Hemen başka ifade edelim ki, Deniz Gezmiş ve arkadaşları (THKO-THKP-C) 1970’lerde Filistinlilerin yanında ve İsrail’in karşısında idiler. Bugün ise, tam tersi bir durumda görünüyorlar.
Nasıl mı? Şöyle ki: Filistin’deki kamplarda silâhlı eğitim gören Deniz Gezmiş’in fikir, örgüt ve yol arkadaşları, 17 Mayıs 1971’de İsrail’in İstanbul Başkonsolosunu kaçırıp öldürdüler.
Bir başka hadise de şudur: 17 Eylül 1978’de Mısır ile İsrail arasında Camp David’de yapılan “Barış Sözleşmesi”ni protesto eden 4 Filistinli militan, 13 Temmuz 1979’da Ankara’daki Mısır Büyükelçiliği bastılar. Çatışmada iki polis şehit edildi; 7’si Türk 20 kişi de rehin alındı.
O zamanki İçişleri Bakanı Hasan Fehmi Güneş, olay mahalline gitti, gözlerinden öptüğü teröristleri ikna ederek rehineleri serbest bıraktırmayı başardı. İşte, teslim olup mahkemeye sevk edilen bu militanların savunmasını yapan kişilerden biri, Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan, Yusuf Aslan’ın da avukatı olan Av. Halit Çelenk idi. (Evrensel, 23 Kasım 2021)
Netice itibariyle, kesin ve net şekilde şunu ifade etmek mümkün: Deniz Gezmiş ve yüzlerce yol arkadaşı 1969’da ve 1970’li yılların başında Filistin’e gittiler, kamplarda silâhlı eğitim gördüler ve sözde Filistin lehindeki şiddet eylemlerinin çoğunu Türkiye’de tatbik sahasına koydular.
Ne var ki, aynı fikrin bugünkü takipçileri tam tersi bir kulvarda görünüyorlar. Özetle “Bizim için Filistin diye bir dava, bir mesele yoktur” diyorlar. Bunu daha açık ve net şekilde görmek isteyenler, Gezmiş ve arkadaşları ile aynı fikirde olduklarını hiç tereddüt dahi göstermeden medya ve sosyal medyada açıkça seslendirenlerin hesaplarına baksınlar yeter.
*
Bu özetlemeden sonra, şimdi 1972’de yaşanan diplomat kaçırma ve öldürme hadisesinin detaylarına bakalım.
İsrail’in İstanbul Başkonsolosu Ephraim Elrom, 17 Mayıs 1971 günü bir örgütün militanları tarafından kaçırdı. THKP-C üyesi olduğu anlaşılan bu eylemcilerden bazılarının isimleri şöyle: Mahir Çayan, Ulaş Bardakçı, Hüseyin Cevahir.
Militanlar, aynı gün Nihat Erim hükûmetine şu ültimatomu verdi: “20 Mayıs’a kadar cezaevlerindeki devrimcilerin tamamı serbest bırakılmaması halinde, başkonsolos öldürülecek.”
12 Mart Muhtırasından sonra kurulan ara rejim hükûmeti “Teröristlerle herhangi bir pazarlığın söz konusu olamayacağı”nı açıkladı.
İsrail diplomatı, talepleri kabul edilmeyen örgüt militanları tarafından 22 Mayıs’ta Nişantaşı’ndaki bir evde şakağından vurularak öldürüldü.
*
İşte, bu tarihten 2 ay kadar evvel, 12 Mart Muhtırası (1971) verilmiş, Demirel hükümeti çekilmiş, yerine eski CHP’li Nihat Erim başkanlığındaki hükümet getirilmişti.
Erim hükümeti, sol karakterli olmakla beraber, nasıl olduysa, yine devrimci-sol tandanslı örgütlerle karşı karşıya gelmiş oldu.
Bu cümleden olarak, Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu (THKO) üst düzey militanları Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan, giriştikleri eylemler sebebiyle yakalanmış ve hapse konulmuşlardı.
Onlarla aynı fikrî paralelde olan Mahir Çayan, Ulaş Bardakçı, Hüseyin Cevahir ve arkadaşları da, kendi çapında eylemlere kalkıştılar ve neticede onların da çoğu yakalanıp çeşitli cezalara çarptırıldı.
Ankara Sıkıyönetim Mahkemesinin kararıyla idam cezası verilen Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın cezası 6 Mayıs 1972’de Ulucanlar Cezaevinde infaz edildi.
*
Diğer bazı gelişmelerin seyri de kısaca şöyle oldu: Hüseyin Cevahir, 1 Haziran 1971’de İstanbul Maltepe’deki çatışmada öldürüldü. Ulaş Bardakçı, 19 Şubat 1972’de Arnavutköy’de kaldığı evin arka kapısından kaçmaya çalışırken emniyet güçleriyle girdiği silâhlı çatışmada öldürüldü.
Mahir Çayan, THKP-C lideri. 30 Mart 1972’de Kızıldere’deki silâhlı çatışmada öldürüldü.