis-i şerifinin sırrıyla hareket etmektir. Yeisten kurtulmanın en önemli silâhı, Allah’ın (cc) bir emri olan “Rahmetinden ümit kesmemek’’tir. (Zümer Sûresi, 53)
Şu halde ümidi, imanın en büyük özelliği bilmelidir. Ayrıca tevekkül, ümit açısından mühim bir prensiptir. Ümitsizliğin tehlikelerinden kurtulmak için şu hasletleri hayatımıza rehber edip yansıtmak gerekmektedir: Sabır, sebat, kadere iman, ahirete iman.
         
ÜMİTSİZLİK SEBEPLERİ NELERDİR?
Ümitsizlik, umutsuzluk (yeis) geçmişte ve çağımızda ciddî, mânevî ve ruhî bir hastalıktır. Hayattan zevk almama, kendi durumuyla  ve çevresiyle ilgili endişeler ve gelecekten kaygılar içeren, kişinin kendisine kimsenin yardım edemeyeceğini düşünmesi ve çaresizlik ve güvensizlik durumuna düşülmesidir.
Ümitsizliğin başlıca sebepleri şunlardır:
1- Başa gelen musîbet ve belâların algılanış şekli.
2- Kişide var olan, istemediği bir durumun (hastalıklar v.s) düzelemeyeceğine inanması.
3- Kişinin üzerine düşen önemli vazifeleri yapmaması, gelecekte ondan dolayı göreceği ceza tevehhümüyle ümitsiz olması.
4- Kişinin gerek şimdiki zamanla alâkalı, gerekse gelecekteki olayları kontrol altına alamaması, diğer bir tabirle acizlik.
5- Her olumsuz görülen şeyde kaderin suçlanması.
 
ÜMİTSİZLİĞİN SEBEP OLDUĞU ŞEYLER NELERDİR?
Kişisel açıdan:
1- İnsanın dünya huzurunu yok etmesi ve intihara kapı açması.
2- Kişinin bir takım yanlış düşünceler içerisine girmesine sebep olması.
5- İnsanın gelişimine engel olması.
4- Kişinin enerjisini azaltması ve tembelliğe itmesi.
Toplumsal açıdan:
1- İnsanların birbirlerine olan güvenlerinin sarsılması.
2- Toplumdaki birlik ve beraberlik duygularının zedelenmesine yol açması.
3- Çalışma verimliliğini düşürerek kalkınma ve terakkiye sekte vurması.
Görüldüğü gibi ümitsizlik, istenmeyen pek çok durumlara yol açmaktadır. Ümitsizliğin yol açtığı olumsuz davranışlardan birisi de intihardır. Toplumda intihara sebep olan şeyin büyük bir kısmı umutsuzluktan kaynaklanmaktadır.
Bu hususta yapılan araştırmalar şu noktalarda görüş birliğini ortaya çıkarmıştır:
Geleceğe ilişkin olumsuz beklentiler ile intihar arasında anlamlı bağlantıların olması. İntiharın belirleyicisinin depresyondan çok umutsuzluğun olması. Umutsuzluğun kontrol edilmesi halinde depresyon ile intihar arasındaki bağın zayıflaması.
Umutsuzluğun  intihara sürüklemesinin en önemli sebeplerinden birisi toplum ve kişilerde iman ve inanç boşluğunun olmasıdır. Evet, ümitsizlikten ve onunla beraber gelen olumsuzluklardan kurtulmanın çaresi ve tedâvisi imandır. Ve iman ile inanca bir köprü vazifesi gören ümittir. Böylece bu ümitle ortaya çalışma azmi ortaya çıkmakta ve terakki ile maddî ve mânevî refah ortaya çıkmaktadır.
 
 ÜMİTSİZLİK ÖLÜMCÜL BİR HASTALIKTIR
Bugün Tıp, Psikiyatri ve psikoloji gibi ilim dallarına baktığımızda ‘ümit’ ile ilgili bölümler, tıpkı Hutbe-i Şamiye’de sıralanan altı temel hastalığın ruhi, psikolojik birer keşif olduğuna şahit olmaktayız. Bediüzzaman Hazretleri Hutbe-i Şâmiyede “Bizi geri bırakan altı hastalıktır’’ derken sadece mânevi cephelere değil, aynı zamanda maddî hastalıklara da yol açtığının tesbitini yapmıştır.
Prf. Dr. Hayati Hökelekli, editörlüğünü yaptığı “Gençlik ve Değerler Psikolojisi’’ isimli kitapta, bir çok tanınmış psikoloğun umutsuzluğu bir hastalık, hatta bir çok hastalığın sebebi olarak tanımladıklarına dikkat çekmektedir. Sören Kierpekaardi, ümitsizliği, “Kişinin kendisi ve gelecekle ilgili olumsuz beklentileri, depresyon (melankoli) hastalığının semptomudur’’ şeklinde tarif etmektedir. (Sören Kierpekaard, Ölümcül Hastalık: Umutsuzluk, çeviren: M. Mukadder Yakupoğlu, İstanbul, 1997, s. 30)
Umutsuzluk gerçek özü yitirmiş olmak ve ölümcül hastalığına tutulmak demektir. Bir bakıma gerçek umutsuzluk, benliğini kaybetmek demektir. Benliğin kaybedilmesi demek, anlam yokluğu, gayesizlik, üretici ve keşfedici bir şekilde yaşayamamak olarak tanımlanmaktadır. Bazılarına göre ümitsizlik, ruhsal bir hastalık olmasa da, potansiyel olarak hastalık yapıcı bir vasfa sahiptir. Kişileri depresyon, nevros, sadizm, sosyopatlık, mazoşizm, yıkıcılık (tahripkârlık) gibi bir takım ruhsal bozukluklara kadar götürür. Sigara, alkol ve uyuşturucu bağımlılığı hatta intiharlarla sonuçlanabilmektedir.
Yukarıda saymış olduğumuz psikolojik tabirlerin anlamlarına baktığımızda ümitsizliğin maddî yapıyı da ne kadar tahrip eden dehşetli bir hastalık olduğu ortaya çıkmaktadır.
Okunma Sayısı: 21485
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı