“Risâle-i Nur Talebeleri başkalarına benzemez, onlarla uğraşılmaz, onlar mağlûp olmazlar. Risâle-i Nur, Kur’ân’ın malıdır; Kur’ân-ı Hakîm’den süzülmüştür. Kur’ân ise, Arşı ferşle bağlayan bir zincir-i nûrânîdir... Kimin haddi var ki, buna el uzatsın. Risâle-i Nur, bu Anadolu’nun sînesine yerleşmiştir; hiçbir kuvvet onu söküp atamayacaktır” dediği için, Bediüzzaman’dır.
“Yüzlerce ulemânın susturulduğu ve dînî neşriyatın yaptırılmadığı ve Kur’ân’ın hakîkatlerini beyân ve tebliğ etmeye dînen muvazzaf oldukları halde cebren yaptırılmadığı ve din adamlarının imhâ edilmesi gibi dehşetli ve tarihin görmediği bir hengâmda, Kur’ân ve îman ve İslâmiyeti yıkmak plânlarının tatbik edildiği en müthiş bir devirde ve küfr-ü mutlakın ve dinsizliğin en azgın bir zamanında, Kur’ân ve îman ve İslâmiyetin fedâkâr ve pervâsız bir müdâfii ve muhafızı olarak cihad-ı diniye meydanında yegâne şahıs olarak görüldüğü.. için Bediüzzaman’dır.