"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Mukadderat-ı İslâm şûrâsı

Ömer Faruk ÖZAYDIN
22 Mart 2020, Pazar
Koronavirüsün dünyayı etkisi altına almasıyla memleketimizde, İslâm âleminde ve Avrupa’da camiler, dershaneler ve en kötüsü Kâbe’nin dört gün boyunca kapanması akla deli sorular getirdi.

Geçen yazımızda belirttiğimiz gibi, bir asır evvel insanlığın dünyayı ateşe vermesinin akabinde İspanyol gribi dünyayı nasıl sarıp 50 ila 100 milyon insanın ölümüne sebep olduysa, bugün de benzer ateşlerin peşinden koronavirüs belâsıyla karşı karşıya.

Cenab-ı Hak mühlet verir, ancak ihmal etmez sırrıyla, onca zulüm işkence, tehcirler ve gözyaşıyla arşa değen ahların ne zaman bir belâya düçar olacağımızın intizarında; sel, deprem, yangınlar gibi İlâhî ikazların gelmesi ne zalimleri zulmünden vazgeçirtti ne de zalimlere meyleden, destek veren hatta “oh olsun daha beter olsunlar, bunlara ekmek, su bile vermeyeceksin, 1.5 metrelik hücrelerde ölsünler” diyecek kadar vahşi ve gaddarlaşan insanlığı zulmünden caydırmadı.

İşte böyle umumî bir belâ, umumun hatasından geldiği hakikatiyle oturup yeniden bir tevbe, istiğfar zamanıdır. Şu, bu demeden, ben sen, herkes payına düşeni nefsini unutmazsa anlayacaktır.

“Ne yaptık da bunlar başımıza geldi?” sorusuna, “neler yapmadık ki” cevapları bize ders verecektir.

Bundan tam bir asır evvel yine böyle bir hengâmede;

RÜYADA BİR HİTABE

Şehirden devlete, hattâ kıt’alara ve paktlara kadar meclislerde o senenin ve geleceğin plânları yapılır bütçe, çevre, askerî ve idarî işleri görüşülür de, mânâ âlemlerindeki meclisleri pek dikkate almayız. 

Dünya işlerinin vekilleri olduğu gibi, mânâ âlemlerinin de temsilcilerinin toplanıp âlem-i İslâm’ı görüştüğü kaynaklarda mevcuttur.

İşte böyle mukadderat-ı İslâm’ın görüşüldüğü muhteşem bir meclise Bediüzzaman, (1919 senesinin bayram gecesi) bu asrın bir mebusu olarak dâvet edilir. Gidip görürki selef-i salihinden ve her asrın vekillerinin toplandığı bir meclis, mukadderat-ı İslâm’ı görüşüyor. 

Helâket ve felâket asrının adamı olarak nitelenen Bediüzzaman’a; (1. Dünya Harbi’ndeki) mağlûbiyetin (Osmanlı’nın yıkılması ve Hilâfetin gidiyor olmasının) sebepleri; “Musîbet, cinayetin neticesi, mükâfatın mukaddemesidir. Hangi fiilinizle kadere fetvâ verdirdiniz ki, şu musîbetle hükmetti? Musîbet-i âmme ekseriyetin hatâsına terettüp eder..” 1 diye sorulur.

Bediüzzaman, Meclis-i muhteşemi (tabir caizse) alkışlatan cevabında;

“Mukaddemesi, üç mühim erkân-ı İslâmiyedeki ihmalimizdir: Salât, savm, zekât. Zira yirmi dört saattan yalnız bir saati, beş namaz için Hâlık Teâlâ bizden istedi. Tenbellik ettik. Beş sene yirmi dört saat talim, meşakkat, tahrik ile bir nevi namaz kıldırdı. Hem senede yalnız bir ay oruç için nefsimizden istedi. Nefsimize acıdık. Keffareten beş sene oruç tutturdu. O’ndan kırktan yalnız biri, ihsan ettiği maldan zekât istedi. Buhl ettik, zulmettik. O da bizden müterakim zekâtı aldı.” 2 

Evet, daha Osmanlı kültürü hayattayken ve şeair-i İslâmiye zedelenmeden hürriyetçilerin dinde laubalilik göstermeleriyle ödediğimiz bu bedel, daha sonra dinin dünyadan kaldırılmak istenmesi ve toprağın kurumasına mukabil dine saykal vuran Bediüzzaman ve Risale-i Nur’la dinî kimliğimizi yeniden kazanmış, Anadolu’da 80 bin camide gürül gürül ezanlar okunmuş, hatimler teravihler, oruçlar bir ayla kalmamış senenin muayyen günlerine dağılmış, her köşede birer tekke, postlar serilmiş, medresede ilim irfan meclisleri kurulmuş, apartman daireleri dershanelere dönmüş, Kur’ân kursları, hafızlık mektepleri bülbül gibi şakımış, genç ve aile okuma programları, seminerler, paneller hem Türkiye içi, hem dünya çapında Bediüzzaman’ı konuşmuş, Risale-i Nurlar en az 60 dile çevrilmiş, kitap fuarlarında ve bilboardlarda, Risale-i Nur ve Bediüzzaman posterleri caddeleri süslemiş, Said ismi çocuklara verilmek için adeta yarış edilmiş.

Hac organizasyonları ve umre turları Hicaz’da yer kalmadığından sıra beklemiş, zemzem ve hurmalar dolup taşmış, Kâbe’ye yürüme mesafesinde 4/5 yıldızlı lüx oteller, klimalı odalarda zahmetsiz konaklama yapılmış, klimalı çadırlarda Arafat farzı edâ edilmiş, Kâbe’nin mâneviyatını bozan Zemzem Tower’larda Amerikan alış verişleri yapılmış...

Ve... Rüya Hac’da sükût etti.

Dipnotlar: 1. 2. Tarihçe-i Hayat. 

Okunma Sayısı: 2437
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Atilla

    22.3.2020 10:37:27

    Yüreğine sağlık kalemine bereket Ömer Faruk Özaydın. İslâm coğrafyasında ki idarecilerin kafasına Dank! Etmiştir umarım. Nefsimizi de hesaba çekelim ama en çok ta onlar hesaba çeksin.

  • Ali Tam

    22.3.2020 04:38:15

    Mekke ve Medine hakkinda karar vermek SUUDLARA BIRAKILMAMALI. Huzur-u Nebevi'de hürmeten Resulullah'a yüzümüzü cevirerek dualar ederken SUUD REJIMI kibleye dönün yani sirtinizi Resulullah'a dönün cünkü böyle yapmazsaniz SIRK yapmis olursunuz diyecek kadar CAHILLER. Sanki Suudlar'a nasilsin diye soruldugunda önce KIBLEYI ARIYOR SONRA DÖNÜP Elhamdulillah iyiyim diyor. Türbeleri SIRK diye yikan SUUDLAR KABEDEN YÜKSEK KRAL SARAYINI YANINA DIKIYOR bilmem ne towerleri yaptiriyor. Bu adamlar sadece Islam Deccaline kiyasla ehvenüsser!

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı