"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Üstad’ın Çam Dağı serencamı

Mustafa ÖZTÜRKÇÜ
17 Temmuz 2021, Cumartesi
Hazret-i Üstad’a hasret ve Nurlandırdığı menzilleri görmek adına, Isparta ve çevresi Nur mekânlarına yaptığımız seyahatlerde, Barla’daki Çam Dağı’na tırmanışımız, hayatımızın en saadetli faaliyetleri arasında yer alıyordu.

Aziz Üstadımızın gençlik yıllarında, Van’da kaldığı zamanlarda sıkça çıktığı Başet Dağı zirvesine (nam-ı diğer, Başet-i mihendani) defalarca tırmanışımızla özdeşleştirdiğimiz Çam Dağı’na tırmanışımız, Nur yolu yolculuklarımızda ruhumuza huzur veren hallerdi.

Üstad’ın 1927 ila 1934 yılları arasında meskûn Barla’da te’lif ettiği Kur’ân hakikatleri olan  Risale-i Nurlar’la, ehl-i imanın imdadına yetişmiş, bu vesileyle de milyonlarca muhtaç gönüllere iman nurunun yayılmasına vesile olmuştur..

BEDİÜZZAMAN’IN ÇAM DAĞI ALÂKADARLIĞI

Çam Dağı’nın tarihî kaynak ve coğrafî bilgiler kapsamında izah edilen bazı hususiyetleri şöyledir:

Çam Dağı Eğirdir Gölü’nün batısında yer alan, Batı Torosların kuzey bölümündedir. Yüksekliği 2796 metredir. Doğu bölümünde, Gelincik Dağı, batı bölümünde ise Kapı Dağı vardır.

Bediüzzaman Hazretleri, iman dâvâsı adına yaptığı faaliyetlerden dolayı, sürgün olarak gönderildiği ve yaklaşık sekiz buçuk yıl kaldığı Barla ve mekânlarını “Yıldız sarayına değişmem” dediği menzillerde, te’lif ettiği Kur’ân hakikatlerini yazarken, Cenab-ı Hakk’ın kudret eserlerini tefekkür ederek kâinat kitabını okumuş ve te’lif ettiği eserlerine tefekkürünü yansıtarak düşünen insanların nazarlarına pencereler açmıştır.

Hazret-i Üstad, Barla’da kaldığı yıllarda, bilhassa yaz aylarında Çam Dağı zirvesine tırmanarak, zirvede mevcut büyük bir çam ağacının tepesinde yaptırdığı kulübecikte ve yine zirvede mevcut katran ağacının tepelerine çıkarak etrafı tefekkürle birlikte muhtelif hakikatleri yazarak eserlerine yansıtmıştır.

Çam Dağı’nın zirvesindeki mezkûr ağaçları 2000 yılında bir karlı kış günün iman ve İslâm düşmanlarının gizlice o mekânlara gidip o mübarek ağaçları katletmeleri ise tarihe bir yüz karası olarak geçmiş ve lânetlenmiştir.

ÇAM DAĞI’NDA, MÜBAREK BİR TALEBESİNİN ŞAHSINDA NURANİYET SIRRINA DAİR BİR HATIRA

Nur Risaleleri’nde ismi ve bahsi geçen Mübarek Süleyman (Köse), 1898 yılında Barla’da dünyaya gelmiş ve 20 Ekim 1963 tarihinde ahirete intikal etmiştir. Barla’da yaşadığı sürgün yıllarında Bediüzzaman Said Nursî’nin mahalle komşusu olan Mübarek Süleyman, fakir bir ailenin en büyük oğludur. Kendisine ait yeterli arazisi olmadığından başkalarının işlerinde ücretle çalışarak geçimini sağlardı. Çok dürüst ve güvenilir biri olduğundan Barlalılar hep onu tercih ederdi.

Çam Dağı’nda, insanlardan uzakta, uzun tefekkür gecelerinden birinde Bediüzzaman’a misafir olmak arzusu düşmüştü Süleyman’ın gönlüne. 

Bir tepedeki ağacın dalları arasında buldukları bir ekmek için “Bu ekmek bize helâl olur mu?” diye sorması üzerine Üstad “Vay mübarek vay!” demiş, ondan sonra da adı “Mübarek Süleyman” olarak kalmıştı. 

Olayın hikâyesi şöyledir:

Barla’nın Çam Dağları’nda Bediüzzaman’a misafir olan bu temiz kalpli, mübarek insan ısrarla Cuma gecesi Üstadın yanında kalmak istemişti.

“Bir parça küflenmiş ekmek iki gün, iki kişiye nasıl yetecek?” diye düşünerek Çam Dağları’nda bir yamaca doğru çıkarken bir katran ağacının dalları arasında koca bir ekmek buldukları zaman, Bediüzzaman:

“Süleyman müjde Cenab-ı Hak bize rızık verdi” deyince, safi kalbli Süleyman, cevaben:

“Bu ekmek bize helâl olur mu?” diye sormuştu. Bediüzzaman ondan bu safiyet dolu sözleri işitince:

“Vay mübarek vay!...” demişti. İşte bu hâdiseden sonra, safi kalb Süleyman’ın ismi “Mübarek Süleyman” olarak hafızalara yerleşmişti.

 Bu mevzu, Nur Risaleleri’nde şu şekilde anlatılır:

“Dağda, üç ay, bana ve misafirlerime bir kıyye tereyağı, her gün ekmekle beraber yemek şartıyla, kâfi geldi. Hattâ Süleyman isminde mübarek bir misafirim vardı. Benim ekmeğim de ve onun ekmeği de bitiyordu. Çarşamba günüydü, dedim ona: ‘Git, ekmek getir.’ İki saat, her tarafımızda kimse yok ki oradan ekmek alınsın. ‘Cuma gecesi senin yanında bu dağda beraber duâ etmek arzu ediyorum’ dedi. Ben de dedim: ‘Tevekkelnâalâllah, kal.’

“Sonra, hiç münasebeti olmadığı halde ve bir bahane yokken, ikimiz yürüye yürüye bir dağın tepesine çıktık. İbrikte bir parça su vardı. Bir parça şekerle çayımız vardı. Dedim: ‘Kardeşim, bir parça çay yap.’

“O ona başladı. Ben de derin bir dereye bakar bir katran ağacı altında oturdum. Müteessifâne şöyle düşündüm ki; ‘Küflenmiş bir parça ekmeğimiz var; bu akşam ancak ikimize yeter. İki gün nasıl yapacağız ve bu sâfi-kalb adama ne diyeceğim?’ diye düşünmedeyken, birdenbire başım çevrilir gibi başımı çevirdim. Gördüm ki, koca bir ekmek, katran ağacının üstünde, dalları içinde bize bakıyor. Dedim: ‘Süleyman, müjde! Cenâb-ı Hak bize rızık verdi.’

“O ekmeği aldık; bakıyoruz ki, kuşlar ve hayvânât-ı vahşiye, hiçbiri ilişmemiş. Yirmi otuz gündür hiçbir insan o tepeye çıkmamıştı. O ekmek ikimize iki gün kâfi geldi. Biz yerken, bitmek üzereyken, dört sene sadık bir sıddîkım olan müstakim Süleyman, ekmekle aşağıdan çıkageldi.” (A.g.e. 111)

Mübarek Süleyman’ın safi kalbinin ifadesi olan “Bu ekmek bize helâl olur mu?” sözü “Mübarek” oluşunun bir delili olarak Risalelere geçmesine, gönüllerde yaşamasına sebep olmuştur.

KARTALLAR KANAT ÇIRPARAK ÜSTAD’I YOLCU EDERLERDİ..

“Mustafa Çavuş, Bediüzzaman’ın gezilerine de katılmıştır. Birgün Üstadıyla birlikte Çam Dağı’ndan Barla’ya dönerken, kuşların ve büyük bir kartalın kanat çırparak Üstadı yolcu ettiklerini, Üstadın da onlara mendil sallayarak selâmlaştıklarını, kuşların Çam Dağı’ndan tâ Barla yakınlarına kadar kendilerini takip ettiklerini anlatır. Bunları anlatırken Çanakkale gazisi Mustafa Çavuş’un, rikkate gelerek gözleri yaşla dolardı” (Barla’da tesbitlerimiz sırasında oğlu ile mülâki olduğumuzda aynı hatırayı bir öğlen namazı çıkışı görüşerek kendisinden dinleyenlerdeniz)

Cenab-ı Hak, gönlümüzün sultanı, Aziz Üstadımıza binlerce rahmet eyleyerek bizleri şefaatına mazhar buyursun inşallah.

Okunma Sayısı: 3974
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ömer

    17.7.2021 17:42:28

    Maşallah binlerce tebrikler. Hakikatlı yaşanmış hatıraları zevkle takip ediyoruz. Hayatımıza aksetmek duasıyla selamlar

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı