Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, İstanbul’un İslâm eliyle fetholacağını ve Hazret-i Sultan Mehmed Fatih’in yüksek bir mertebe sahibi olduğunu haber vermiş. Haber verdiği gibi zuhur etmiş.Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, nakl-i sahih-i kat’î ile, “İstanbul fethedilecektir. Onu fetheden kumandan ne güzel kumandan, onu fetheden ordu ne güzel ordudur.” deyip, İstanbul’un İslâm eliyle fetholacağını ve Hazret-i Sultan Mehmed Fatih’in yüksek bir mertebe sahibi olduğunu haber vermiş. Haber verdiği gibi zuhur etmiş. Mektubat, On Dokuzuncu Mektub, s. 129
***
KEVSER SÛRESİNDE GAYBÎ OLARAK İSTANBUL’UN FETHİNİN MÜJDELENMESİ
Yirmi Dokuzuncu Mektub’un Sekizinci Kısmı’nın Altıncı Remzi
Sure-i “İnnâ a’taynâke’l-Kevser”in * pek çok esrarından tevafuk sırrıyla münasebettar birkaç sırrına dairdir. O esrar sarihan gösteriyor ki, “İnnâ A’taynâ” tek başıyla bir mu’cizedir. Numune için letafetlerinden iki üç küçük nüktelerine işaret etmek münasiptir.
........
Üçüncüsü: Kevser kelimesi kudsî, câmi’, küllî, nuranî bir kelime olduğundan mana-yı lügavîsi olan hayr-ı kesîrden ve uhrevî havz-ı Kevser’den ve manevî bir havz-ı Kevser olan Kur’ân’dan tut tâ hayr-ı kesîr ıtlakına mâsadak olan Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’a i’ta edilen bütün hedâyâ-yı Rahmaniye ve fütuhat-ı Rabbaniye, tâ feth-i Mekke ve feth-i Beytü’l-Makdis ve feth-i Şam ve feth-i İstanbul’a kadar manaları olduğu gibi o manalara da işârâtı var.
Meselâ, âb-ı zemzeme-i Kur’âniyenin menbaı ve havz-ı Kevser’i olan Mekke-i Mükerreme’nin sekizinci senesindeki tarih-i fethine, tekerrürsüz harflerin 8 adediyle ve mütekerrirlerin yine 8 adediyle ve elifin 8 tekerrürüyle ve nun’un 8 tekerrürüyle ve feth-i İstanbul’a işaret eden “Ke’l-Kevser” sekiz (8) harfiyle tevafuk sırrıyla ve beş defa sekizlerin ittifakıyla tevafuku, şu fütuhatçı sure-i nuraniyede elbette tesadüfî olamaz. Belki tevfik edilen kudsî bir işarettir.
Dördüncüsü: Madem “El-Kevser” bir küllîdir, bir ferdi de İstanbul’dur.
Ve madem bu sure, fütuhat-ı İslâmiyeyi ve Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâma ihsan edilen atiye-i İlâhiyeyi haber veriyor.
Ve madem “El-Kevser”in makam-ı ebcedîsi 757 olup Sultan Orhan zamanında Süleyman Paşa kumandasında “Erler” tabir edilen 40 kahramanın şahit olmasıyla İstanbul’u, Hükûmet-i İslâmiye akdi altına girmeye ve Fatihasını o tarihte 757’de muhasara ile okumuştur.
Ve madem Kevser kime verildiğini ifade için “İnnâ A’taynâke”deki “ke (kef)”, ne için verildiğine delâleten “Fesalli”deki [Namaz kıl.] “fe” zammıyla 857 adediyle Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın vekili olan Sultan Fatih’in eliyle İstanbul daire-i İslâmiyet’e ve bir mescid-i ekber ve bir mahall-i salât-ı kübra olarak 857’nin tarihine tevafuk ediyor.
Elbette bu sûre, şu kevser-i hilâfet-i İslâmiyeye sarahate yakın işaret eder, denilebilir.”Ya Rabbi! Kevser Sûresi’nin sırrıyla ve Sahibü’l-Kevser Peygamber Efendimizin (asm) hürmetine, Mahşer gününde bize ve arkadaşlarımıza Kevser suyundan içmeyi nasip eyle. Âmin.”
Dipnot:
* Şüphesiz Biz sana Kevseri verdik. (Kevser Sûresi: 1)
Zülfikar, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul-2017, s. 430-31