"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İsrail’in 11 Eylül’ü

Muhammet ÖRTLEK
14 Ekim 2023, Cumartesi
HAMAS’ın 7 Ekim’de İsrail’e kara, hava ve deniz araçlarıyla başladığı Aksa Tufanı operasyonu “İsrail’in 11 Eylül’ü” şeklinde tanımlanıyor.

ABD’nin hedef alındığı 11 Eylül 2001 olaylarında CIA’nın istihbarat eksikliğiyle, HAMAS’ın İsrail’e yönelik operasyonundan Mossad’ın önceden bilgisi olmadığı iddiaları üzerinden, her iki olay arasındaki benzerliğe dikkat çekiliyor.

HAMAS’ın İslami Cihad ve Filistin Halk Kurtuluş Cephesi’nin silahlı kanadı Ebu Ali Mustafa Tugayları’nın da desteğiyle İsrail topraklarına girmesi, bazı karakolları ele geçirmesi, sivil ve asker şahısları esir aldığı görüntüler hem sosyal medyada hem de Arap sokaklarında hayranlıkla karşılandı. Aslında bu durum, İsrail sınırının geçilebileceğini, simetrik ulusal ordunun muhtelif noktalarının asimetrik gruplarca ele geçirilebileceğini gösteriyor. Yani Arap sokaklarındaki hayranlığın temelinde, bir bakıma İsrail’in savunmasızlığının ortaya çıkması bulunuyor.

Ayrıca çatışmalar, Filistin’in hürriyetine kavuşmasında tek geçerli yaklaşımın silahlı mücadele olduğu fikrini güçlendirdi. 

HAMAS’ın saldırıları karşısında İsrail, Gazze başta olmak üzere, Filistin’in diğer topraklarına ve Suriye’de belirlenen hedeflere saldırılar gerçekleştiriyor. Bunun sonraki aşamasında kapsamlı bir kara operasyonu beklentisi mevcut.

Tel-Aviv’in Gazze’ye saldırıları ve baskısı ciddi boyutlara ulaştı. Maalesef Gazzeliler su ve yiyecek sıkıntısını yaşamaya başladılar bile. Tam da bu noktada HAMAS’ın başlattığı operasyonun sürdürülebilirliği tartışma konusu. Dolayısıyla iki taraf arasında şuan için sıfır toplamlı vaziyet mevcut.

Diğer taraftan ABD ve Avrupa baş şehirlerinde birçok lider ve politikacı, Gazze’deki sivillerin yaşadıklarını dikkate almadan misilleme ve askerî zafer ihtiyacını dile getirerek kendilerini açıkça İsrail’in yanında konumlandırdılar. Böylece Batılı aktörler 11 Eylül 2001’in “ya bizimlesin ya da bize karşı” yaklaşımını sergiliyor. Batı malum tutumuyla İsrail-Filistin arasındaki çatışmaların barışçıl dönüşümünü, eşit haklar ve bir arada yaşamak için mücadele edenleri yalnız bırakıyor. Elbette Batı bu hâliyle, ikircikli durum arz ediyor.

Soğuk Savaş’ın 1991’de sona ermesiyle, geleneksel savaş doktrinlerinde de değişimler oldu. Aynı zamanda Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla bölgesel ve küresel güç dengeleri de değişimden payını aldı. Kimilerine göre “terörist” tanımlamasına dahil edilenler, kimilerine göre de “ulusal kurtuluş savaşçısı” şeklinde tanımlandı. Bu tanımlamalardan dolayıdır ki, İsrail, HAMAS saldırıları karşısında Gazze ve Filistin’in dışında, Suriye ve Hizbullah’a ait noktaları bombalıyor. İsrail muhtemelen silahlı karşı cevabında bölgenin güçlü ülkesi olduğu mesajını veriyor.

Bununla birlikte İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun 12 Ekim’de Tel-Aviv’de ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ın kendisini ziyaretinde “HAMAS’a da IŞİD’e davranıldığı gibi davranılması ve uluslar topluluğunun dışına atılmalı” önerisini sundu. Ancak Netanyahu’nun önerisinin İsrail-Filistin sorununun gerçekliğiyle ne kadar örtüştüğü de problemlidir.

Artık İsrail-Filistin arasındaki görüşmelerde “iki devletli çözüm” paradigmasının uzun bir süre gündeme gelmeyeceği ihtimallerdendir. Tek meselenin İsrail’in güvenliğinin sağlanması gerektiğini ileri sürenlerin, bölgenin gerçeklerini görmek istemeyerek “devekuşu politikası”na başvurmak yerine, çatışmalara ilişkin uzun vadeli perspektifler geliştirmelidir. HAMAS’ın operasyonunda, İsrail’in bugüne kadar uyguladığı yanlış politikaların etkisinin büyük olduğu kuvvetle muhtemeldir.

Okunma Sayısı: 1250
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • S.topuz

    14.10.2023 03:05:04

    ..."Şark husumeti, İslâm inkişafını boğuyordu; zâil oldu ve olmalı. Garb husumeti, İslâm'ın ittihadına, uhuvvetin inkişafına en müessir sebebdir, bâki kalmalı. Birden meclisten tasdik emareleri tezahür etti. Dediler: "Evet ümidvar olunuz, şu istikbal inkılabı içinde en yüksek gür sadâ, İslâm'ın sadâsı olacaktır!" Bediüzzaman Said Nursi, Risale-i Nur Külliyatı Tarihçe-i Hayat - 133

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı