"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Hürriyet ve demokrasi yıldızları

M. Latif SALİHOĞLU
20 Haziran 2015, Cumartesi
Üstad Bediüzzaman’ın has talebesi İslâmköy’lü Hafız Ali’nin yeğeni ve onun Kur’ân talebesi Süleyman Demirel, bugün itibariyle doğduğu topraklarda Berzahî istirahatgâhına tevdi ediliyor.

Cenâb-ı Hak rahmet eylesin.

Bu arada, Demirel’e düşmanlık etmede sınır tanımayan, ona küfür ve hakaret etmeyi maharet sayan, türlü itham ve iftiralarda bulunmaktan çekinmeyen, onun bazı sözlerini kasten ve bilerek çarpıtan, siyasî taassup ve tarafgirlik batağında çırpınıp duran bir kısım insafsız vicdansızları da Allah ıslâh etsin, onların basiretini-ferâsetini açtırsın, bir intibah verip akıllarını başlarına getirsin.

Aksi halde, bunların “Demirel’in günahı” sebebiyle helâk olup âhiretlerini yakmalarından ciddî mânada endişe ederiz. Her vesileyle ona “Nemrut, mason, dinsiz...” diyen dengesiz damgacılara tövbe kapısının henüz açık olduğunu bir kez daha hatırlatmak isteriz.

Yok, düşmanlığa ve damgacılığa inadına devam edip duracaklarsa, Allah da onları bildiği gibi yapsın ve tez elden mustahaklarını versin. Tâ ki, şu müzmin “düşmanlıktan beslenme” alışkanlığı yeni nesillere sirayet etmesin.

* * *

Siyaset âleminde yarım asrı aşan bir süredir konuşulan, söz ve icraatları tartışılan Demirel, çok kuvvetli bir ihtimalle bundan sonra da uzun yıllar konuşulmaya devam edecek.

Bir farkla ki, şimdiye kadar sırf siyasî kaygılarla ona karşı hasmâne bir tutumla hücûm edenlerin sesleri nisbeten kısılacak, onun vatan ve millet yolundaki hayırlı hizmetlerini anlatanların sesleri ise dahi bir yüksek çıkacak.

Siyasette “düşmanlıktan beslenenler”, kendilerine muhtemelen yeni bir düşman bulma arayışına girecekler. Bakalım, “gelmiş geçmiş Nemrutlardan, Firavunlardan beter” gördükleri yeni düşmanları kim olacak...

Siyasetin parlak yıldızları

Namık Kemâl (1840-1888), hürriyet ve meşrûtiyet (demokrasi) hareketinin ilk ve en parlak yıldızlarından biriydi. Onun vefâtından sonra sahneye Osmanlı Ahrar Fırkasından Prens Sabahaddin ve Mizancı Murat Beyler çıktı.

Onların “bozuk İttihatçılar” tarafından diskalifiye edilmesinin ardından, sahne yine boş kalmadı. Bu kez, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçiş dönemi yıldızlarından Ali Şükrü ile Hüseyin Avni Beyler Millet Meclisinde boy göstermeye başladı.

Ali Şükrü Bey, yeni rejimin ilk kurbanı seçilerek şehit olurken, hürriyet ve demokrasi âşığı Hüseyin Avni Bey ise, bir bakıma “yeni rejim gazisi” olarak devre dışı edildi.

Kısa süreli siyasetle uğraşan Karabekir, Orbay ve Bele gibi paşalar da, siyaset sahnesinde maalesef fazla tutunamadı. Böylelikle, 1925’ten 45’e kadar devam edecek olan kapkaranlık bir devir yaşandı. Adeta, gökyüzü karardı ve siyaset semâsında hiçbir yıldız görünemez oldu.

Tâ ki, 1946 yılı başlarına kadar.

* * *

“Dörtlü takrir”e imza koyanlardan en parlak yıldız olan Adnan Menderes, idam sehpası önünde yargılandığı 1960 senesine kadar da vatan ve millet yolunda hizmetten bir an bile geri durmadı. O, sayılamayacak kadar çok esere imza attı.

Bu sebeple, elli beş senedir daima hayırla ve rahmetle yâd ediliyor.

* * *

Menderes’ten sonra sahneye Demirel çıktı. 1960’lardan tâ 2000’li yıllara kadar siyaset sahnesinde devlet-millet hizmetinde bulundu.

O hayatta iken, acip ve gariptir ki, sahneye bir başka yıldız şahsiyet çıkmadı, yahut çıkamadı. O da geriye dönüp bir daha siyaset-parti işlerine bakmadı. Misyonda yaklaşık on beş yıllık bir tevakkuf devresi yaşandı. Kendisi de ortada bir “siyasî fetret” devrinin yaşandığını beyan ederek, aktif siyasetten uzak durdu.

Şimdi, bu fâni dünyaya vedâ edip gittiğine göre, sahneye bir başka demokrasi yıldızının çıkması da artık bekleniyor, beklenebilir demektir.

Arabistan’a gönderilen var mı?

Demirel’in bazı sözleri var ki, çarpıtan çarpıtana. Esasen, siyasete din/mâbud gibi bakanlar, çarpıtılabilir bir malzemeyi velinimet görürler. Hatta, normal bir sözü dahi muarızından duysa, onu çarpıtarak yansıtmayı en büyük bir marifet, bir maharet telâkki ederler. Bunu dine hizmet etmiş gibi sayarlar.

İşte o maharetlerinden biri de “Demirel, ‘Başörtülüler Arabistana!’ dedi” şeklindeki hâzâ yalan, iftira ve çarpıtma hadisesidir.

Söz konusu o konuşmaları bizzat tv programından seyrettim. Demirel’in kastı asla bu çarpıtıldığı mânâ değildi. Dahası, böyle bir kastı olmadığını tekrar be-tekrar izah etti. Ama, nâfile. “Başörtülü kızlar tahsilsiz kalmaması için Ürdün, Arabistan gibi ülkeler var; oralar kabul ediyor” şeklindeki makul izahı dinleyen kim... 

Kırk yıllık muarızlar “Mal bulmuş mağribî gibi” o sözün üzerine atladılar ve kasten çarpıtarak bunu bir siyasî malzeme olarak tepe tepe kullandılar, kullanmaya devam ediyorlar.

Temel hassasiyetleri ise, asla dinî merkezli değildi, halen de değildir.

(NOT: O tarihte, Başbakan Erdoğan’ın kızı, Türkiye’deki başörtüsü engeli sebebiyle ABD’de okuyordu.)

* * *

Demirel, şayet hakikaten tesettür ve başörtü düşmanı olsaydı, partisi tek başına iktidarda olduğu 1965-71 yıllarında bunun delilleri, emareleri mutlaka görülürdü.

Başörtülü kızlar, tâ 1980’e kadar da üniversitelerde pek zorluk çekmeden okuyabiliyordu. Yasakçı uygulama, 1982’de % 92 ile kabul oyu alan (millete yutturulan) Anayasa Referandumundan hemen sonra başladı. Türkiye’nin yüz karası olan bu yasak, evet, darbecilerinin keyfîce bir tasarrufuydu.

Evet, hakperest olmak için Demirel’in vaktiyle başörtülülere yönelik bir cezalandırması var mı diye bakmak lâzım. Zira, siyasetçiler için, ağzından çıkan bir lâftan-gaftan çok onların icraatleri önemli. Sahi, Başbakan Demirel’in hangi icraatı dine/dindarlara zarar vermiş? Bu vatanda yüzlerce İmam-Hatip, İlâhiyat, Kur’ân Kursu açması, açtırması mı?

Okunma Sayısı: 2961
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ferhat TORAMAN

    20.6.2015 23:16:24

    Latif bey bu konuşmayı yanlı olarak değerlendirmeyin.Demirel orda başı bağlı olanlar Arabaistan a gitsin.burası laik bir ülke türban takmak bir gericiliktir diyor yıl 2006 açın you tub dan izleyin.2002 de söylediğinin tersin söylüyor,

  • R.Kalyoncu

    20.6.2015 09:17:48

    Rahmet-i Rahman'a kavuşan Demirel, adını siyasi tarihimize yazdıran büyük bir siyaset ve devlet adamı idi. Onun, dindar veya dine karşı bir kişilik olarak gösterilmesi yerine, (bütün şer cephesinin karşı çıkmasına rağmen) ülke kalkınmasındaki sayısız eserleri ile anılması daha uygun olur. Sosyal hayatla ilgili doğru ve yanlışlarının ise objektif olarak değerlendirilmesi gerekir. Başörtüsü konusundaki vaki “Suudi Arabistan’a gitsinler” şeklindeki sözleri maalesef misyonuna yakışmayan talihsiz sözlerdi. Ayrıca, YÖK, Anayasa Mahkemesi ve Danıştay gibi Kurumların Başörtüsü hakkında verdiği haksız kararları savunması yanlış olmuştur. Ondan beklenilen; bu konuyu Siyasal İslamcıların istismarına meydan vermeden, demokrasi ve insan hakları adına savunması idi. Bunu yapabilseydi, herhalde bugünkü siyasi tablo çok farklı olurdu. Kendisini ülkeye yaptığı değerli hizmetleri ile minnetle anıyor, Cenab-ı Hak’kın rahmet ve mağfiretine emanet ediyoruz.

  • özdemiroğlu

    20.6.2015 07:42:06

    Latif Kardaşım; 12 Mart'ta nasıl ki Merhum Demirel'in hedefi parlamentonun kapanmaması ise; 28 Şubat'ta da hedef TBMM' ni kapattırmamak idi.Ama bunu ya anlamayan ya da anlamak istemeyen bazı siyasal islamcılar kin ve nefret içinde yazmaya ve yoruma devam ediyorlar.Bunlara cevabımız hazır da acaba anlayacak kapasite var mı?

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı