Otuz seneden beri siyaseti bırakıp havadislerini merak etmediğim halde, mu’cizatlı Kur’ân’ımızı iki buçuk sene müsadere edip bize vermemekle beraber, dünyada emsali vuku bulmamış bir tarzda Afyon Mahkemesi bizi tâzib ve kitaplarımızın neşrine mâni olmak cihetiyle, ziyade beni incitti.
Ben de, beş on günde iki üç defa siyaset dünyasına baktım, acib bir hal gördüm. Müdafaatımda dediğim gibi istibdad-ı mutlak ve rüşvet-i mutlaka ile hareket eden bir cereyan-ı zındıka masonluk, komünistlik hesabına bizi böyle işkencelerle ezmeye çalışmış. Şimdi o kuvveti kıracak başka bir cereyan bu vatanda tezahüre başladığını gördüm. Fazla bakmak mesleğimce iznim olmadığından daha bakmadım.
Emirdağ Lâhikası-II, 230. mektup, s. 343
«««
Şimdiye kadar gizli komiteden, siyaseti dinsizliğe ve zındıkaya alet edenler, istibdad-ı mutlakla Nurcuları ezdiler. İnşaallah, bir sebep çıkar (HÂŞİYE) o istibdadı kıracak, masum ve mazlum Nurcuları kurtaracak. Fakat çok dikkat ve ihtiyat lâzımdır. Risale-i Nur, dünyada her cereyanın fevkinde bulunması ve umumun malı olması cihetiyle, bir tarafa tâbi ve dâhil olmaz. Belki mütecaviz dinsizlere karşı haklı tarafa yardımcı olur ve dost olur ve ihtiyat kuvveti hükmünde onlara bir nokta-i istinad olur.
HÂŞİYE: Demokrat çıktı, bir derece kırdı.
Emirdağ Lâhikası, 102. mektup, s. 191
«««
Otuz beş senedir ki siyaseti bırakmıştım ve Nurculara da "Bırakınız!" diyordum. Sebebi, siyaset ihlası kırar. Fakat şimdi hissettim ki bazı münafıklar dindarları perde yapıp dini siyasete alet, sonra da siyaseti dinsizliğe alet etmeye çalıştıklarından safdil dindarların hatırı için bir-iki defa siyasete baktım, gördüm ki:
Bizi bu üç-dört mahkemede "Dini siyasete alet ediyor" diye itham edenler kendileri dessasane dini tezyif etmek için kendileri dini siyasete alet, sonra da siyaseti dinsizliğe alet etmek için dinsizlik düsturlarını kanuna bağlamak gibi dünyada hiçbir şeddad, hiçbir zalimin yapmadığı bir dehşet gördüm. Şiddetli bir me’yusiyetim içinde, Hürriyet başında bizimle, yani İttihad-ı Muhammedî Cemiyeti ile, İttihadçıların bir kısmındaki gizli farmasonlara muarız ve manen bizimle, yani İttihad-ı Muhammedi ile müttefik olan Ahrar Fırkası yine otuz beş sene sonra dirildi, yine uyandı. Birden şeair-i İslamiyenin başında olan ezan-ı Muhammedî’yi farmasonların zincirlerini kırıp ilan etmesiyle; siyasetten kat’-ı alâka eden, eskide "İttihad-ı Muhammedî" şimdi "Nurcular" namını alan ve İttihad-ı İslam içinde bulunan kardeşlerimiz yanlış basmamak için bazı şeyleri söylemek isterdim. Fakat Risale-i Nur benim bedelime konuşuyor dedim, yine yüzümü çevirdim.
Beyanat ve Tenvirler, s. 216
«««
...eski tahribatı tamirata başlayan hakikî vatanperverler olan Demokrat namında hamiyetli Ahrarlar, yani hürriyetperverler, Nur ve Nurcuları takdir etmelerine çok minnettarım. Onların muvaffakıyetine çok dua ediyorum. İnşaallah, o Ahrarlar istibdad-ı mutlakı kaldırıp tam bir hürriyet-i şer’iyeye vesile olacaklar.
Emirdağ Lâhikası, 235. mektup, s. 348
«««
14 Mayıs seçimleriyle çeyrek asrın diktatoryası zîr ü zeber edilip çatır çatır yıkılırken, millet, kendi mukadderatına hâkim olmaktan duyduğu hudutsuz bir sevinç içerisinde bayram ediyor.
Tarihçe-i Hayat, s. 650, Nihat Yazar-Bediüzzaman’ı Zehirlediler
«««
Üstadın kıymetli hayatı hapishanede geçmiştir. Halkçılar ona çok mezalim reva gördü. Elhamdülillâh, bunların devr-i istibdadı gitmiş, Demokratlar gelmiştir. Biz Pakistanlılar, bunun için Menderes hükûmetinin hâmisiyiz. Eğer Demokratlar olmasaydı, ne Türk-Pakistan dostluğu olurdu, ne de Bağdat Paktı ve sizlerle taallûkat-ı imaniye.
Pakistanlı Nur Şakirdi, Er-Rabadlı M. Sabir İhsanoğlu
Tarihçe-i Hayat, s. 745