"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Ensar ruhuna ne oldu?

Ömer Faruk ÖZAYDIN
12 Aralık 2022, Pazartesi
İnsanlık, yaratıldığından beri göçler, göçebeler hep var olagelmiş; din/dinsizlik baskısından, zulümlerden, açlıktan, cehaletten, can havlinden, hayat tehlikesinden göçmüş, hicrete zorlanmıştır.

Hicret etmek; âyet ve hadîs ile sabit olup, ihtiyaç vaktinde müracaat edilen en önemli, belki de tek çaredir.

Mekke'de Müslüman olup da kimliğini gizleyen ve sonrasında Bedir Harbinde müşrikler safında yer alanlar hakkında inen âyette:

"Peki Allah’ın dünyası geniş değil miydi? Siz de orada hicret etseydiniz ya?' İşte onların durağı cehennemdir. Ne fena bir dönüş yeridir orası!" (Nisa, 4/97)

Hadîs'lerde de;

"Memleketler, Allah'ın memleketleridir. Kullar da Allah'ın kullarıdır. Nerede hayır bulursan orada yerleş." (İbn Kesîr, Tefsirü'l-Kur'âni'l Azim, II,14).

Malumu ilam olacak belki, ama mevzumuz için hatırlamakta fayda var; İslâm tarihinde ilk hicret miladî 615 yılında Hıristiyan bir memleket olan Habeşistan'a olmuştur. Müşriklerin her gün biraz daha şiddetini arttıran eziyet, hakaret ve işkenceleri neticesinde Mekke, Müslümanlar için yaşanmaz bir şehir hâline gelmişti. Bunun üzerine Resul-i Ekrem (asm) sahabilerine; "Siz bâri yeryüzüne dağılın. Allah Teâla sizi yine bir araya getirir" dedi. Sahabîler,

"Yâ Resûlallah, nereye gidelim?" diye sorunca "Siz Habeş ülkesine gitseniz iyi olur. Habeş Hükümdarının yanında hiç kimse zulme uğramaz. Orası doğruluk yurdudur" diye buyurdu.

Asıl hicret ise artan zulüm ve baskı karşısında İslâm tarihinin de başlangıcı olan büyük hicret 622 yılı Muharrem ayında gerçekleşmiştir. Zahiren şer gibi görünen bu hicretle beraber İslâmiyet, Medine'de gelişip dal budak saldı. Öyleki, Mağrip'ten Çin'e kadar bir coğrafyada dünyanın yarısını kapladı.

İslâm düşmanları bu gelişme karşısında Haçlı saldırıları ve Moğol çapulcularıyla senelerce İslâm beldelerini kısmen yerinden etmiş dahilî ve haricî baskılarda hicret hep var olagelmiştir. Zulümden kaçıp, dünyanın bir çok beldesine hicret eden Ehl-i beyt gibi.

Ancak son asırda ise Osmanlı'nın yıkılmasıyla emperyalist güçler, hamisiz kalan İslam devletlerine istisnasız birer kukla yerleştirip kendi halkına türlü zulüm ve baskılarla Müslümanlar garip bırakılmıştır.

Kendi öz vatanında garip kalan bu insanlar yoksulluğun ve harplerin zorlamasıyla başka memleketlere hicret etmekten başka yol bulamadılar.

SURİYELİLER KARDEŞİMİZDİR

Bildiğiniz gibi, patlayan Suriye kriziyle milyonlarca insan can havliyle komşu ülkeler Lübnan, Ürdün, bir kısmı da denizlerde boğulma pahasına botlarla Avrupa'ya göç etti.

Bunlardan aslan payı Türkiye'nin.

Bir rivayete göre 5 milyon insan göç etmişti. Pakistan, Afgan ve diğer beldelerden mültecilerle neredeyse her adım başı bu kardeşlerimize rastlamak mümkün.

İlk günlerde ensar ruhuyla evimizi ekmegimizi bölüşmüş, maddî ve manevî yardımlar yapmıştık. Gençlerine iş bulduk, yatağından yorganına, mobilyasına, giyimine kadar toplarlayıp evler kurmuş, bağrımıza basmıştık. Sonra, onlardan müteşebbisler iş yerleri açıp, esnafın arasına karıştı. Dükkanlar, mağazalar, Arabî levhalarla yer yer endam ettiler.

Aramıza karışıp bizden biri gibi olunca her yerde olduğu gibi esnaf kavgaları, tartışmalar v.s. infiale, ordan yüksek sesle "onları istemiyoruz"a döndü. Aynen Türk işçilerini törenle karşılayan Alman yetkililer yerine faşist Nazilerin, "Türken raus" (Türkler dışarı) dediği gibi, içimizdeki sözde milliyetçilerin "Suriyeli'ler evine" politikası "ensar ruhu"nun siyasî olduğunu gösterdi.

Gelecek seçimin malzemesi bu oldu.

Okunma Sayısı: 1756
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Hıdır Yıldırım

    12.12.2022 22:22:07

    Ülkemize göç eden mültecilerin yaralarına merhem olmak yerine onları incitici söz ve hareketlerde bulunmak insanlık dışı bir yaklaşımdır. Elbette yerini. yurdunu, akrabalarını terk eden bu insanlara merhamet kucağımızı açmamız lazım. İnsanlığın gereği budur. Ömer Faruk Ağabey bu insanî yaklaşımınızdan dolayı sizleri tebrik ediyorum.

  • S.topuz

    12.12.2022 18:28:37

    Evet, evet. Bizler hep " ALMANYADA YABANCI, ANAVATAN TÜRKIYEDE DE ALMANCI" MUAMELESİ hep gördük ve halen de görmekteyiz. Bizler ALINTERİ dökerken bile ANAVATAN DİYE hayaller kurarken, KAPIKULEDEN ARABAYLA ANAVATANA GİREKEN GÖZ YAŞLARIMIZI bile tutamayarak hüzünlenir, fakat ÖZ VATANIMIZDA BİZLER SANKİ BIR YABANCI GİBİ belki daha da feci muameleler veya tavırlarla, aldatılma ve çifte fiat uygulamasıyla, arsız ve hırsızlarla da boğuşurken, GURBETÇİLER kimin UMURUNDAKİ? SANKİ GURBETÇİLER BU VATAN İÇİN HİÇ BİR FEDAKARLIK YAPMAMIŞLAR?! AĞLARMISIIIIN, GÜLERMİSİİİN? Bizlerde şaştık bu işe maalesef. Allah c.c yar ve yardımcımız olsun inşaallah.

  • Ramazan Çalışan

    12.12.2022 17:11:24

    Kur'ân-ı Kerim de " Onlardan (muhacirlerden) önce o yurda (Medine'ye) yerleşmiş ve imanı da gönüllerine yerleştirmiş olanlar, hicret edenleri severler. Onlara verilenlerden dolayı içlerinde bir rahatsızlık duymazlar. Kendileri son derece ihtiyaç içinde bulunsalar bile onları kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden, hırsından korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir. " Haşr süresi/ 59-9 Medineli sahabileri ,yañi Ensar'ı bu hasletleri ile övmüştür.

  • Hüseyin Yilmaz

    12.12.2022 06:14:59

    Allah c.c. herşeyi hayırlı eylesin inşaallah.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı