“Güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen hayatından
lezzet alır.” Bediüzzaman Said Nursî
Peygamber Efendimizin (asm) büyük dedelerinden Nizar bin Mead bin Adnan’ın dört zeki oğlu vardı. İsimleri: İyaz, Mudar, Enmaz ve Rebia idi. (Bunlardan, Peygamber Efendimizin (asm) nuru o an Mudar’da bulunmaktaydı.)
Bu ferasetli çocuklar, babaları Nizar öldükten sonra Bahran ülkesinin reisi Efia-i Cerhemî’ye gittiler.
Giderken yolları bir otlağa uğradı. Bu otlaktan bir deve otlayarak geçmişti.
Kardeşler devenin özellikleri hakkında tahmin yürütmeye başladılar:
Mudar: “Devenin bir gözü körmüş!” dedi.
Rebia: “Ayağı topalmış!” dedi.
İyaz: “Üstünde hamile bir cariye varmış!” dedi.
Enmaz: “Deve kaçağanmış!” dedi.
Kardeşler tahminlerini söyleye söyleye yolda giderlerken devenin sahibi ile karşılaştılar. Devenin sahibi üzüntü içinde kaybolan devesini arıyordu. Kardeşlere sordu:
“Devemi kaybettim. Bir deve gördünüz mü?”
Mudar: “Devenin bir gözü kör müydü?” dedi. Deve sahibi: “Evet!” dedi.
Rebia: “Ayağı topal mıydı?” dedi. Deve sahibi: “Evet, topal idi.” dedi.
İyaz: “Üstünde hamile bir cariye mi vardı?” dedi.
Deve sahibi: “Evet, doğru söyledin!” dedi.
Enmaz: “Deve arsız mıydı?” dedi. Deve sahibi: “Evet!” dedi.
Mudar: “Devenin yükü yağ ile bal mıydı?” dedi.
Deve sahibi: “Evet! Devemi buldunuz ve gasp ettiniz değil mi? Lütfedip devemi verin!” dedi.
Kardeşler büyük yemin ederek: “Biz senin deveni görmedik!” dediler.
Deve sahibi: “Nasıl olur? Devemin bütün özelliklerini nasıl bildiniz öyleyse?” dedi.
Kardeşler: “Devenin bıraktığı izden!” dediler, ama deve sahibini inandıramadılar. Deve sahibi Bahran ülkesinin emirine kardeşleri şikâyet etti.
“Efendim; devemin kaybolduğu yoldan bu adamlar geçtiler. Devemi yakalayıp gasp ettiler. Buna delilim: Devemin bütün özelliklerini biliyorlar” dedi.
Emir Efia-i Cerhemî kardeşleri dinledi. Kardeşler deveyi görmediklerini; özelliklerini bilmenin ise suç olmadığını iddia ettiler. Emir devenin özelliklerini nasıl bildiklerini sordu.
Mudar: “Çayırın bir tarafından yemiş, diğer tarafa hiç dokunmamış. Bundan bir gözünün kör olduğunu anladım” dedi.
Rebia: “Devenin bir ayağının izi diğerinden daha çok belirgindi. Topal olduğunu buradan anladım” dedi.
Enmaz: “Otları talan etmiş. Anladım ki arsızdır” dedi.
Mudar: “Devenin izine sinek ve karınca üşüşmüştü. Sinek bala, karınca ise yağa gelir” dedi.
İyaz: “Cariye yere oturmuş. Kalkarken el izini ayak izinden fazla bırakmış. Yani eline dayanarak kalkmış. Bundan hamile olduğunu anladım” dedi.
Kardeşleri merakla dinleyen Emir Efia-i Cerhemî, deve sahibine:
“Bunlar zeki ve feraset sahibi kardeşlerdir. Senin şüphelendiğin adamlar değildir. Var git, kendi deveni kendin ara!” dedi ve kardeşleri konağında ağırladı.
MAZİ SAYFASINDA İBRET SATIRLARI Şeyma Kösmene