Her şeyin bittiği yerle, her şeyin başladığı yer aslında aynıdır.
İyi niyetli olmak, her zaman gülümsemeyi gerektirmez.
Biz, kendimizden kaçtığımız kadar, o da o kadar üzerimize gelecektir.
***
Yanlış örneklerden yola çıkarak, doğru sonuçlara varılmaz.
Sadece, insanları suçlayarak hiçbir sonuç alınmaz.
İnsanı tanımadan olaya teşhis, hem de tanı hiç konulmaz.
“Zorbalıkla” yol alınmaz…
Haklar zâyi’ edilerek, hayatta pâyidar hiç olunmaz.
İnsanları dinlemeden; ortaya bir çözüm, bir çâre konulmaz.
Sebepsiz yere kimseye tavır takınılmaz.
Haksızlığı “hak” iddia edene karşı “hakkın savunulması” hiç olmaz!
“Ahlâksız” ve de “câhil” insanlara lâf anlatılmaz.
Hakkının verilmediği yerde, “adaletin zulmünden” nasıl bahis olunmaz!?
Minnetin olduğu yerde, iyilikten hiç hoşlanılmaz.
***
Sonsuzluğa sonlulukla îzah konulmaz.
Fedâkârlığın olmadığı yerde dostluktan, dostluklardan dem vurulmaz.
Ya da ille de yalancılıktır.
Sorulmadığımız yerde soru sormak kadar anlamsız bir şey hayatta aslında pek de bulunmaz..
İnsan, hatadan hâli olmaz.
Kader’in “adâletinden” hiç de kaçılmaz.
“Hukûkullah” ile “Hukûk-u ibâd” birbirine tercih olunmaz.
Birden çok doğrunun olabildiği yerde, bir o kadar da yanlış olabilme ihtimali her zaman var demektir..
İzzet, şeref, haysiyet, namus gibi değerli mücevherler pazardan satın alınmaz.
Çok ucuza da satılmaz.
***
Yol gösteren çok oldu diye yollara darılınmaz.
Herkesin öldüğü yerde, hayatta kalınmaz, derdin anlatılmaz.
Sevilmediğin yerde, sevgiye dâir şiirler yazılmaz.
Şiirin olmadığı yerde şarkılar hiç çalınmaz.
Sessizlikteki sesler duyulmadıkça da şâir olunmaz.
***
Karanlığın bittiği yerde aydınlığa darılınmaz.
Bir meselede yüzde yüz (% 100) haklı olunmaz.
Bir espri, bir gülümseme zor değildir; ondan kaçılmaz.
Affedicilik, yaşananları unutmak, hiç de düşük haslet sayılmaz.
Kolayı dururken, problem çözmede zora ille de zora tâlip olunmaz.
Akıllılık, her zaman hissizliği doğurmaz.
Lezzetsizliğin bittiği yerde lezzete doyum olmaz.
Hassas olmak, her zaman kırılgan olmayı gerektirmez.
Belki de farkına varmayı gerektirir..
Nefret, yalnızca “yanlışa karşı” olmalı.
Hedef, “gayretle” uyum sağlamalı.
Yumuşaklık, ağırbaşlı olmaya engel değildir.
Yardımcılar da mâniler kadardır..
İlim hırsızsızlığı, hırsızlıktan sayılmaz; intihal müstesna…
Edep, her zaman edeplilerden öğrenilmez.
Sana dokunmayan yılan, eğer bin yıl yaşarsa, nihâyet ejderha olur..
Zekâ ile akıl, insanda nâdiren mütenasiptir.
Her şeyi elde etmeye karar vermiş kişi, her şeyi kaybetmeyi de göze almalıdır.
İnsanın büyüklüğü, dâvâsının büyüklüğü kadardır; ya da küçüklüğü...