"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Açılmaz düğümler O’nun iradesiyle açılır

Risale-i Nur'dan
01 Ağustos 2019, Perşembe
Her müşkülât Onun kudretiyle hallolur ve açılmaz düğümler Onun iradesiyle açılır ve kalpler Onun zikriyle mutmain olur.

İ’lem Ey Gafletli, Sağır ve Kör Olarak, Zulmetler içinde esbaba ibadet eden ahmaklar!

Cenab-ı Hakk’ın vücub-u vücud ve vahdetine kâinatın mürekkebatı ve zerratının elli beş vecihle yaptıkları şehadetlerin bir vechini yazacağım. 

Şöyle ki: Eşyanın icadı, ya nefislerine veya esbaba olan isnadı, hayret ve istiğrabı mûcibdir. Bu da red ve inkârı icab eder. Bu dahi dalâletleri intâc eder. Bu ise ıztırabat-ı ruhiye ve teşevvüşat-ı akliyeye sebep olur. Bu da ruhları ve akılları firar ettirmekle, Vâcibü’l-Vücud’a iltica etmeye mecbur eder. Zira her müşkülât O’nun kudretiyle hallolur ve açılmaz düğümler O’nun iradesiyle açılır ve kalpler O’nun zikriyle mutmain olur. 

Bu hakikati şöyle bir muvazene ile izah edeceğim. Şöyle ki:

Mevcudatın fâili, yani eşyayı vücuda getiren, ya vâcib ve vâhiddir veyahut da mümkin ve kesîrdir. Fâil, vâcib ve vâhid olduğu takdirde ne külfet var ne de garabet var; olsa bile vehmî olur. Esbaba isnad edildiği takdirde külfet ve garabet vehmîlikten çıkar, kat’î ve hakikî bir şekilde tahakkuk eder. Çünkü kusur ve zaafiyetten hâlî olmayan esbab-ı kesîreden hiçbir sebep, bir müsebbebi omuzuna kaldıramaz. Ve bir şeyin icadında gayr-i mütenâhî esbabın iştiraki lâzımdır. Meselâ, bal arısı her şeyle alâkadar olduğundan, eğer icadı esbaba isnad edilirse, semavat ve arzın iştirakleri lâzımdır.

Maahâzâ, kesretin vâhidden sudûru, vâhidin kesretten sudû­ru kadar zahmet değildir, daha kolaydır. Meselâ, bir kumandanın efrad-ı kesîreye verdiği intizam ve yaptırdığı işleri o efrad-ı kesîre kendi başlarına büyük bir müşkülâttan sonra yapabilirler.

Maahâzâ, icadın esbaba isnadında lâyüad külfet, garabet olmakla beraber pek çok muhâlâta zemin teşkil ediyor:

1. Her bir zerrede Vâcibü’l-Vücud’un sıfatlarının farzı lâzımdır.

2. Ulûhiyette gayr-i mütenâhî şeriklerin iştiraki lâzım gelir.

3. Her bir zerrenin hem hâkim hem mahkûm olması lâzım gelir–kubbeli binalarda birbirine dayanmakla düşmekten kurtulan taşlar gibi.

4. Şuur, irade ve kudret gibi sıfatların her zerrede bulunması lâzım gelir. Çünkü hüsn-ü sanat bu sıfatları iktiza eder.

Mesnevî-i Nuriye, Hubab, s. 105-106

LÛ­GAT­ÇE:

efrad-ı kesîre: Çok kişiler.

esbab: Sebepler.

gayr-i mütenâhî: Sonsuz.

i’lem: Bil ki.

intâc: Sonuçlandırma.

istiğrab: Şaşırma, garipseme.

kesîr: Çok, çok olan.

kesret: Çokluk.

lâyüad: Sayısız, pek çok.

maahâzâ: Bununla beraber.

mümkin: Varlığı ve yokluğu mümkün olan, varlığı kendisinden olmayıp başkasına muhtaç olan.

mürekkebat: Terkib edilmiş şeyler, bileşikler, karışımlar.

müsebbeb: Sonuç.

sudûr: Sâdır olma, meydana çıkma, çıkma, olma.

şerik: Ortak.

teşevvüşat-ı akliye: Aklın bulanıklığı, karmaşıklığı.

ulûhiyet: İlâhlık, Allah’ın hâkimiyeti ile kâinattaki her şeyi kendisine ibadet ve itaat ettirmesi.

vâcib: Olmaması düşünülemeyen, olması zarûrî olan.

vâhid: Tek ve yegâne olan.

vahdet: Birlik, teklik.

vehmî: Aslında var olmadığı halde varmış gibi görülen her hangi bir şeye ait.

vücub-u vücud: Varlığı gerekli olmak, olmaması imkânsız olmak.

zulmet: Karanlık.

Okunma Sayısı: 3509
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı