Yaşları altmışın üzerinde olanların şahit olduğu, sonraki kuşakların ise tanımaya imkan bulamadığı, “ilim ve teknik serisi”, 70’li yılların sonlarına doğru Yeni Asya camiası tarafından iman hizmetinin neşriyat sahasındaki etkili bir hizmeti olarak ortaya çıktı.
1980 ve 90’lı yıllara damga vuran bu çalışma, neşriyat dünyasında yıldız gibi parladı. Yıldızların Esrarı, Atomdan Hücreye, Hücreden İnsana, İnsan Vücudu, Hayat Kaynağımız Güneş, Güneş Sistemi, Sibernetik, Beynimiz ve Sinirlerimiz ve bunun gibi, daha pek çok cep boyundaki kitaplar, neşriyat dünyasında fırtına gibi esti. Bilim ve teknolojinin imanla buluştuğu, fen bilimleri ile din ilimlerinin mezc olduğu, Kur’an’ın kainat laboratuvarında mütalaa edildiği, yeni çağdaş kelam yorumu olarak çok geniş çevrelerin ilgi ve iltifatına mazhar olan bu mini dev kitaplar, yüzbinlerce insana dokunarak, ya iman nimetine vesile oldu, ya da imanları tahkiki hale getirerek iman zafiyetinden kaynaklanan lakaydlığı engellemeye ve dönemin modası olan anarşiyi önlemeye çalıştı. Gençleri marifetullah kapılarından iman-ı billah’a ulaştıran bu kitapların başarısında şüphesiz onlara kaynaklık eden ve ilham veren Risale-i Nur’un asırları kucaklayan hakikatlerinin çok büyük bir rolü vardı. Amatör bir ruh ama profesyonel bir yaklaşımla hazırlanan ve onlarca baskı yapan bu eserler; atomdan galaksilere, mikro alemden makro aleme, hücreden insana, insan-ı asgardan alem-i ekber, adeta kainattan Halıkını soran bir seyyahın müşehadatı olan Ayet’ül Kübra’nın modern bir şerhi niteliğindeydi.
İlim teknik serisi kendisinden sonra yazılan eserlere ve çalışmalara numune-i imtisal oldu, bir çığır açtı. Okuma konusunda çok da istekli olmayan topluma her an her yerde taşınabilir olmasıyla bir alternatif oluşturdu. Lise ve üniversite gençliğine adeta bir can suyu oldu. Başkalarına bir şey anlatmak isteyip de anlatamayanların dili, yazmak isteyenlerin de kalemi oldu.
Kamuoyunda ses getiren, iz bırakan diğer birçok çalışma gibi, ilim teknik serisi de şahs-ı manevi ve istişarenin mükemmel bir meyvesi olarak hizmet serencamında güzide yerini aldı.
Ama asıl önemli olan; geçmişteki başarılara takılıp kalmadan, kitleleri sürükleyecek, çığır açacak, öncü hizmetlere imza atacak bir irade ortaya koymak, bunun için de hizmet üretme heyecanını kaybetmeden, şevk-i mutlak prensibini, planlama faaliyetleri ve uygulamalar ile taçlandırmaktadır. “Kim yapacak?” sorusu bu projelere engel olmamalı, tanzimül mesai ve teşrikül mesai prensipleri ile çözümler üretilmelidir.
Yani; güncelleştirilmiş, dijital hale getirilmiş “ilim teknik serisi” ve benzeri çalışmaları, imanı terennüm eden dijital neşriyat ürünlerini toplumun istifadesine sunmaktır. İçi boşaltılmış dindarlık, deizm ve benzeri manevi hastalıkların tedavilerinde de tesirli olacağı aşikardır.
Çünkü zaman çok hızlı akıyor, kaybolan yılların telafisi için de zamanımız gittikçe daralıyor…