Bilindiği gibi İsrail’in İran’a saldırısını “kendini savunma hakkı” olarak saptıran Trump, soykırımcı Netanyahu’ya baştan beri her türlü silâh ve lojistik desteği veriyor.
Daha ilk döneminde İsrail’i Suriye’ye ait Golan Tepeleri’ni ilhaka kışkırttığı, Kudüs-ü Şerif’i “İsrail’in ebedî siyasî ve dinî başkenti” olarak dayattığı, BM kararlarına aykırı yasadışı yeni Yahudî yerleşim birimlerine cüretlendirerek işgali genişlettiği herkesçe biliniyor.
Keza Türkiye’nin 1.5 milyar dolar ödediği F-35 savaş uçakları anlaşmasını iptal edip yerine F-16’ların alınmasını askıya alan Trump’un Filistinlileri sürgünle vatanları Gazze’yi kumarhane yapma, hidrokarbon ve doğalgaz yataklarına çökme peşinde olduğu biliniyor.
Bundandır ki Meclis kürsüsünde ve meydanlarda Cumhurbaşkanı’na “Netanyahu’nun ‘muazzam dostu’ Trump, Filistin’i boşaltıp Gazze’yi kumarhane yaparken Filistin meselesinde neredesiniz? İsrail’in Suriye’yi işgaline Türkiye’nin yanıbaşında emperyal projelerle bölünüp parçalanmasına neden ciddi tepki vermediniz? Trump’a ağzınızı açamayışınızın sebebi ne? Hangi ‘plânlama’ ile Türkiye’nin hangi haklarıyla hangi şahsi çıkarları, ülkenin nesini takas ediyorsunuz?” soruları soruluyor.
Bunlara, “Cumhurbaşkanı İsrail’i uluslararası hukuku ayaklar altına alarak İran’a saldırıya tahrik eden ‘dostu’ Trump’u eleştirmekten neden kaçınıyor, niçin çekiniyor? Trump’la nasıl bir anlaşma yaptınız; neyin karşılığında susuyorsunuz? Neden Trump’a tek lâf etmiyorsunuz?” sualleri ekleniyor.
“İsrail haydutluk yapıyor” diyen Cumhurbaşkanı’nın “İsrail’e o haydutluğu yaptıran ABD ile Trump’a suskunluğu sorgulanıyor. Daha önce defalarca ifade ettiği ‘büyük İsrail projesi’ olan ‘BOP eşbaşkanlığı görevi’nden tamamen çekildiğini açıklaması lazım” çağrıları yapılıyor.
Ve bu vahim vaziyet, “İsrail’den ziyade İsrailci” Siyonistlerin hizmetçisi Evanjelik mihrakların elemanı Trump’un onayıyla Saray iktidarının -millet malı Hazine’nin 150 milyar dolarının hebası pahasına- “19 Mart hukuka darbe”yle siyasî rakiplerini tasfiye operasyonlarını bir defa daha açığa çıkarıyor.
TESBİT
Evangelist Büyükelçi’nin Trump’a telkini
Evangelist Beyaz Saray stratejistleriyle Siyonist damadı Kushner’in “yüzyıl plânı”yla İsrail’in “arz-ı mev’ud (vaadedilen topraklar)”la “büyük İsrail hegemonyası”na arka çıkan Trump’ın “Siyonist politikalar”la “en İsrailci Amerikan Başkanı” olduğu birçok olayla tescilli.
Bunlardan biri de Trump’ın “Batı Şeria yok, İsrail’e ilhak edilmeli, ‘Filistinli’ diye bir halk yok” diyen, kendi tabirince “Tanrı tarafından bu toprakların İsrail’e verildiğini” ileri süren, “iki devletli çözüm”ü “aptalca” olarak görüp İran için “öldürülmesi gerekir!” gayzını ifşa eden Evangelist Mike Huckabee’yi ABD’nin yeni İsrail Büyükelçisi olarak ataması. (gazeteler, 17.6.25)
Aslında televizyonlarda Evanjelik vaazları veren bir “televanjelist” olan Siyonizmin sıkı hizmetçisi Huckabee’nin Trump’a gönderdiği “mesaj”da “Tanrı sizi bir asrın, belki de gelmiş geçmiş en önemli başkanı olmanız için bağışladı” diyor; “Efendim siz seçilmiş kişisiniz, sizinle konuşan pek çok ses var ama önemli olan sadece tek bir ses var, O’nun sesi” ifadesiyle Trump’a “Evangelist radikaller”in “mesihlik” kutsamasında bulunuyor. Bunun içindir ki Trump kendisini “rahip, siyasetçi, büyükelçi, harika bir insan” diye tanımlıyor.
“Gözün, kulağın, sesin olarak bu topraklarda atanmış hizmetkârınızım, size hizmete hazırım ve içgüdülerinize güveniyorum” temennasında bulunan Evangelist Elçi “Zaten gökten bir ses duyacaksınız, Tanrı bunu sana söyleyecek!” telkiniyle “İran’ı vurmak zorundasın!” cesaretini pompalıyor.
En çarpığı da “Bayrağımız inmeyecek, siz bu ânı aramadınız, bu ân sizi buldu, bu görevi terk etmeyeceğim. Omuzlarınızda öyle kararlar var ki 1945’teki Truman’dan beri hiçbir başkan sizin bu konumuzda olmadı” methiyesiyle Japonya’nın iki kentine attığı atom bombasıyla 250 bin sivili katline atıfta Gazze’de 100 bin insanın katlindeki gibi -tam da Trump’un İran’a müdahale kararı öncesinde- bütün İran’ın yerle bir edilip doksan milyon İranlının katlini şımarıkça salık veriyor!
İKRAR
Küstahça “savaş suçu” itirafı
İran’ın İsrail’in güneyindeki Birüssebi (Berşeva) kentindeki bir askerî karargâha fırlattığı bir füzenin yakınındaki Gazze’yi bombalayan askerlerin gittiği bir askerî hastaneye düşmesi üzerine Netanyahu’nun “hastaneleri vurmak en ağır savaş suçudur” tepkisi “pes!” dedirtiyor.
Zira Gazze saldırısında yüz binlerce ton bombayı evlerin, okulların, camilerin, kiliselerin, mülteci kamplarının üzerine insafsızca yağdıran, çocukların sığındığı çadırları bombalayan ve bile bile onlarca hastaneyi hunharca hedef alıp Gazze’de hastane bırakmayan İsrail askerlerinin “uluslararası hukukun çiğnenmesi”nden, “en ağır savaş suçu”ndan bahsetmeleri küstahça ikiyüzlü utanmazlığı sergileniyor.
Soykırımla yetinmeyip hâlen vicdansızca her defasında gıda yardımı dağıtım noktalarında bir tas çorba almaya giden insanları, yemek kuyruğundaki çocukları, kadınları, yaşlıları katlini “gerekli” gören Netanyahu’nun yaman çelişkisiyle İsrail’in binlerce kez “en ağır savaş ve insanlık suçu işlediği” itiraf edilirken, İsrailli bir Bakanın tam bir yüzsüzlükle “Ancak yeryüzünün en aşağılıkları sivillerin olduğu hastaneyi vurur!” sözü, “yeryüzünün en aşağılıkları”nı ikrarı oluyor.
Hâlen İsrail’le onlarca işbirliği anlaşmasını iptale yanaşmayıp her türlü ticareti katlayarak sürdürmekle soykırıma, “en ağır insanlık ve savaş suçlarına” ortak olanlara ithaf olunur.
SÖZÜN ÖZÜ
“Kur’ân, onlara karşı pek şiddetli davranıyor…”
“…Her çeşit fesat komitelerine karışan ve her nevi ihtilale parmak karıştıran […] şu milletin [Yahudî milletinin] seciyelerinde ve mukadderâtında münderic [yerleşmiş] olan şöyle müthiş desâtir [düsturlar, esaslar] içindir ki, Kur’ân, onlara karşı pek şiddetli davranıyor. Dehşetli sille-i te’dib [terbiye etme tokadı] vuruyor.” Sözler, s. 366-7.