Merhum Mehmet kutlular Ağabey, davasının adımıydı. En iyi vasıflarından birisi, hayatını ve gönlünü Risale-i Nur hizmetine feda etmiş olmasıydı. İstikrarlı çizgiye sahip bir Nur kahramanıydı, Mehmet Kutlular ağabey.
“Yazmak kolay, yazı yazılır. Fakat önemli olan yazacağınız yazının belgelere dayanmasıdır” diyerek, bizi yazıya teşvik. Ehl-i tahkik olmaya önem verirdi. Zaten Risale-i Nur’un en baştaki hususiyeti ehl-i tahkik mesleği olması değil mi?
Ömrü boyunca da acziyet göstermeden yürüdü ve ömrünün sonuna kadar nurun manevi madalyasını hak etti. Üstad ve Nur’larla muhatabiyetin mükafatını almak üzere alem-i ahiret kapısından berzah alemine gidiverdi kutlular ağabey.
Meslek ve meşrebini doğru istikamette sürdürmesi onun en önemli hususiyetlerinden birisiydi. Risale-i Nur'un hukukunu her hal ve şart içinde savunmuştu. Ülkemizin dört bir yayına Nur hizmetinin kalb ve gönüllerde tesirini icra etmesi adına koşup gider ve anlatırdı.
Doğuda yapılan her hizmette yer alırdı. Diyarbakır’da yıllar önce ‘eğitim günleri’ adı altında yapılan faaliyetlerde, bir çok eğitimci ile birlikte bulunmuş ve proğramı izleyerek değerlendirmelerde bulunmuştu. Van’a teşrif ettiği bir gün, kendisini havaalanında karşılayıp elindeki ağır gördüğüm çantasını almak istemiştim. ”Ben kimim ki sen benim çantamı taşıyasın” diyerek tevazuda zirvede olduğunu göstermişti. Resmi ideolojinin nurları pasifleştirmeye çalışması karşısında, ”Risale-i Nur’lara 'münafık el'lerden fayda gelmez” dediğine de şahit olanlardanız.
1986 yılında eğitim idarecisi olarak tayin edildiğimizi bir arkadaşımız haber verince, ”Keşke atanmasaydı. Sistem bu kardeşleri köreltiyor” diyerek uyarmıştı. Sonrada vazifemiz süresince de maruz kaldığımız hadiseler ağabeyimizi haklı çıkarmıştı.
Davası için hapishaneye düştüğünde ziyaretçilerin birisine ”Hapiste 'Birinci Söz'ü yaşıyorum’ demesi de onun sadakatini gösteriyordu.
Yüce Allah’tan muhterem ve merhum ağabeyimize rahmet eylemesini diliyor ve ailesine sabırlar temenni ediyorum.