* “Süfyanizm”le kimin mücadele edeceği (...) ortaya çıkmıştır. Bu mücadeleyi Bediüzzaman ve onun cemaatinin şahs-ı mânevîsi yapacaktır... (İlimdar Kaya – 1 Kasım’20 Pazar)
* Hilâfet bir kere daha Risale-i Nur’un riyasetinde ortaya çıkmıştır. Bu hilâfette de başlangıçta olduğu gibi dünyanın saltanatı, âlâyişi, nümayişi yoktur. Bu hilâfetin tahtı mânevîdir. / Kaderin ne büyük lütfudur ki dünyevî hilâfetin ilgâ’ edildiği bir asırda, ipleri ve yönetimi yeniden mânevî hilâfet almıştır. Dünyevîsi dünyevîlerin eliyle ilgâ’ edildiği gün, kader eliyle mânevîsi hizmet başına geçmiştir. Bu hilâfetin hükmü Kıyamet’e kadar bâkîdir. / İşte, Risale-i Nur’un şahs-ı mânevîsi Hz. Hasan’ın altı aylık hilâfetinin “bir muavini, bir mütemmimi, bir mânevî veledi” hükmündedir ve Risale-i Nur “tam beşinci halife” (Emirdağ Lâhikası-I) makamındadır. (Süleyman Kösmene – 4 Kasım’20 Çarşamba)
* Risale-i Nur neden okunmalıdır? / Her şeyden önce Risale-i Nur asrın tefsiridir. Kur’ân hakikatlerinin en müşahhas bir şekilde izah edildiği yegâne eserdir. Yazılan diğer kitaplarla mukàyese edilemeyecek ölçüde üstün vasıflar[ı] haizdir...
(Emin Fırat – 6 Kasım’20 Cuma)
* Bediüzzaman Hazretleri (ra) muteber âlimlere atıflarda bulunmamış değildir. “Risale-i Nur’un bahsettiği hakikatlerin aynını binlerce âlimler, yüz binlerce kitaplar neşretmiş” (Emirdağ Lâhikası-II) olabilir. Ne var ki serîü’s-seyr olan şu zaman evlâdının bunların hepsini okumaya ömrü yetmeyecektir. O yüzden Üstad Nursî (ra)—merhameten—hepsinin özünü özetleyivermiş, hattâ çok daha ilerisini de gösterivermiştir. (Abdurrahman Aydın – 8 Kasım’20 Pazar)
* (...)Risale-i Nur eserleri, bu dehşetli zamanın, o Süfyan-ı Lâin’in tahripkâr ve akıllara şüphe bırakan suâllerine cevap vermek için te’lif edilmiştir.
(Çetin Acar – 11 Kasım’20 Çarşamba)
* Tam da Arapça ve Osmanlıca harflerinin yasaklanma sürecinin başlatıldığı dönemde Barla’ya sürgün edilen Bediüzzaman Said Nursî, yekûnu altı bin sayfayı aşan eserlerinin tamamını “huruf-u Kur’ân” diye de ta’bir ettiği Osmanlıca harfleriyle te’lif etmeye muvaffak oldu. (M. Latif Salihoğlu – 12 Kasım’20 Perşembe)
* Bediüzzaman(...) maddî ve mânevî her şeyden feragat mesleğine zerre kadar halel vermemiş bir kahramandır. (Abdülbâkî Çimiç – 16 Kasım’20 P.tesi)
* Hayat-ı bâkiyeden başka hiçbir şeye âlet olamayan Risale-i Nur’u dünya hayatının bazı gayelerine basamak yapmaya çalışmak mes’uliyetli bir zarardır. (Hasan Koç – 21 Kasım’20 C.tesi)
* “Hava” unsurunun yaptığı işleri anlattığı “Hüve Nüktesi” zındıkların belini kırdı! Bediüzzaman,“Hüve Nüktesi”nde Cenab-ı Hakk’ın “ilim, emir, irade ve kudret”inin tecellileriyle Cenab-ı Hakk’ın varlığı[nı] hiçbir şüpheye yer kalmayacak şekilde izah ve ispat eder, 30 seneyi aşkın kendisine yapılan işkencelerin sebebinin bu olduğunu söyler.
(Ali Ferşadoğlu – 24 Kasım’20 Salı)
* Bu asrın dehşeti ve çetinliği içinde “redd-i ulûhiyeti” esas alan “Deccâliyet” insanlığı, “iptal-i şer’i” esas olan “Süfyaniyet” İslâm âlemini bir ahtapot gibi kuşatmıştır; [ancak] Allah’ın lütuf ve ihsanının tezâhürü olarak Risale-i Nur, Kur’ân’ın mânevî ok ve silâhlarıyla her iki cereyanı can evinden vurmuş ve Kur’ân’a tâbi olanlara hayat bahşetmiştir.
(Şemsettin Çakır – 27 Kasım’20 Cuma)
Not: Yukarıdaki tesbitler, gazetemizin 1-30 Kasım 2020 tarihli nüshalarından derlenmiştir.