İnsanlara ihtiyacımız var mı? Bu zamanın iş gücünde insanlar büyük rol oynuyor olsa da bu durum çok hızlı değişecek. Teknoloji ve inovasyon o kadar ilerledi ki artık birçok işi makineler yapabiliyor.
Hatta insanlardan daha iyi, hızlı ve düşük maliyetli yapabiliyorlar. Geçmişte makineler sadece basit işleri ucuza yapabiliyordu. Günümüzde ise editörlükten yazarlığa, veri analizinden finans yatırımına kadar pek çok kompleks işi yaptırabiliyoruz. Çünkü en karışık işleri bile çok basit parçalara ayırıp tamamlayabiliriz ve bu süreci makineler de öğrenebiliyor. Geçtiğimiz yıllarda yaşanan yapay zekâ devrimi ile öğrenme algoritmalarının ve makine öğrenmesinin ne kadar geliştiğini hep beraber gördük. Bir iş hakkında yeterince veriyi makineye analiz ettirirseniz işin sonunda insanlardan daha verimli bir şekilde işleri yapan bir makine ortaya çıkar. Fazla geleceğe gitmeye gerek yok günümüz teknolojisi ile makinelerin bizden iyi yapamayacağı çok az şey var.
Peki insan faktörü neden hâlâ bu kadar önde? Pek çok sebepten ve en önemli iki başlıktan birincisi; maliyet. Makine üreten makineleri üretmek yatırım, ar-ge ve zaman istiyor. Bu sebeple bir iş kolunu otomasyona bağlamak ilk sefer için maliyetli. Bu uzun vadeli yatırım yerine insan gücüne dayalı kısa vadeli işe odaklanmak hâlâ çokça tercih edilen bir çözüm. Bir başka girişim yatırımı ve ar-geyi yaptıktan sonra bunu kopyalamak daha kolay. Diğer sebep ise alışkanlık. Evet insanlık teknoloji olarak ne kadar ilerlese de kuşakların alışkanlıklarını değiştirmesi çok zor oluyor. Günümüzde kasiyerlere ihtiyaç yok ama insanlar alışverişi robotlarla yapmak istemiyor, bankacıya ihtiyaç yok ama konu özellikle para olunca bir muhatap aranıyor. Basit hastalıkları teşhis için doktora bile gerek yok ama yazılıma güvenilmiyor.
Bu durum her nesilde değişecek, daha kabul edilebilir ve normal olacak. Yeni kuşaklar milyonlarca veriyi analiz edip insan hatasından muaf çözümler sunan makinelere güvenmeyi öğrenecek. Robotların gerçekçiliği arttıkça insan iletişimini aramaktan vazgeçecek. Yine ilk sorumuza dönecek olursak: İnsana ihtiyaç var mı? Elbette var. Her ne kadar makineler pek çok işi devralsa da insan aklı, vicdanı ve sosyal yapısı hâlâ vazgeçilmezdir.
İnsanların oluşturduğu üretim tüketim döngüsünde dönüşüm yaşanıyor olabilir; ancak bu, insanı dışlayan değil, insanın rolünü yeniden tanımlayan bir süreçtir. Önümüzdeki yıllarda teknoloji ve bilim alanında çalışan bir kesimin daha çok öne çıkması mümkün görünse de bu, toplumun diğer kesimlerinin değerini ortadan kaldırmaz. Tam tersine, insan merkezli çözümler ve sosyal adalet ilkesiyle şekillenen modeller öne çıkacaktır. Artan otomasyon karşısında, insan onuruna yaraşır şekilde herkesin hayatını sürdürebileceği yeni ekonomik sistem arayışları gündeme gelmektedir. Bunlardan biri de, temel gelir (universal basic income) gibi modellerdir. Bu da ayrı bir tartışmanın konusudur. Bu başka bir yazının konusu. Evet, yapay zekâyı herkes her yerde kullanmaya başladı ve kısa zamanda ne kadar geliştiğine şahit. Gün geçtikçe insandan ayırt etmesi zorlaşan makineler ve yapay zekâlar çıkıyor.
Artık fark etmeliyiz ki makinelerin çağı gelecekte değil, çoktan başladı. Ancak bu gelişmeler insanı değersizleştirmek yerine, ona yeni sorumluluklar ve roller yüklüyor. Bizler kusurlarıyla, duygularıyla ve değer yargılarıyla hâlâ bu dönüşümün en önemli parçasıyız.
(Yeni Asya Fidanlık eki, sayı 28’den alınmıştır.)