“Din, hayatın hayatı, hem ruhu hem esası. İhyay-ı din ile olur şu milletin ihyası.”
Bediüzzaman Hazretleri bu sözü söylerken, önce camileri ve din hizmetleri ile iştigal eden bahtiyar insanları nazara veriyordu. Her yıl bu faaliyetler bir vesileyle yapılır.
Diyanet İşleri Başkanlığı dikkatleri camilere ve din hizmetlerine çevirir. 1-7 Ekim tarihleri arasında çeşitli faaliyetler yapılır.
İlk camiyi Peygamberimiz (asm) yaptı. Medine’ye yakın Kuba Mescidi ilk cami idi. Bu güzel adet sonra bütün dünyaya yayıldı. Şimdi cami ve mescidi olmayan yer kalmadı şükür. Ehl-i imanın buluşup kaynaştığı bir mekândır camiler. Ve bu güzide mekânların güler yüzlü imamları ve müezzinleri vardır.
Önce, müezzin vazifesini yapar, ezanlar okunur. Mü’minler camiye çağırılır. Zaten ehl-i imanın kulağı ezanları beklemektedirler. Allah’ın huzurundadır ehl-i iman. Caminin kapısından besmele ile girilir. Müslümanlar Mi’racın bir numunesi olan secdeler ve rüku ile Allah’ı anarlar. Bundan daha güzel ne olabilir?
Çünkü Allah sizi her an görüyor ve biliyor. Sonra, elimizi açar Rabbimize yalvarırız: “Ya Rab! Kusurumuzu affet. Bizi kendine kul kabul et, emanetini kabzetmek zamanına kadar bizi emanette emin kıl.”
Bir gün, Peygamberimiz (asm) sahabileri ile oturuyorlardı.
Buyurdular ki: “Şuradan bir nehir aksa, bir insan, burada günde beş defa yıkansa o insanda kirden eser kalır mı?“
Sahabiler cevap verdiler: “Kalmaz ya Resulullah (asm)“ dediler.
Peygamberimiz (asm) o zaman şöyle dedi: “İşte insan, beş defa abdest alması ve namazını kılması ile o insanda günahtan eser kalmaz.”
İşte camiler ve dinî hizmetleri yerine getirenler bu vazifeye dâvet eder. Ülkemizde yüz bine yakın cami vardır. Yüz bini aşkın din hizmetleri ile iştigal eden görevliler vardır.
Camileri dolduran cemaatlerdir. Yani, ehl-i imanlar. Buna destek olan dinî cemaatlerdir.
Camilerin iman ve inşasında bulunanlar ise, hamiyetli mü’minlerdir. Bu ülkede bu mabedler inşallah ebede kadar bu vazifeyi ifa edeceklerdir. Hepsini gönülden tebrik ediyoruz.