17 Temmuz 2014, Perşembe
Cevşen zırh anlamında Farsça bir kelimedir. Ehl-i Beyt kaynaklarından Musa Kâzım, Cafer-i Sadık, Muhammed Bakır, Zeynelabidin ve Hüseyin b. Ali (ra) ve Hz. Ali (ra) tarıkıyla Peygamberimizden (asm) rivayet edildiği için Farsça “Cevşen” ve Arapça “Kebir” terkibi ile “Cevşenü’l-Kebir” ismi ile rivayet edilmiştir.1
Cevşen her bölümü Allah’ın isminden on tanesini ihtiva eden 100 bölümden ibaret uzun bir duâdır. Her kırk ismin başında “Allahım bu isimlerin hürmetine Senden istiyorum.” ifadesi vardır. Sonunda da “Seni her türlü noksan sıfatlardan tenzih ederim El-Aman El-Aman, bize eman ver, bizi dünyanın afetlerinden ve cehennem azabından koru!” diye cehennemden ve kişiyi cehenneme götürecek her nevi kötülükten ve günahtan Allah’a sığınılır.
Özellikle Şiî kaynaklarda Cevşen’e Ehl-i Beytten rivayet edilen kıymetli duâ olarak çok değer verilmiş, çeşitli duâ mecmuaları içinde basılmıştır. Muhammed Bakır el- Meclisî, Muhammed Necef el-Kirmanî el- Meşhedî ve Habibullah b. Ali Meded es-Savecî el-Kâşânî gibi âlimler tarafından şerhleri ve izahları yapılmıştır. Özellikle Kerbelâ ve Meşhed’de Kadir Gecesi gibi mübarek gecelerde toplu halde okunmaktadır.
Mecmuatu’l-Ahzab’da anlatıldığına göre Peygamberimiz (asm) Uhut Savaşında üzerinde zırhı olduğu halde küffarın hücumuna maruz kalmış ve zırhın bir parçası Peygamberimizin (asm) çenesine batmıştı ve Uhut Dağına doğru gitmekteydi. Hava çok sıcaktı ve Peygamberimiz (asm) zırhın da ağırlığı ve yaralı haliyle sıkıntı içindeydi. Cebrail (as) geldi ve “Allah sana selâm ediyor. Zırhı çıkarsın ve bu duâyı okusun! Bu duâyı okur ve üzerinde taşırsa zırhtan daha büyük tesiri olur.” dedi. Her zaman ümmetini düşünen Peygamberimiz (asm) “Bu duânın tesiri yalnız bana mı mahsus, yoksa ümmetime de şamil mi?” diye sordu. Cebrail (as) “Ya Resulallah! Bu duâ Cenâb-ı Allah’ın sana ve ümmetine bir hediyesidir. Bunun sevabını da Allah’tan başkası takdir edemez.”4 buyurdu.
Cebrail’in (as) getirdiği bu duâ ile Peygamberimiz (asm) zırhı çıkardı ve bu duâyı kalbinde yazılı buldu ve okudu. Daha sonra Hz. Ali’ye (ra) yazdırdı. Hz. Ali de (ra) yazarak Hz. Hüseyin’e (ra) öğretti ve ondan rivayet edilerek zamanımıza kadar geldi.
Cevşen’in Kütüb-ü Sitte’de olmaması onun sahih kaynaklardan gelmediği anlamına gelmez. Zira “Cevşen yaklaşık 20 sahifelik bir bir duâdır. Bu nedenle Kütüb-ü Sittede de diğer sahih hadis kitaplarında değil, müstakil bir kitap olarak zamanımıza gelmiştir. Bunda şaşılacak bir şey yoktur ve olması gereken de budur. Genellikle amelî hükümleri ihtiva eden hadislerin mecmuaları olan “Kütüb-ü Sitte” de bulunması gerekmez; çünkü hüküm ihtiva etmez feyizli bir münacat ve Allah’ın zikrini ihtiva eden tefekkürî bir duâdır.
CEVŞEN’İN KIYMET VE FAZİLETİ
Risale-i Nur Enstitüsü
Okunma Sayısı: 38662
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.