Haftalık İttihad Gazetesi ve günlük Yeni Asya.. Biri 24 Ekim 1967'de, diğeri 21 Şubat 1970'de yayın hayatına başlamıştı.
Kısa zaman içinde kudsî bir dâvânın ünvanı ve sembolü haline geldiler. Baş ve öncü yazarları da yurt çapında sembol isimler olarak anılıyor ve okunuyorlardı..
Bu yazarların önde gelenlerinden biri de, geçen hafta 15 Ocak günü vefat eden Hekimoğlu İsmail olarak tanınan Ömer Okçu Ağabeydi.
Ağabey diyorum, zira onun İttihadlı ve Yeni Asyalı günlerinde onun hal ve duruşundan feyiz ve yazılarından ilham alan gençlerden biri de şimdi onun ardından kalem cızırdatan şu fakir idi.
Ağabey diyoruz, çünkü o da Üstad Said Nursî'nin son şahitlerindendi ve onun talimatıyla Risaleleri Amerika'ya götürmek gibi sırlı ve inayet yüklü bir vazifeyi de ifa etmişti.
**
Her vesileyle, her fırsatta, hele ki yüz yüze gelmişsek sorular yönetirdik kendisine..
- Nasıl yazıyorsunuz, kolay oluyor mu?
- Kendi kendinizin musahhihi olacaksınız.. Zaman olmuş ki, bir yazımı beğeninceye kadar belki onlarcasını beğenmeyerek yırtıp çöpe atmışımdır.
- İlk fırsatta okumamızı tavsiye edeceğiniz kaç kitap ismi verebilirsiniz?
- 15 yumurta alacağınıza bir tavuk, bir de tavukçuluk kitabı alırsanız yüzlerce yumurta sahibi olursunuz..
**
Seri konferanslarından "Ölüler Diriliyor" için Van'a gelmişti. Yıl 1974 veya1975 idi. Yine aynı konferans için Ömer Ağabeyi Van'dan Siirt'e götüren ekibin içinde bulundum. Özel bir otomobil ile yolculuk boyunca "Deccal-Mehdi" meselesi dahil çeşitli mevzular üzerinde görüş ve kanaatlerini bizimle paylaşmıştı. Siirt'te güzel bir şekilde karşılanıp ağırlanmasından biz de nemalanmıştık. Gecemizi Nur medresesinde geçirmiştik. Lâtif ve şefkatli bir üslûpla biz gençleri sabah namazına uyandırması hâla hafızamızda tazeliğini korur. Konferans saatinde tıklım tıklım dolan salonu kaplayan heyecan, feyiz, ilmî ve manevî hava da unutulmaz bir zaman dilimi olarak hatıramızda hatırı sayılır bir mevkidedir.
Hele ki muhterem ve merhum Hekimoğlu'nun, oradaki alkış ve tezahürat karşısındaki şu ifadeleri kulaklara küpe kabilindendi.
Şöyle demişti:
Bizde bir şey yok. Bu hakikatlerin kaynağı, sizin de okuduğunuz Risale-i Nurlar’dır. Hem de bu alkış ve teveccühünüz benim için fani bir mükâfat oluyor. Siz daha kârdasınız, zira mükâfatınız tamamen ahirete kalıyor, benim gibi fani bir şekilde harcamış olmuyorsunuz.
**
Kendisiyle en son 1992'de İstanbul'da yüz yüze bir çay sohbetinde buluşmuştuk. Artık şiirden ziyade yazıya ağırlık vermemi tavsiye etmişti.
Merhum Hekimoğlu, yazılarında sade ve anlaşılır bir dili tercih etmişti. En ilmî yazılarını bile kısa cümlelerle anlatma becerisine sahipti.
Yeni Asya'nın 21 Şubat 1970 tarihli ilk sayısındaki ilk yazısının başlığı iki harften ibaretti: SU..
Su gibi aziz olası mütefekkir yazarın, İttihad ve Yeni Asya'dan önceki yazdıkları hep öncesinde kaldı. Yeni Asya'dan ayrıldıktan sonraki yazdıklarının da hiçbirisi, Yeni Asya Minyeli Abdullah'ına yetişemedi.
Ve kendisi de bir Minyeli Abdullah olarak yaşadı ve Minyeli Abdullah olarak vefat etti.
Mekânı Cennet olsun.
Geride kalanlara taziyetlerimizle..
Fatiha ve duâ ile..