İhlâs, insanların aradığı ve beğendiği bir haslet olmuştur. Onun için, Üstad Hazretleri ihlâsı kazanmaya teşvik derken, ihlâsın kapsamını da oldukça geniş tutmuştur.
Hatta ihlâsın, şerde dahi tesirli olduğunu belirtmektedir. “Feyzi kardeşim, Sen Isparta vilâyetindeki kahramanlara benzemek istiyorsan, tam onlar gibi olmalısın” derken, Isparta Nur talebelerinin samimiyet ve hasbiliğini dile getirmektedir.
İhlâsın manası; hiçbir beklenti içinde olmadan hizmet etmektir. Herhangi bir haksızlığa uğradığı zaman veya yanlış anlamalara sebebiyet verildiğinde, yahut kasıtlı karalamalara muhatap olunduğu zaman, kendi doğrularına sarılmak, her fiilini Allah’a havale etmek, işte ihlâsın gerçek mahiyeti budur.
İhlâs, insanı gösteriş, beğenme, hodfuruşluk, kendini üstün görme meyillerinden koruyan bir kalkandır. Merhum Zübeyir Ağabey ile yıllarca hizmet eden, merhum Sadık Büyükkaragöz ağabeyin bir sözünü burada ifade etmek isterim: “En büyük ihlâs, ihlâsını ihsas ettirmemektir” derdi.
Bu anlamda Üstad Hazretleri, Lem’alar adlı eserindeki “Yirmi Birinci Lem’a”nın on beş gün de bir defa mutlaka okunmasını istemiş Nur Talebelerinden. Bu lem’a düzenli olarak okunması istenen bir bölümtür.
Bursalı kardeşlerimin, ayda bir yaptıkları toplantıda bu risalenin tamamını okumaları bir güzel adetleri olduğunu görmüş ve kendilerini tebrik etmiştim. İhlâs Risalesi’ndeki harika prensipler hizmetin ana omurgasını teşkil etmektedir.
Bu hakikatler, hayatta şaşmaz ölçü ve hayat ukdeleri olsa, insanın her müşkilatı o yol ile bertaraf edeceği muhakkaktır. İhlâsa sahip olmak, insanı, dolayısıyla ehl-i imanı minnetlerden kurtarır.
İhlâsın, bir insanın hayatına mal olduğunu görmek, o hizmet hayatında, davranışlarında ve simasındaki asalatte görmek mümkündür. Cenab-ı Hak bizi, ihlâsı tamme muvaffak eylesin.