Anadolu’ya aşk ve şevk verdi…
Zamanımıza kadar ve kıyamete kadar dillere ve gönüllere destan oldu.
Kur’ân’ın yedi renginden bir rengini âleme ilân etmişti..
Bediüzzaman Hazretleri ise Kur’ân’ın yedi renginden tamamını göstermiştir.
Ve “Ben Mevlânâ Celâleddin-i Rumî’nin zamanında gelse idim Mesnevî’yi yazardım; Mevlânâ benim zamanımda gelse idi Risale-i Nur’u yazardı” demişti.
Zamanın müceddidi idi.
Aşk-ı mutlak,
Şevk-i mutlak,
Şükr-ü mutlak,
Fakr-ı mutlak hakikatlerinin merkezi oldu.
Hicrî 604, milâdî 1207’de Horasan’ın Belh şehrinde doğdu.
Ünvanına “Mevlânâ” denildi.
Babası ”Sultanü’l-ulema” olarak bilinen Muhammed Bahaeddin Veled’dir.
Anadolu’ya hicret ettiğinde “Rumî” diye anıldı.
Konya’ya ailesi ile birlikte yerleşti.
Hicrî 672 yılında Konya’da 17 Aralık Salı günü vefat etmişti…
Buna “Şeb-i Arus” denildi.
“Kavuşma günü – düğün günü” diye yâd edildi.
Konya o zat-ı mübareğin adı ile anıldı…
Bediüzzaman Hazretleri kendisinin kabrini ziyaretinde temessül edip, Üstadı karşıladığına şahit olunmuştu.
İşte Mevlânâ…
Mevlevîhaneye bir Mecusi zarar vermek için dış duvarından içeri bakıyor. O gece rüyasında mahşer kurulmuş, iki zebani bu Mecusi’nin kollarından tutup Cehenneme götürürlerken Mevlânâ Hazretleri önlerine geçer ve:
“Bunun kafası bize aittir, bu kafa bizim dergâhımıza baktı, bu kafaya Cehennem haramdır” der ve kafası kesileceği an bu Mecusi uyanır ve bu rüyadan sonra Müslüman olur, Mevlevîhanenin  önemli simalarından olarak hizmetini yapar.
Mevlânâ’nın vefatından sonra onun meslek ve meşrebini yaygınlaştıran Hüsamettin Çelebi Mevlânâ’nın en has takipçisidir.
Bir çok âlim ve müceddidin böyle birinci derece takipçisi olmuştur.
Bediüzzaman’ın bu manada en birinci takipçisi, meslek ve meşrebini aksettiren merhum Zübeyir Gündüzalp’tir.
Mekânları Cennet olsun, âmin.