AİHM’in malûm davalarla ilgili olarak hükümete yönelttiği “okkalı” soruları geçtiğimiz ay peş peşe iki ayrı scope yayını ile bir yazıya konu etmiştik.
Geçen hafta sonu da AYM’nin ilginç bir kararı Yeni Asya’ya manşet oldu (10.4.21):
“AYM: Medya KHK ile kapatılamaz.”
Haberin detaylarında şu hususlar var:
Yüksek Mahkeme, 20 Temmuz sonrasında KHK olarak çıkarılan ve bilâhare yasalaştırılan 6755 sayılı OHAL Tedbirleri Kanununun, millî güvenliğe tehdit oluşturduğu tesbit edilen oluşumlarla ilişkili medya kuruluşlarının, ilgili bakanın onayı ile kapatılmasını ve malvarlıklarının Hazineye devrini öngören maddesini iptal etti.
Gerekçesi: OHAL süresini aşacak biçimde uygulanmaya imkân veriyor; özel radyo ve televizyon kuruluşları ile gazete ve dergilerin, yayınevi ve dağıtım kanallarının belirli şartlar altında kapatılmasını öngörmek suretiyle ifade ve basın özgürlüğüne sınırlamalar getiriyor olması.
AYM’nin bu süreçte çok kullanılan “aidiyet, iltisak, irtibat” kavramlarına bakışı da önemli:
“İçinde bulunulan döneme göre farklı yorumlanabilmeleri mümkün olan bu kavramların hukukî niteliği ve objektif anlamı ancak yargı içtihatlarıyla belirlenebilir” diyerek keyfî ve konjonktürel yorumlara set çekiyor.
Beş yıl sonra da olsa... Nihayet...
Bu kararın, aynı zamanda harp okullarına giriş yönetmeliğinde yapılan ve MSB’nin “Somutlaştı ve kapsam genişledi” dediği değişikliğin ardından gelmesi de manidar. Oradaki “millî güvenliği tehdit, iltisak, irtibat...” laflarına hukuk adına verilmiş esaslı bir cevap...
AYM, OHAL süresince soruşturma ve kovuşturmalarda tahliye taleplerini dosya üzerinden karara bağlama maddesini de iptal etmiş ki, bu da 20 Temmuz rutinlerindendi.
Yargıda 20 Temmuz zihniyeti sürdükçe bunlar duruşmalı yapılsa ne değişir; ayrı konu...
Anayasaya aykırı bulunan bir diğer düzenleme de şu: “OHAL süresince yayımlanan KHK’lar kapsamında alınan kararlar ve yapılan işlemler nedeniyle açılan davalarda yürütmenin durdurulmasına karar verilemez.”
Yargının işleyişine böyle bir kuralın getirilebilmesi bile başlı başına bir utanç kaynağı.
Çok geç dahi olsa hukuka dönüş işaretlerinin arttığını gösteren iptaller bunlar. Ahmet Altan’ın nihayet tahliye edilmesi de. Dileğimiz bunların hızlanarak devam etmesi ve uygulamanın da bu istikamette değişmesi.
*1984-87’deki İçişleri Bakanlığı döneminde Risale-i Nur’un yasak olmadığına dair bir genelge yayınlayan ve 1990’da Başbakanken, Yeni Asya’nın okuttuğu Bediüzzaman Mevlidi sonrası TCK 163. maddesinin kaldırılmasını sağlayan Yıldırım Akbulut’a Allah’tan rahmet, ailesine sabır ve başsağlığı diliyorum.