20 Ocak 2013, Pazar
Başlıktaki cümle, Hz. Peygamber’e (asm) ait bir hadis-i şerif meâlidir.
Hatırlarsanız, bundan birkaç ay önce, Samsun Müftüsü isimlerle ilgili bazı şeyler söylemiş ve Diyanet İşleri Başkanı da, onun o sözüne karşılık vermişti. Biz bu tartışmaya girmeden, “çocuklara verilecek isimler“ ile alâkalı söyleyeceklerimize geçelim:
Bundan birkaç ay önce muhterem Ali Toker Ağabeyimizle, Yeni Asya takvimimizde bulunan çocuk isimleriyle alâkalı bir görüşmemiz olmuş, ona da fikirlerimizi beyan etmiştik.
Cenâb-ı Hakk’ın yarattığı mahlûkatın içinde, isimlerle üstünlüğü sağlanan tek varlık insandır. Allah, Hz. Âdem’i yarattıktan sonra, onun meleklere olan rüçhaniyetini, üstünlüğünü göstermek için, eşyanın isimlerini öğretip, onunla melekleri imtihan etmiştir, zaten bunu çoğumuz biliyoruz.
Bu isim meselesinde en güzel yeri, makamı alan insanoğludur. Dünyanın halifesi olarak yaratılan insanların her birinin bir ismi varken, diğer canlı varlıklardan olan ne bitkilerin, ne de hayvanların böyle bir özelliği yoktur. Çınar ağacının sayısı hesapsızken bütününün adı “çınar”dır. Tek tek kullandıkları isimleri yoktur. Keza hayvanlar da öyle.
Ama insan öyle midir? İlk insan olan Hz. Âdem’den bu tarafa insanların hepsinin ismi vardır. Nadir de olsa isim konulmayana da “adsız” denilmiştir. Bütün milletlerde kendilerine has isimler bulunmaktadır. Özellikle de bir dine mensup olan insanların isimleri, genellikle kendi dinlerinin tabiratıyla alâkalıdır.
Müslüman milletlere geldiğimizde ise; onların da sonradan Müslüman olanları, her ne kadar daha önceki millî vs. sembollerinin isimlerini kullandılarsa da, Müslüman olduktan sonra, onlar da dinlerinin bu husustaki emir ve tavsiyesine göre hareket etmiştir.
Meselâ, bizim milletimiz, Müslümanlığı seçtikten sonra bu işte daha hassas davranmış, dinî hassasiyetin dumura uğratıldığı Cumhuriyetten sonra ise, bu işin üzerinde o kadar hassasiyetle durulmamıştır. İşte o yanlış kullanılan isimlerin ekserisi de bu dönemde koyulup, kullanılmıştır. Tabiî bu husustaki rehberimiz Peygamberimiz (asm) olursa, yanlış yapmayız. Çocuklarımıza koyacağımız isim hususunda Peygamberimiz (asm), başlıkta da kullandığımız cümle olan hadis-i şerifleriyle şöyle buyurmaktadır: “Muhakkak siz kıyamet günü kendi isimleriniz ve babalarınızın isimleri ile çağırılacaksınız. Öyle ise çocuklarınıza güzel isimler koyunuz.” Hatta bu hususta, torunu Hz. Hasan’ın (ra) doğmasından sonra Hz. Ali (ra) ile aralarında geçen bir muhavere vardır ve bu sözünü de orada söylemiştir. Hz. Hasan doğduktan sonra Hz. Ali ve kızı Hz. Fatıma’nın yanına gelen Peygamberimiz (asm) onlara ”Oğlum nerede? Onu bana gösteriniz!” der. Hz. Hasan’ı kundak içerisinde getirerek Peygamberimize (asm) verirler. Onu kucağına alıp seven Peygamberimiz (asm) “İsmini ne koydunuz?” diye sorar. Hz. Ali, “Harb” deyince de şöyle buyurur: “Muhakkak siz, kıyamet günü kendi isimleriniz ve babalarınızın isimleri ile çağırılacaksınız. Öyle ise çocuklarınıza güzel isimler koyunuz” der. Ve daha sonra torununun sağ kulağına ezan, sol kulağına da kamet okuyarak, ismini de “Hasan” olarak değiştirir.
İşte gördüğünüz gibi, bu isim hususunda hassasiyetle duran Peygamberimiz (asm), sahabelerin, daha önceden koyulmuş ve yanlış manâlara gelen birçoğunun ismini de, zamanla değiştirmiştir. Zamanımızda bunu Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinde de görüyoruz. O da, neslinden geldiği Peygamberi (asm) gibi, yanına gelip talebeliğine intisab eden birçok kimsenin ismini değiştirmiştir. “Ziver” ismini “Zübeyir”, “Özer”’i “Üzeyir”, “Erdoğan”’ı “Rıdvan” yaptığı gibi...
Bu güzel isim koyma meselesinde, yine Peygamber’in (asm) bir hadislerinde şunu görüyoruz; “Peygamberlerin isimleriyle isimlenin. Allah’ın çok sevdiği isimler; Abdullah, Abdurrâhman’dır. En sâdık olanları da, Hâris ve Hemmâm isimleridir. En çirkinleri de, Harb ve Mürre isimleridir.”
Milletimizce de, genellikle bu isimler hep en iyi şekilde kullanılagelmiştir. Çocuklara diğer peygamberlerin isimleri konulduğu gibi, bizim Peygamberimizin (asm) ismi de konulmuştur. Fakat Osmanlı, burada da hassas davranarak Peygamberimizin (asm) sembolleşmiş ismi olan “Muhammed”i, aynı mânâya gelen “Mehmed“ olarak kullanıp, hürmeten, “Muhammed” isminin sadece ona has olmasını istemiştir. Diğer isimleri olan, Mustafa, Mahmud, Ahmed’i ise, aynen kullanagelmiştir. Ve bunlar, hâlâ da, milletimiz tarafından kullanılan en güzel isimlerdendir.
Cenâb-ı Hakk’ın âlem olmuş ismi olan “Allah” hiç kimseye verilmezken, onun sıfatları olan isimleri, başına “abd” getirilerek kullanılabilir. “Allah” olmaz, ama “ Allah’ın kulu” manâsına gelen “Abdullah” olur. Yine, Abdulkadir, Abdurrahman v.s gibi isimler kullanılabilir.
Kız isimlerinden de; Aişe (Ayşe), Fâtıma (Fatma), Âmine (Emine), Zeyneb ve bunun gibi isimler kullanılabilir. Benim iki kızım var. Büyük kızım doğduğunda rahmetli anneme “Anne, ne isim koyalım?” dediğimde, “Yavrum sen daha iyi bilirsin ne koyacağını” demişti. Biz de o zaman, Peygamber’i (asm) taklîden, onun kızlarına koyduğu isim olan “Fatma”’yı, yanına “Nur” da ilâve ederek koymuştuk. Keza ikinci kızıma da, aynı minval üzere, “Zeyneb” ismini vermiştik. Yine biz beş kardeşiz. İki erkek kardeşimin ismi birer peygamber ismi, kız kardeşlerimden birinin ismi, bir Peygamber annesi ve diğerininki de, hem bir Peygamber annesi, aynı zamanda da başka bir Peygamber hanımının ismidir.
Tabi, bazı yerlerde, anne baba veya büyüklere de danışılır bu isim hususunda. Onlar da, bazen isabetli, bazen de isabetsiz isim koyabilmektedir. Hâlbuki herkes koyacağı ismi, güzel bir şekilde seçerek koyabilir. Tabiî rehber, en başta Peygamberimiz (asm) olmalıdır.
Bir de, müftü efendinin temas ettiği bir şey var ki, biz de bunu yıllardır söyler dururuz. O da şu, milletimiz tabiî, Kur’ân’a hürmetinden, orada olan bazı kelimeleri çocuklarına isim olarak koyuyorlar ki, bunlardan yanlış olan çok isim vardır. Kulağa hoş gelip, mânâsı biraz hafif gelen isimler vardır. Meselâ, “Mâide” sûresine atfen konulan isim gibi. Hâlbuki onun manâsı, “sofra” demektir. Ona mümasil daha birçok isim vardır. İllâ Kur’ân’da geçiyor diye her isim de konulmaz. İyi ki kimse çıkıp da çocuğuna “Bakara” ismi koymuyor. Rahman Sûresi’nde çok zikredilen “tukezziban=yalanlamak” mânâsındaki kelimeyi kızlarına isim olarak veren çoktur. Gerçi onun Farsça’daki (ev hanımı) manâsına gelen (Kedban)’dan alınma olduğunu söyleyenler varsa da, zannederim daha ziyade birinci söylediğimiz şekilde koyuyorlar o ismi.
Yine Anadolu’da yapılan yanlışlardan biri de, adamın çocuğu oluyor, fakat yaşamıyor ölüyor. Artık yaşasın diye, çocuklarına, “Dursun, Durmuş” gibi isimler koyuluyor.
Öte yandan, manâsız veya saçma-sapan isimler de çok. Tabiî biz, bu isimlerde olanları rencide etmek için söylemiyoruz bunları. Ama bir gerçeğin teslim edilmesi açısından da doğruları ifade etmemiz lâzım.
Eski asırlarda Müslümanların canına okumuş “Cengiz, Hülâgu” gibi zalimlerin isimlerini de koyan var. Kırk sene kadar önce aynı apartmanda komşu olduğumuz “Cengiz” isminde bir ağabeyimiz vardı. Babasının dikkatsizce koyduğu bu isimden rahatsız olarak, yıllar sonra mahkeme kararıyla ismini değiştirerek, “Cemaleddin” yapmıştı.
Bir de, bilerek veya bilmeyerek yabancıların isimlerini koyan var ki, bu da Müslüman için üzülecek bir şey. Tek partinin zulüm zamanındaki ceberut nüfus memurlarının işgüzarlığı ile birçok ismin mânâsı bozularak, güya Türkçe ses uyumuna uygun olsun diye değiştirilmişlerdir. “Abdullah”, “Aptullah” yazılmış. Yine sonunda din takısı alan birçok isim de manâsı bozularak kullanılmış. “Dinin kılıcı” manâsına gelen “Seyfeddin”i “Seyfettin” yapmışlar. Sanki “incirin kılıcı” der gibi!
Enteresan şeylerden biri de, dört büyük melekten üçünün ismi konulup, bir tek Azrail’in (as) ismi konulmamış. Her halde ölümden ürküldüğünden olsa gerek...
Hülâsa, bu mevzu uzayıp gider.
Son olarak kısaca şunu söylüyoruz: Her meselede rehberimiz olan Peygamber’i (asm) takip ve taklit etmemiz gerekmektedir.
Okunma Sayısı: 24798
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.