"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Zamanın tefsiri

Şemseddin ÇAKIR
17 Mayıs 2024, Cuma
Bu başlıktan şu iki anlam da çıkabilir: 1- Zaman nedir? Yani zamanın anlam ve tefsiri nedir?

2- Zaman içinde ancak bazı gerçeklerin tezahür ederek zamanla veya zamanın tefsiriyle anlaşılıp iktidar-ı beşerin ilzam olarak, ebkem olarak kabule mecbur kalması.

Biz zamanı bu iki cihetten de, sırasıyla izaha gayret edeceğiz.

 Önce, zamanın analizi ve anlaşılması: Zaman, fiziğin konusu olarak bilindiği için önce fiziki düşüncelere göre bu terim hakkında bilimcilerin telakkilerini nakledelim.

Bu tanımlardan birine göre zaman, atomun titreşim frekansıdır. Bir başka teoriye göre zaman subjektif bir varlıktır. Yani, göreceli veya illüzyonist veya hayali… Buna benzer zaman hakkında birçok subjektif nazariyeler serdedilmiştir. Diğer bir tanım, ‘zaman uzaysal boyutu olmayan bir sürekliliktir’ denilmiş.

Einstein ise zamanı, “Işık hızından ibarettir.” diye ışıkla ilişkilendirerek çok basite indirgemiştir. Veya ışık hızı zamanın durduğu noktadır. Bundan benim anladığım, ışık hızına ulaşınca zaman biter şeklindedir ve bunun deneyi de var. Fakat ben mekân darlığından giremiyorum.

Demek zaman hakkında çoğu filozofik, global ve izafi bir çok ifadeler kullanmıştır. Fakat bunların hepsinin afaki kalmasının sebebi, onlar bu ifadelerle, hep failsiz bir fiil ve mana-yı ismi ile izaha çalıştıkları için, muğlak kalıp anlamsızlaşmıştır. Çünkü Üstad “Bazen gayet derin ve bilinmez ve çok ehemmiyetli, bin cihette de hikmeti olan bir hakikata fennî bir nam takar. Güya o nam ile mahiyeti anlaşıldı, âdileşti, hikmetsiz, manasız kaldı.

(Sözler, 14. Sözün Zeyli)” demektedir. Ve onlar zamanı müstakilleştirmeye çalıştıkları için anlamsız ifadelerle yanlış olarak mana-yı ismi ile ele alıp, mana-yı harfiden çıkararak bağımsızlığını savunmuşlar, onun için saçmalamışlardır.

Halbuki İslam literatüründe, “zamanın kendisi de bir mahluk olup, güneş ve dünyanın hareketlerine bağlı olarak Allah’ın (cc) yarattığı bir vakittir. 

Veya ayette “külle yevmin hüve fi şe’n” (Rahman suresi, 30) tabiriyle (Allah her an bir tecellidedir.) ifadesiyle zaman “bir tecellidir”. Yani fizikçilerin, zaman için, “atomun titreşim frekansı” dedikleri şeyin aslı, zaman “cazibe ve dafiadan mütevellit bir titreşim aralığıdır ki, dakikalar, saatlar, gün, asır ve dehr veya devirler, o tecellinin netice ve toplamlarını ifade eder. Cazibe ve dafia ise Cenab’ı Hakkın Celal ve Cemalinin tecellileridir ki, netice olarak o, duyu organlarımızı aşan metafizik bir mahluk ve vakıadır.

Zaman kavramı, Kur’an literatüründe, “yevm, asr ve dehr” gibi ifadelerle kullanılarak bunların her biri zamanın bir boyutunu, ferden ve nev’an bize anlatmaktadır. Mesela Cenabı Hak, Asr suresinde, asra yemin ederek hem ikindi vaktinin, hem de yüz seneyi ifade etmesi gibi, İnsan suresinde (Dehr suresi diye de bilinir) ”Dehrin akışı içinde öyle zaman geçti ki, o devirde insanın adı bile anılmazdı.” (İnsan suresi, 1) buyurur. Dehr, asırları ifade eden devirler gibi tefsir edilerek, Kur’ân-ı Kerim’in değişik sure ve ayetlerindeki zikirler,  bağlamına göre anlam kazanan soyut bir mefhum ve mahluktur, denilmesi izahtan varestedir.

Risale-i Nur’da zaman kavramı, daha çok ibadetler üzerinden değerlendirilerek, ibadetler, spesifik zaman olarak, Allah’ın emirlerine riayet etmek suretiyle onunla olan bağlantı ve ahitleşmeyi ifade edebildiği gibi, yenilenen akit manasını taşıdığı, bir nevi her namaz vakti, Cenab-ı Allah’la tekrar tekrar anlaşmanın yenilenmesi olan ibadet zamanlarını da ifade eder. Üç ayları ve mübarek geceleri de, bu bağlamda ele alabiliriz. 

Mesela, ruhların yaratıldığı, elest bezmindeki anlaşma gibi ki, buna ilk zamanın başlangıcı diyebiliriz. Çünkü Cenab-ı Allah’ın zamana ihtiyacı olmayıp, onu zamana ihtiyacı olan bizler için yaratmıştır. Bu vesileyle de zaman, halife-i ruy-i zemin olan insana endekslidir de diyebiliriz. Belki bize göre zaman, atom frekansları gibi, nefeslerimizin de frekans veya sayımıdır. Yani biz ölünce bize ait zamanın bizim için biten, izafi değeridir. Hatta kara deliklerin kütle ve enerji ile birlikte zamanı da yuttuğu kabul edildiğine göre, zamanın müstakilliği söz konusu olamaz.

Şahıslar hakkında zaman ise, daha önce de “elest” olarak ifade ettiğimiz, taahhüt, nafaka işlemleri, şahitlik, hakları elde etme ve koruma hususları gibi, önemli hayati etki ve neticelere de sahiptir.

Benim zaman mefhumundan diğer önemli kastım, aynı zamanda zamanın bizatihi güzel bir müfessir oluşudur. Onun için, Hz. Ali “Çocuklarınızı kendi zamanınıza göre değil, onların zamanına göre eğitin” der. Zira bilmana Üstad; “Zaman bir büyük müfessirdir; kaydını izhar etse, itiraz olunmaz. (ESDE, Münazarat)” diye de bu gibi hususları kast etmiş oluyor. Demek zamanın bazı kompleks meseleleri önceden nefs’ül emirdeki gibi anlayamayanlara bir ders mahiyetinde, bir zaman sonra hadisatı gördükçe ancak anlatabilme özelliği vardır. 

Bizim elimizde konjonktürel olan siyaset topuzu değil, bilakis tükenmezlik prensibine haiz olan; “Kur’an’ın bir mu’cize-i manevisi olan Risale-i Nur” vardır. (Emirdağ Lahikası 1, s. 290)

İşte zamanın tefsiri de, müfessiri de budur. Zira fikr-i beşer, Risale-i Nurların dışındaki bütün yolları deneyip, dönüp dolaşıp Risale-i Nura teslim-i silah edecektir inşallah. Vesselam.

Okunma Sayısı: 1508
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı