"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kürt meselesinin Marksistlere havalesi

Şükrü BULUT
07 Kasım 2025, Cuma
Bediüzzaman Hazretleri, farklı ağalardan bahseder. Zamanın ağasını veya ruhunu tanımadan Kürt Meselesinde söyleyeceklerimiz doğru esaslara oturmaz.

Birinci Dünya Savaşı’nın neticeleriyle dünya sahnesine çıkan aktörlerle ilgili Said Nursî; devletler ve milletler savaşlarının, yerlerini, insanlığın sosyal sınıflarının mücadelesine bırakacağını söylüyor. Hasis menfaatleri için devletlerdeki farklı damarları ırkçılıkla işleten emperyalist devletlerin yerini, dünya genelinde birbiriyle irtibatlı sınıflar, güçler veya cereyanlar almışlar. Türkiye’nin Şark meselesine de bu zaviyeden bakmak zorundayız. 

Yalnızca yakın zamana göz atıp bazı hadiseleri tahlile çalışacağız. Geçmişteki emperyalistlerle Bolşevik ihtilâlcilerin tahrip vazifelerini yüklenmiş Enternasyonalcilerin; Amerika ve İngiltere ordularına sızarak global düzeyde gerçekleştirdikleri devrimler hakikati bilinmeden de, Kürt Meselesinin 1960’lardan itibaren Irak’ta, İran’da ve Türkiye’de kazandığı şekli anlamak mümkün olmayacaktır. Millî devletlerin, küreselleşen emperyalizmin (komünizm veya Troçkizm) “daimî ihtilal” ve “mütemadi savaş” ilkesiyle insanlığı ateşe attıkları dönemde, hürriyet ve demokrasi peşindeki devletler de savunma paktları oluşturmaya yöneleceklerdi. Avrupa’daki çatışmaları durdurmak ve demokrasiyi daimîleştirmek için kurulan Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu 1951’de Brüksel’de kurulurken, İslâm ülkeleri dört sene sonra Bağdat’ta CENTO’yu kuracaklardı.

Burada, Türkiye’nin dâhil edildiği NATO’yu unutmamamız lâzım.

Bu ittifakların iki önemli vazifesi vardı: Global düşmanlara karşı üyelerinin bağımsızlıklarını korumak ve demokrasilerini yüceltmek… Said Nursî’nin merhum şehid Menderes hükümetine yazdığı mektupların tahlillerinin de içinde bulunduğu “Siyasal İslâm Ve Nurcular” çalışmasında, bu mevzu birçok yönüyle işlenmiştir.

İttifakların Kürtlerle alâkasına gelince. Dünyanın tutarlı ve adaletli demokrasisinin AB’de yaşandığını kimsecikler inkâr edemiyor. AB’nin bir demokrasi ittifakı da olduğunu yazmışız. Bağdat Paktı ise, AB’nin Asya’daki izdüşümüdür. Pakistan, İran, Türkiye, Irak ve İngiltere’den oluşan millî devletlerin hedeflerinin başında demokrasi geliyordu. Bu muhteşem birliktelikten dolayı Bediüzzaman hem Demokratları, hem de Nur Talebelerini tebrik ediyordu. 

Ferdiyetten cemaatleşmeye geçen sosyal hayatımızın çekirdeğinden çeperine meydana gelen değişime ayak uydurmayanlar zamanın çarkları altına yuvarlandıkları gibi, bu paradigmaları kullanmayanların zamanı doğru okuyamadıklarını ve hadiselere doğru teşhis koyamadıklarını yaşayarak görüyoruz. Türkiye demokrasisine Küreselci ihtilâlcilerce yapılmış 12 Eylül’ün mahiyetini anlamadan, Doğu ve Güneydoğu coğrafyamızda uyandırılan fitneleri anlamamız zordur. 

Neocon-Neoliberal kimlikleriyle koordine olan Marksist globalcilerin ihtilâl öncesindeki ve sonrasındaki icraatları içinde, ırkçılık kullanımının bir esas olduğuna inanıyoruz. İhtilâl perdesinde, Kürt siyasî temsilcilerini hapishanelere doldurarak işkenceleri yapanların hedefleri, Doğu’daki sosyal yapıyı, ırkçılık kanalıyla İslâm karşıtlığına dönüştürmek gibi bir projeydi… Bütün bunlar, emperyalistlerin geleneksel Kürt-Türk ayrışması paralelinde cereyan edecekti. Sonra, bu sürecin bekçileri olan hükümetler eliyle; Kürtçe konuşulan bölgelerdeki tehcirler, tahrikler, itibarsızlaştırmalar ve derin nifaklar… Marksistlerle işbirliğine yanaşmayan aydınları dolaylıca terör örgütüne yönlendiren de bu ihtilâlin bekçileriydi. Dağa çıkanlar, Avrupa’ya iltica edenler veya ihtilâl hükümetlerine teslim olanlar, arka kapıdan Marksistlerle işbirliğine mecbur edilmişlerdi.

Küresel Marksistlerin Avrupa’da organize ettiği Kürtler üzerinde yapılacak bir çalışma, mevzumuza önemli katkılar sağlayacaktır. Bu meseleyi 12 Eylül çerçevesinden ziyade, Küreselci Marksistlerin dünya hâkimiyetleri açısından tahlil etmek önemlidir. Avrupa’da ve Asya’da, hegemonya yürüyüşlerinde engel gördükleri AB’yi Davos ile, İslâm birliğini ise, Kürtçülük fitnesiyle ortadan kaldırmayı planlayanların çalışmalarını bütünlük içinde incelememiz gerekiyor. Neoliberallerin tezgâhlarında yetiştirilen gençlerle işgal edilmeye başlayan Avrupa Birliği kurumları, millî devlet yapılarıyla bürokrasileri ve milletlerarası kuruluşların dönüştürülmeleri; insaniyet, demokrasi ve bağımsızlık peşindeki kitlelerin, takip edemedikleri gizli bir felâketti. Neticelerini şimdi birlikte yaşıyoruz. 

Okunma Sayısı: 236
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı