Nur Şakirdleri, mümkün olduğu kadar her yerde küçücük bir dershane-i Nuriye açmak lâzımdır.
Gerçi herkes kendi kendine bir derece istifade eder, fakat herkes herbir meselesini tam anlamaz. Hem iman hakikatlerinin izahı olduğu için, hem ilim, (HÂŞİYE) hem marifet, hem ibadettir. Eski medreselerde beş on seneye mukabil, inşaallah Nur medreseleri, beş on haftada aynı neticeyi temin edecek ve yirmi senedir ediyor.
HÂŞİYE: Şayet biri biliyor, taallüm etmeye muhtaç değilse, ibadete muhtaç veya marifete müştak veya huzur ister. Onun için herkese lüzumlu bir derstir.
Emirdağ L.-I, mektup no: 191, s. 287
***
Herbir adam eğer hanesinde dört beş çoluk çocuğu bulunsa kendi hanesini bir küçük Medrese-i Nuriyeye çevirsin. Eğer yoksa, yalnız ise, çok alâkadar komşularından üç-dört zat birleşsin ve bu heyet bulundukları haneyi küçük bir Medrese-i Nuriye ittihaz etsin. Hiç olmazsa işleri ve vazifeleri olmadığı vakitlerde, beş on dakika dahi olsa Risale-i Nur’u okumak veya dinlemek veya yazmak cihetiyle bir miktar meşgul olsalar, hakikî talebe-i ulûmun sevaplarına ve şereflerine mazhar oldukları gibi, İhlâs Risalesi’nde yazılan beş nevi ibadete de mazhar olurlar. Hakikî ilim talebeleri gibi, onların maişetlerini temin hususundaki âdî muameleleri de bir nevi ibadet hükmüne geçebilir.
Emirdağ L.-II, mektup no: 297, s. 435
***
“BEŞ NEVİ İBADET”
Üstadımızın işaret ettiği beş nevi ibadetin kendilerinden izahını talep ettik.
Aldığımız izah aşağıya yazılmıştır:
1. En mühim bir mücahede olan ehl-i dalâlete karşı manen mücahede etmektir.
2. Üstadına neşr-i hakikat cihetinde yardım suretiyle hizmet etmektir.
3. Müslümanlara iman cihetinde hizmet etmektir.
4. Kalemle ilmi tahsil etmektir.
5. Bazen bir saati bir sene ibadet hükmüne geçen tefekkürî olan ibadeti yapmaktır.
(Rüşdü, Hüsrev, Re’fet)
Lem’alar, 21. Lem’a (Haşiye), s. 283
***
O dersler ulûm-u imaniyeden olduğu için, bir insan yalnız kendi nefsine dinlettirse yeter. Bahusus siz daima bir-iki hakikî kardeşi de bulursunuz. Hem o dersi dinleyenler yalnız insanlar değil. Cenab-ı Hakk’ın zîşuur çok mahlûkatı vardır ki, hakaik-ı imaniyenin istimaından çok zevk alırlar. Sizin o kısım arkadaşınız ve müstemi’leriniz çoktur.
Hem mütefekkirâne, o çeşit sohbet-i imaniye, zemin yüzünün bir manevî ziyneti ve medar-ı şerefi olduğuna işareten biri demiş: [Farisî beyit] Yani: Semavat zemine gıbta eder ki; zeminde hâlisenlillâh sohbet ve zikir ve tefekkür için, bir-iki adam, bir-iki nefes, yani bir-iki dakika beraber otururlar; kendi Sâni-i Zülcelâl’inin çok güzel âsâr-ı rahmetini ve çok hikmetli ve süslü âsâr-ı sanatını birbirine göstererek Sâni’lerini sevip sevdirirler, düşünüp düşündürürler.
Hem de ilim iki kısımdır: Bir nevi ilim var ki, bir defa bilinse ve bir iki defa düşünülse kâfi gelir. Diğer bir kısmı, ekmek gibi su gibi her vakit insan onu düşünmeye muhtaç olur. Bir defa anladım, yeter diyemez. İşte ulûm-u imaniye bu kısımdandır. Elinizdeki Sözler ekseriyet itibarıyla inşaallah o cümledendir.
Barla Lâhikası, mektup no: 214, s. 299