"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Deprem ve ölüm gerçeği

M. Latif SALİHOĞLU
09 Mart 2023, Perşembe
Biz unutsak da, bizi asla unutmayan iki hakikat var: Ölüm ve deprem. Bu ikisinden de kaçıp kurtulma şansımız yok. İkisi de hayat kadar gerçek.

O halde, ikisine de hazırlıklı olmak durumundayız. Hiç olmazsa, gafil yakalanmamalıyız.

Ölümden kurtulmanın en küçük bir ihtimâli dahi yoktur. Ama, ölüme sebebiyet veren halleri, sebepleri görüp ona göre bazı tedbirler almak mümkün. Dahası, sürünmemek, muhtaç duruma düşmemek, dolayısıyla zarafet içinde yaşlanmak pekâlâ mümkün.

Bu kısa hatırlatmalardan sonra, deprem ve ölüm gerçeği ile biraz daha yakından yüzleşmeye çalışalım.

*

Tarih boyunca yurdumuzun muhtelif merkezlerini sarsan şiddetli deprem hadisesi, bu arzî musibetin ihmale de, unutulmaya da gelmez olduğunu bize her defasında hatırlatmış oluyor.

Büyük yıkımlara ve binlerce insanın ölümüne yol açan sarsıntılar, Türkiye coğrafyasının yarıdan fazlasını içine alıyor. Bu gerçeği, insanlarımızı çoğu artık neredeyse ezbere şekilde biliyor. Ama, önemli olan buna karşı ne yapılması ve nasıl davranılması gerektiği hususudur.

Haliyle, sarsıntıları durdurmanın, yani zelzeleye mani olmanın imkânı yok. Yerin yaratılış şekli, nizamı, kaidesi böyle. Tıpkı, denizin dalgaları gibi, arzın dalgaları da var ve bu ağır çekimli dalgalar kıyamete kadar devam edip gidecek.

Ancak, bu İlâhî musibet karşısında bazı tedbirler almak, dahası yaşanan ânî ve bilhassa kitlevî ölüm riski karşısında hazırlıklı olmak ve tedbir almak bizlerin elinde.

Evet, tedbir ve hazırlık noktasında, Rabbimiz tarafından insanın ihtiyar ve iradesine bir hisse, bir paye, dolayısıyla da bir sorumluluk verilmiştir. Özetle, zararı azaltmak, hasarı asgarî seviyeye indirgemek için, sağlam ve sarsıntıya dayanıklı yapılar inşa etmek gibi mühim bir mükellefiyetimiz var. Bu mükellefiyetleri yerine getirmek durumundayız. Aksi halde, ceremesi büyük iken, faturasını da çok ağır şekilde ödemeye mecbur kalıyoruz.

Misâl: Bir ay evvel yaşadığımız ve artçı sarsıntıları bir-iki yıl daha devam edecek olan Maraş-Hatay hattı üzerindeki depremlerin yol açtığı büyük can ve mal kaybının faturasını dahi henüz netleştirebilmiş değiliz. Keza, hâlâ kayıp listesinde olan insan sayısını da…

Benzer bir durumun, yurdun bir başka yerinde her an yaşanmayacağının maalesef ne garantisi var, ne de tedbiri alınabilmiş. Rabbim muhafaza buyursun.

*

Öte yandan, ölüme her an hazır olmak gibi, temel bir kulluk görevimiz var.

Asıl vazifesini ve mükellefiyetlerini unutan, yahut ihmal eden insan, iki büyük hasarla karşı karşıya geliyor:

Ölümcül depremlere hazırlıksız şekilde yakalanan insan, dünyası gibi âhiretini de kaybetmesi muhtemeldir.

Dolayısıyla, ölüme mahkûm ve musibetlere mâruz olan her insan gibi, biz de kendimize şunu daima sormak durumundayız:

1) Yıkıcı depremlere karşı gerekli tedbirleri aldık mı?

2) Alâküllihâl, yani ister istemez başa gelecek olan ölüme karşı hazırlıklı mıyız?

Bu iki kaçınılmaz suâle karşı “evet” cevabını verebilen kimse, dünyada da rahatla yaşar, âhirette de. Aynı suâllere müsbet cevap verilemediğinde ise, her iki hayatımız da büyük risk altında demektir.

Allah, bizlere iki cihanda da huzurlu, güvenli ve istikametli bir hayat nasib eylesin. 

Okunma Sayısı: 2224
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı