"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Risale-i Nur ve Yeni Asya

Kâzım GÜLEÇYÜZ
19 Ocak 2014, Pazar
Son dönemde katıldığımız ders, sohbet ve neşriyat toplantılarında, Üstadın gazete ile dönemlere göre farklılık arz eden ilişkisini, eserlerden örnekler vererek anlatmaya çalışıyoruz. Kısa bir özetini paylaşalım:

Üstadın gazeteyle tanışması, Van’da Vali Tahir Paşanın misafiriyken, İstanbul’dan valiye gelen gazeteleri takip etmesiyle gerçekleşiyor.
Tarihçe-i Hayat’ında anlatıldığına göre, gazetelerde özellikle İslam dünyasına dair haberleri dikkatle okuyor. İngiliz Sömürgeler Bakanının parlamento kürsüsünde eline Kur’an’ı alıp “Bu kitap Müslümanların elinde kaldıkça onlara hakim olamayız; ya bu kitabı ortadan kaldırmalıyız veya Müslümanları ondan soğutmalıyız” dediği haberini de yine gazeteden öğreniyor.
Bu haberin ruhunda uyandırdığı infial, ona “Kur’an’ın sönmez ve söndürülemez manevî bir güneş olduğunu bütün dünyaya göstereceğim ve ispat edeceğim” dedirtiyor ve Risale-i Nur’u netice verecek süreç bu şekilde başlıyor.
Üstadın aktif bir gazete okurluğundan gazete yazarlığına geçişi, İstanbul’da 2. Meşrutiyetin ilan edildiği döneme rastlıyor. O zaman Osmanlı payitahtında çıkan belli başlı bütün gazetelere meşrutiyet, hürriyet, ittihad, azınlık hakları gibi konuları işleyen makaleler yazıyor.
Fikrî temelleri çok sağlam, son derece muhtevalı ve derinlikli makaleler bunlar. Onun için Üstad, bu yazılarında dile getirdiği hakikatlerde “nihayet derecede” ısrarlı olduğunu; Asr-ı Saadetten de, üç yüz yıl sonrasından da davet edilse, aynı fikirleri seslendireceğini söylüyor.
Üstadın o dönemde bizzat gazete çıkarma teşebbüsünde bulunduğuna dair kayıtlar da var. Ama şartlar oluşmadığı için gerçekleşmemiş.
Osmanlı tarihe karışıp yeni bir devlet kurulduktan ve cumhuriyet adı altında bir tek parti diktası oluşturulduktan sonra Üstad gazetelerle ilişkisini tamamen kesiyor. Çünkü basına tamamen rejimin meddahlığı ve resmî ideolojinin propagandistliği misyonu yüklenmiş. Böyle bir basını takip etmenin hiçbir anlamı yok.
Ne zaman ki 1950’de demokrasiye geçilip bir “alternatif basın” ortaya çıkmış; Üstad ondan sonra Risale-i Nur hizmetini ilgilendirdiği ölçüde gazeteleri takip ettirmeye başlamış.
Emirdağ mektuplarından birinde yer alan şu ifade, konumuz bakımından bilhassa manidar:
“Risale-i Nur bu mübarek vatanın manevî bir halâskârı (kurtarıcısı) olmak cihetiyle, (...) matbuat ile tezahüre başlamak, ders vermek zamanı gelmiştir veya gelecek gibidir zannederim. (...) Matbuat lisanıyla konuşmak lâzım.”
Yeni Asya’nın çıkış noktası, Risale-i Nur hakikatlerinin her türlü basın-yayın aracı ile yayılması özlem ve hedefini dile getiren bu ifadeler.
Onun için diyoruz ki, “Risale-i Nur’un medyadaki dili” olarak 44 yıldır hizmet veren Yeni Asya, eğer mümkün olsaydı, daha Üstad hayatta iken çıkmaya başlardı. O aşamaya ancak 21 Şubat 1970’te gelinebildi ve Yeni Asya doğdu.
“Lahana yaprağı kadar da olsa bir gazetemiz olmalı” diyen Zübeyir Gündüzalp’in öncülüğünde.

Okunma Sayısı: 2387
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • mete

    19.1.2014 21:18:00

    Bu köşede ve diğer köşelerde yazı sonrası yorumlar en az yazı kadar içerik ve anlatım güzelliği ile bezenmiş.Yeniasya bir gazeteden öte yetiştiren ve donatan bir bir yayın anlayışına sahip oluşunun semeresi olsa gerek.

  • M.Ali

    19.1.2014 20:01:00

    Allah razı olsun Kazım abiden Risale-i Nur mu gazete mi diye soran ağabeylerime çok güzel cevap olmuş.

  • Atilla Dalbudak

    19.1.2014 18:11:00

    Yeni Asya; Üstad Bediüzzamanın, Risale-i nurların, hak ve hakikatın sönmeyen sesi. Cenab-ı Hak çalışanından, okuyanından, dağıtanından, tanıtanından, destekliyeninden, bilcümle emeği geçenlerden ebediyyen razı olsun. Yeni asya ve camiasından rahmetini esirgemesin. Bizleri de risale-i nur dairesinde muhafaza etsin amin.

  • ramazan tavşan

    19.1.2014 01:32:00

    bediüzzaman ve risale i nur larla ilgili her hangi bir gazetede yazı çıksa müspet ve menfi olduğuna bakmadan koşar, arar o gazeteyi mutlaka bulur, alır ve okuruz. falan gazetede yazdı gördün mü diye de propagandasını yaparız. o yazara da sanki risale i nur u bizlerden çok daha iyi anlamış gibi hayranlık duyarız.
    halbuki yeni asya gazetesi her sayısında, her sayfasında, her satırında üstad ve risale i nur lardan, üstadın bakış açısıyla hadiseleri tahlil eder. sanki tepeden tırnağa kadar üstadın tashıhinden geçmiş gibi onun tavizsizliğini, vakarını, celadetini ve şefkatini yansıtır. 30 sayfanın bir köşesinde yer verilen diğer gazeteyi almakta tereddüt göstermeyen ve bunu dava aşkıyla yapan safdiller, yeni asya yı almakta değil almamakta direnirler.
    yeni asya nın trajı diğer gazetelere göre azdır. önemli olan az yada çok olmak mıdır, yoksa esen her rüzgara göre eğilmeden, bükülmeden ; hakkın hatırı alidir hiç bir hatıra feda edilmez diyebilmek midir. ümmetin savrulduğu dönemlerde savrulmayıp, dik durup , pusula görevi yapabilmek midir. tarihte çok savaşlar vardır az bir kuvvetle koca düşman ordularını mağlup eden; bedir, uhud, mute, hayber, malazgirt, celaleddini harzem şah ve selahaddini eyyubi vb. işte yeni asya da öyle bir şey.
    ölçüler kurani haktan şaşmaz, dili nebevi kavlileynden ayrılmaz. meşrebi hz. üstad bediüzzaman şevkatli ve azametli, tam zübeyri bir hal var onda.
    ilk sayısından son sayısına kadar çalışan, yazan-çizen, alıp okuyan kısaca bu bayrağı ayakta tutan ve emeği geçen kim varsa hepsinden allah gani gani razı olsun. o razı olduktan sonra gerisinin önemi yok. eğer o iktiza ederse milyonlar da sattırır. önemli olan fikirleri savuran dağıtan değil , bir sığınak olabilmektir. kısaca yeni asya olabilmektir.

  • Sezai Mumcu

    19.1.2014 01:07:00

    “Risale-i Nur’un medyadaki dili” 44 yıldır hizmet veren Yeni Asya.
    Yeni Asya’nin varliginin sebebi de Risale-i Nur.

    Kur’an’in kiyamet öncesi son iki asrina hakimen hitab eden tefsiri Risale-i Nur sayesinde Dünya ve Anadolu, Müslümanlar ve insanlari nefes alabiliyor ve bu Elhamdulillah yüce Kur’an hesabina oluyor... Eğer Hz. Peygamberin nuru kâinattan çıksa kâinat vefat edecek, Kur’an dünyadan çıksa dünya aklını kaybedecek... Bu hakikati anlayabiliyosak bunu biz bugün Risale-i Nur’a borcluyuz... Dolayisiyla Risale-i Nur’a amade herseye medyunuz...

    “Risale-i Nur’un medyadaki dili” 44 yıldır hizmet veren Yeni Asya tirajin azligindan, rüsvet, irtisa ve hükümetlere yalakalik edip vergi mükelleflerinin vergi paralari kendilerine peskes cekilen serefsiz, adî medya mensubu olmadan bileakis tüm tehdit ve tazyikatlar ve nâhak hukukî engelleme ugrasilarina ragmen bu vazifeyi sürdürmeye devam ediyorsa sonsuz hürmeti, saygiyi ve sevgiyi hakkediyor Yeni Asya.

    Nurcu bir kardesim - Yeni Asya internet ortamindaki yorumlarimi kasdederek- yorumlarin doldurusa getiriyor demis. Muhterem agabeyimiz ve Yeni Asya yazari Mikail Yaprak hocamiz, edebiyatci ve kendisinden alistigimiz üslübla bana özel yazmis fakat yazdiklari Yeni Asya hesabina oldugundan buraya almak istiyorum:

    (O kardeşimiz de, kendi zaviyesinden öyle görüyor demek ki..
    Yeni Asya, Hakkın hatırı âlidir, hiç bir hatıra feda edilmez düsturuyla,
    Risale-i Nur’un emrettiği ölçülerle ve meşveretle yoluna devam eder.
    Onun, farklı zaviyeden bakanların bakışlarını değiştirmek veya onlarla
    tartışmak, münakaşa etmek gibi bir vazifesi yoktur.
    O zaviyeden bakarak, öyle gören kardeşimize de selam ve muhabbetlerimiz olsun..
    Sadece onun dolduruşa getirmek gibi na-seza yakıştırması Sezaî’ye seza
    düşmemiş. Mikail Yaprak )

  • enis

    19.1.2014 00:20:00

    biz ne kadar yazarsak yazalım yine yılların bir kısım nurcu ağabeyleri, risale-i nurda gazete yoktur diyecek de diyecek...diyecek de diyecek... matbuat alemi ifadesini risale-i nurun matbaada basılması olarak anlayacak da anlayacak...bu arada benim tabi canım sıkılacak da sıkılacak...

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı