Bir başbakan düşünün. Gittiği her yer medyanın takibinde, muhabirlerin izlemesindedir.
İşte ahsen-i takvim sûretinde yaratılan insanı da adım adım izler melekler. Kirâmen Kâtibîn melekleri insanların günahını, sevabını, yaptığı ne varsa hiçbirini atlamadan kaydederler.
Melekler yemez, içmez, uyumazlar. Ruhaniyât âleminin nurânî varlıklarıdırlar.
Zerreden şemse kadar yaratılan bütün âlemlerin Rabb-ı Rahimi olan Cenab-ı Hakk’ın emrine âmâde olan bu taife-i melaikenin “mücâhede ile terakkiyât yoktur, belki her birinin sabit bir makamı, muayyen bir rütbesi vardır. Fakat, onların, nefs-i amellerinde bir zevk-i mahsusaları var, nefs-i ibâdetlerinde derecâtlarına göre tefeyyüzleri var. Demek o hizmetkârlarının mükâfatı hizmetlerinin içindedir. Nasıl insan mâ, hava ve ziyâ ve gıdâ ile tegaddî edip telezzüz eder; öyle de, melekler zikir ve tesbih ve hamd ve ibâdet ve mârifet ve muhabbetin envarıyla tegaddî edip, telezzüz ediyorlar. Çünkü, onlar nurdan mahlûk oldukları için gıdâlarına nur kâfidir.” (Sözler, 24. Söz)
Yukarıya aldığımız bu ifadeler, meleklerle ilgili en manidar tariftir diye düşünüyoruz.
Bu ruhânî ve nuranî varlıkları, “Biri bizi gözetliyor” şeklinde algılayıp, hareketlerimizi müsbet hayat tarzı içinde sürdürmeyi esas almalıyız. Ki, Rabb-i Rahimimizin rahmetinin celbine mazhar olabilelim. İnşaallahü’r-Rahman diyelim.