"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İki tağut ile mücadelem var: Ene ve tabiat

Risale-i Nur'dan
08 Ocak 2022, Cumartesi
Birinci tağutu gayr-i kasdî, gölgevârî bir ayna gibi gördüm. Fakat o tağutu kasden veya bizzat nazar-ı ehemmiyete alanlar, nemrut ve firavun olurlar.

İkinci tağut ise onu İlâhî bir sanat, Rahmânî bir sıbgat, yani nakışlı bir boya şeklinde gördüm. Fakat gaflet nazarıyla bakılırsa, tabiat zannedilir ve maddiyyunlarca bir ilâh olur. Maahâzâ, o tabiat zannedilen şey, İlâhî bir sanattır.

Cenab-ı Hakk’a hamd ve şükürler olsun ki, Kur’ân’ın feyziyle, mezkûr mücadelem her iki tağutun ölümüyle ve her iki sanemin kırılmasıyla neticelendi.

Evet, Nokta, Katre, Zerre, Şemme, Habbe, Hubab risalelerimde ispat ve izah edildiği gibi, mevhum olan tabiat perdesi parçalanarak, altında şeriat-ı fıtriye-i İlâhiye ve sanat-ı şuuriye-i Rahmaniye güneş gibi ortaya çıkmıştır. Ve keza, firavunluğa delâlet eden “ene”den Sâni-i Zülcelâl’e râci’ olan “Hüve” tebarüz etti.

İ’lem Eyyühe’l-Aziz!

Dünyada sana ait çok emirler vardır. Amma ne mahiyetlerinden ve ne akıbetlerinden haberin olmuyor.

• Biri cesettir. Evet, cesedin genç iken lâtif, zarif ve güzel gül çiçeğine benzerse de, ihtiyarlığında kuru ve uyuşmuş kış çiçeğine benzer ve tahavvül eder.

• Biri de hayat ve hayvaniyettir. Bunun da sonu ölüm ve zevaldir.

• Biri de insaniyettir. Bu ise zeval ve beka arasında mütereddittir. Daim-i Bâkî’nin zikri ile muhafazası lâzımdır.

• Biri de ömür ve yaşayıştır. Bunun da hududu tayin edilmiştir. Ne ileri ve ne de geri bir adım atılamaz. Bunun için, elem çekme, mahzun olma; tahammülünden âciz, tâkatinden hariç olduğun tûl-i emel yükünü yüklenme.

• Biri de vücuddur. Vücud zaten senin mülkün değildir. Onun mâliki ancak Mâlikü’l-Mülk’tür. Ve senden daha ziyade senin vücuduna şefkatlidir. Binaenaleyh, Mâlik-i Hakikî’nin daire-i emrinden hariç, o vücuda karıştığın zaman zarar vermiş olursun–ümitsizliği intâc eden hırs gibi.

• Biri de belâ ve musîbetlerdir. Bunlar zâildir, devamları yoktur. Zevalleri düşünülürse, zıtları zihne gelir, lezzet verir.

• Biri de, sen burada misafirsin ve buradan da diğer bir yere gideceksin. 

Misafir olan kimse, beraberce getiremediği bir şeye kalbini bağlamaz. Bu menzilden ayrıldığın gibi, bu şehirden de çıkacaksın. Ve keza, bu fânî dünyadan da çıkacaksın. Öyle ise aziz olarak çıkmaya çalış. Vücudunu Mûcid’ine feda et; mukabilinde büyük bir fiyat alacaksın. Çünkü feda etmediğin takdirde, ya bâd-i heva zâil olur, gider; veya O’nun malı olduğundan, yine O’na rücû eder. Eğer vücuduna itimad edersen, ademe düşersin. Çünkü ancak vücudun terkiyle vücud bulunabilir. Ve keza, vücuduna kıymet vermek fikrinde isen, o vücuddan senin elinde ancak bir nokta kalabilir. Bütün vücudun cihat-ı erbaasıyla ademler içerisinde kalır; amma o noktayı da elinden atarsan, vücudun tam manasıyla nurlar içinde kalır.

• Biri de dünyanın lezzetleridir. Bu ise kısmete bağlıdır; talebinde kalâka düşer; ve sür’at-i zevali itibarıyla, aklı başında olan onları kalbine alıp kıymet vermez. Dünyanın akıbeti ne olursa olsun, lezaizi terk etmek evlâdır. Çünkü akıbetin ya saadettir –saadet ise şu fânî lezaizin terkiyle olur– veya şekavettir. Ölüm ve idam intizarında bulunan bir adam, sehpanın tezyin ve süslendirilmesinden zevk ve lezzet alabilir mi?

Dünyasının akıbetini küfür sâikasıyla adem-i mutlak olduğunu tevehhüm eden adam için de terk-i lezaiz evlâdır. Çünkü o lezaizin zevaliyle vukua gelen hususî ve mukayyed ademlerden adem-i mutlakın elîm elemleri her dakikada hissediliyor. Bu gibi lezzetler o elemlere galebe edemez.

Mesnevî-i Nuriye, s. 132

LÛ­GAT­ÇE:

adem: Yokluk.

cihat-ı erbaa: Dört cihet, dört taraf (sağ, sol, ön, arka).

ene: Benlik.

gayr-i kasdî: Kasdî olmayan.

Hüve: Arapçada “o” zamiri (üçüncü tekil şahıs).

kalâk: İç sıkıntısı, gönül darlığı, can sıkıntısı.

lezaiz: Zevkler, lezzetler.

sıbgat: Boya.

şeriat-ı fıtriye-i İlâhiye: Cenab-ı Hakk’ın bütün kâinatı kuşatan yaratılış kanunları.

tağut: Allah’tan başka tapınılan her şey; bâtıl ma’bud.

Okunma Sayısı: 2144
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Cenk Çalık

    8.1.2022 23:58:38

    "Biri de, sen burada misafirsin ve buradan da diğer bir yere gideceksin. Misafir olan kimse, beraberce getiremediği bir şeye kalbini bağlamaz. Bu menzilden ayrıldığın gibi, bu şehirden de çıkacaksın. Ve keza, bu fânî dünyadan da çıkacaksın. Öyle ise aziz olarak çıkmaya çalış. Vücudunu Mûcid’ine feda et; mukabilinde büyük bir fiyat alacaksın. Çünkü feda etmediğin takdirde, ya bâd-i heva zâil olur, gider; veya O’nun malı olduğundan, yine O’na rücû eder." Uzun gibi görünen ama hakikat noktasında bakıldığında son derece kısa bir misafirlikteyiz. Yaşımızı düşündüğümüzde bu yaşa şimşek hızıyla ulaştığımızı idrak ediyoruz. Ölüm de aynı hızla gelecek. Bütün espri aslınsa şu kısa hayatta sonsuzu kazanmak meselesi. Aziz gibi çıkanlardan olmak duasıyla...

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı