"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İman ve Kur’ân dersinde hâlis bir dostluk

Risale-i Nur'dan
03 Aralık 2017, Pazar
Denizli Mahkemesi Müdafaalarından:

Son Sözün Bir Kısmı

Efendiler! Şimdiki hayat-ı içtimaiyeyi bilemediğimden, makam-ı iddianın gidişatına göre, sizce musammem mahkûmiyetimize bir bahane olmak için, pek musırrâne ileri sürdüğünüz cemiyetçilik ittihamına karşı pek çok kat’î cevaplarımızı Ankara ehl-i vukufunun dahi müttefikan tasdikleriyle beraber, bu derece bu noktada ısrarınıza çok hayret ve taaccübde bulunurken, kalbime bu mana geldi:

Madem, hayat-ı içtimaiyenin bir temel taşı ve fıtrat-ı beşeriyenin bir hâcet-i zaruriyesi ve aile hayatından tâ kabile ve millet ve İslâmiyet ve insaniyet hayatına kadar en lüzumlu ve kuvvetli rabıta ve her insanın kâinatta gördüğü ve tek başına mukabele edemediği medar-ı zarar ve hayret ve insanî ve İslâmî vazifelerin ifasına mâni maddî ve manevî esbabın tehacümatına karşı bir nokta-i istinad ve medar-ı teselli olan dostluk ve kardeşane cemaat ve toplanmak ve samimâne uhrevî cemiyet ve uhuvvet, siyasî cephesi olmadığı halde ve bilhassa hem dünya, hem din, hem ahiret saadetlerine kat’î vesile olarak iman ve Kur’ân dersinde hâlis bir dostluk ve hakikat yolunda bir arkadaşlık ve vatanına ve milletine zararlı şeylere karşı bir tesanüd taşıyan Risale-i Nur Şakirdlerinin pek çok takdir ve tahsine şayan ders-i imanda toplanmalarına “cemiyet-i siyasiye” namını verenler, elbette ve herhalde, ya gayet fenâ bir surette aldanmış veya gayet gaddar bir anarşisttir ki, hem insaniyete vahşiyâne düşmanlık eder, hem İslâmiyete Nemrudâne adavet eder, hem hayat-ı içtimaiyeye anarşiliğin en bozuk ve mütereddî tavrıyla husumet eder ve bu vatana ve millete ve hâkimiyet-i İslâmiyeye ve dinî mukaddesata karşı mürtedane, mütemerridane, anudâne mücadele eder. Veya ecnebi hesabına bu milletin can damarını kesmeye ve bozmaya çalışan el-hannas bir zındıktır ki, hükûmeti iğfal ve adliyeyi şaşırtır; tâ o şeytanlara, firavunlara, anarşistlere karşı şimdiye kadar istimal ettiğimiz manevî silâhlarımızı, kardeşlerimize ve vatanımıza çevirsin veya kırdırsın.

Mevkuf

Said Nursî

B. S. N. Tarihçe-i Hayatı, Denizli Hayatı, s. 431

***

Risale-i Nur’dan Cezaevi Mektupları

Ebedî bir cemal, fânî bir müştaka razı olmaz

(Dünden devam)

İşte, insanın mezkûr vazifeler gibi çok mühim hizmetleri var. Cemal-i Bâkî’ye âyinedir, kemal-i sermediyeye dellâl-ı muzhirdir ve rahmet-i ebediyeye muhtac-ı müteşekkirdir. Madem cemal, kemal, rahmet bâkîdirler ve sermedîdirler; elbette o cemal-i bâkînin âyine-i müştakı ve o kemal-i sermedînin dellâl-ı âşığı ve o rahmet-i ebediyenin muhtac-ı müteşekkiri olan insan, bâkî kalmak için bir dâr-ı bekaya girecek ve o bâkîlere refakat için ebede gidecek. Ve o ebedî cemal ve o sermedî kemal ve daimî rahmete ebedü’l-âbâdda refakat etmek gerektir, lâzımdır. Çünkü ebedî bir cemal, fânî bir müştaka ve zail bir dosta razı olmaz. Çünkü Cemal, kendini sevdiği için, sevmesine mukabil muhabbet ister. Zeval ve fenâ ise, o muhabbeti adavete kalbeder, çevirir. Eğer insan ebede gidip bâkî kalmazsa, fıtratındaki cemal-i sermediyeye karşı olan esaslı muhabbet yerine adavet bulunacaktır. Onuncu Söz’ün hâşiyesinde beyan edildiği gibi, bir zaman bir dünya güzeli, bir âşığını huzurundan çıkarıyor.  

O adamdaki aşk birden adavete dönüyor ve diyor ki: “Tuh, ne kadar çirkindir!” diyerek, kendine teselli vermek için cemalinden küsüyor, cemalini inkâr ediyor. Evet, insan bilmediği şeye düşman olduğu gibi, eli yetişmediği veyahut tutamadığı şeylerin adavetkârâne kusurlarını arar, âdeta düşmanlık etmek ister. Madem bütün kâinatın şehadetiyle, Mahbub-u Hakikî ve Cemîl-i Mutlak, bütün güzel Esma-i Hüsnasıyla kendini insana sevdiriyor ve insanların kendini sevmelerini istiyor; elbette ve her halde, kendisinin hem mahbubu, hem habibi olan insana fıtrî bir adaveti verip derinden derine kendinden küstürmeyecek. Ve fıtraten en ziyade sevimli ve muhabbetli ve perestiş için yarattığı en müstesna mahlûku olan insanın fıtratına bütün bütün zıt olarak bir gizli adaveti, ruhuna vermeyecek.

(Devamı var)

Lem’alar, Otuzuncu Lem’a 

(Eskişehir Hapishanesi’nin Bir Meyvesi), Altıncı Nükte, s. 659 

Okunma Sayısı: 1693
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı