"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Derin devlet Ergenekon’dan ibaret değil

05 Ağustos 2013, Pazartesi
YAZAR CELAL TAHİR: Bürokrasi ne kadar değişse de bazı fikirler metastas gibidir, size de sıçrayabilir, ‘Adamım diye getirdikleriniz′ bile size karşı kullanılabilir.
BELKİ DERİN DEVLET TASFİYE EDİYOR
“Derin devletin Ergenekon’dan ibaret olmadığını bilmek gerekir. Gezi sonrası derin devletin uyuyan hücreleri dışarıyla bağlantılı olarak uyandırıldı. Gezi olaylarını bu tip vazifeli ve profesyonel kimseler idare etti.  Ergenekon derin devletin bir cüz’üdür. Belki de derin devlet açısından tasfiye edilmesi gereken bir bölümdü.”
 
KUTUPLAŞMANIN TARAFI OLMAYIN
“Kutuplaşma ortamında kutuplardan biri olmak yerine kutuplar üstü pozisyon takınılmalı. Kutuplardan biri olursanız büyük planın parçası haline gelirsiniz. Zaten büyük güçlerin hedefi toplumsal çatışmadır. Toplumun sinir uçlarını kaşıyacak politikalar affedilmez.”
 
“31 Mart’tan 28 Şubat’a: Karanlık Yıllar” kitabının yazarı Celal Tahir:
 Ergenekon derin devletin bir parçası
 
Gezi Olaylarından sonra Türkiye’de siyaset daha da gergin hale geldi. Bir tür yeni koalisyonlar oluştu da denilebilir. Ancak herkesin korktuğu şey Türkiye’nin bir kaosa sürüklenip sürüklenmeyeceği. Ya da bu gerginliği nasıl aşacağı. Biz de “31 Mart’tan 28 Şubat’a: Karanlık Yıllar” kitabının yazarı Celal Tahir’le konuştuk. Türkiye’nin geçmiş tecrübelerinden yola çıkarak bugünü konuştuk. Tahir, derin devletin Ergenekon’dan ibaret olmadığını söyleyerek, siyasetçilerin uluslar arası oyunları aşmak için kutuplaştırıcı değil, kutupların üstüne çıkan bir siyaset izlemesi gerektiğini söylüyor.

İSLÂM, BÜTÜN İNSANLIĞI AYAKTA TUTUYORDU
 
31 Mart’tan 28 Şubat’a; Karanlık Yıllar kitabınızda Türkiye’nin sorunlu taraflarını ele almışsınız. Siz darbeler tarihine nasıl bakıyorsunuz?
 
Sultan Abdülaziz’in tahtan indirilmesiyle Yeniçeriler’in kazan kaldırmaları arasında ciddî fark var. Yeniçerilerin isyanı devlet içi bir hadise iken Sultan Abdülaziz’in katlinde ise doğrudan Avrupa’nın rolü var. Cumhuriyet kurulduktan sonra yaşanan darbe girişimleri dış güçlerin oluru olduğunda başarıya ulaşmıştır. Talat Aydemir’in darbe girişiminin başarıya ulaşamamasının nedeni dış desteğin olmamasıdır. Ortada darbe falan yok, ama Gezi Olayları gibi ağaçtan çıkan bir hadisenin bu şekilde dünya gündemine oturmasının nedeni de dış destektir. İngiliz TheTimes’a bir takım sanatçıların ilân vermesi kendiliğinden gelen bir akıl değil. Akıl Londra’dan geliyor. Hadise Britanya İmparatorluğu ile siyaseten ortadan kalkmış Osmanlı İmparatorluğu ya da İslâm âlemi arasında tezahür ediyor. Osmanlı’nın son döneminde liberaller, sosyalistler, Ermeniler, Kürtler II. Abdülhamid’in önemini göremediler. Abdülhamid İstanbul’u, İstanbul İslâmı, İslâm da bütün insanlığı ayakta tutuyordu. Dönemin İstanbul Rum Patriği “Boşuna sevinmeyin, bu hepimiz için sonun başlangıcıdır” demiştir. Yunanlılar bizden ayrıldı da ne oldu? İngilizler ayrı Almanlar ayrı dolandırdı. II. Abdülhamid’in tahttan indirilmesiyle yaşananları öngörmemek cahilliktir, cahillik de bu noktada bağışlanamaz.
 
MEDENİYET, ANCAK TAŞ ÜSTÜNE TAŞ KOYMAKLA İNŞA EDİLİR
 
Ortadoğu’da “Bahar” olarak tanımlanan süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?
 
Halkların ayağa kalkması işin nereye gideceğini bize anlatmaz. Halklarda kendiliğinden bir bilgi ve istikamet yoktur. Halklar ayağa kalkar, kaos olur. Oyun kurucu olan akıl sahibi devletlerde bu süreci yönlendirir. Osmanlı’dan bu toprakları İngilizler almıştır. Aldığı şeyi de kimse geri vermek istemez. Türkiye’de durduk yere rol model olmaz. Bu topraklarda bir medeniyet çöktü. Bu medeniyet ancak taş üstüne taş konarak inşa edilir. Siyasetten de çok üst düzey şeyler beklememek lâzım. Siyaset, ancak örülü olan duvarları yıkabilir. Suriye’deki katliâma tabi ki seyirci kalamazdık, fakat Suriye’nin arkasındaki İran, Rusya, Çin blokunu biz kendi başımıza kırabilir miyiz? Batı bize destek verir mi? Verirse neden versin? Bunlar şüpheli konular. Ayrıca Türkiye krizde olan Yunanistan’la ilişki geliştirebilirdi.
 
LOZAN, OSMANLI’NINTASFİYESİ ANLAŞMASIDIR
 
Son günlerde Lozan Anlaşması’nın başarı mı hezimet mi olduğu yönünde tartışmalar var. Sizin bakış açınız nadir?
 
Nereden baktığınıza göre değişir. İsmet Paşa, Lozan’ın imparatorluğun tasfiyesi muahedesi olduğunu söyler. Mesele açıktır. Bu yorum yakıştırma değildir. Cumhuriyet bu tasviyenin üzerine kurulmuştur. Batılılaşma adına hayata geçirilen inkilâplarda bize bunu anlatır.
Hayim Naum, Emanuel Karasu’nun Lozan görüşmelerinde olduğu doğru mu?
Hayim Naum zaten Osmanlı sadrazamlarının diplomatik temasları maksadıyla çeşitli yerlere gönderdiği Hahambaşıdır. Emanuel Karasu ise II. Abdülhamid’e tahttan indirildiğinde kendisine kararı tebliği eden grup içinde yer almıştır. Mesele bu isimlerin resmî olarak heyet içinde yer aldığının söylenmemesidir. Akla bu kişilerin açıklanamayacak bir rolleri olup olmadığı gelir. Lord Curzon ve Fransızlarla irtibatı bu isimlerin sağlayıp sağlamadığı yönünde de sorular sorulmuştur.
 
M. KEMAL, ARAP VE TÜRK DÜNYASI İLE İLİŞKİYİ KESTİ
 
İngiltere, Türkiye Cumhuriyeti’ni bu anlaşmayla mı tanıdı? İngiltere’yle nasıl anlaşıldı?
 
Lozan Anlaşması meclis tarafından imzalandığında İngilizler anlaşmayı hemen imzalamadı. Hilâfetin kaldırılması gibi şeyler hayata geçirildikten sonra imzaladılar. Laiklik Türkiye’nin varlık sebeplerinden biri olarak ortaya çıktı. Zaten Mustafa Kemal “Panislamizm yaptık başımıza belâ aldık, Pantürkizm yaptık başımıza belâ aldık, artık bundan sonra böyle şeylerle uğraşmayacağız” mealinde açıklamalarda bulunuyor.
Türkiye’nin Arap ve Türk dünyasıyla ilgilenmemesinin sebebi bu mudur?
 
Bu cumhuriyetin temel istikameti olmuştur. Zaten Araplar M. Kemal’e gelip birlikte olalım diyor, ancak kabul görmüyor. Belki Osmanlı’nın çöküşünü gören siyasetçiler için bu anlaşılabilir bir durum, fakat bu siyaseti 50 sene bile sürdüremezsiniz. Şartlar değişince siyasetinizi de değiştirirsiniz. Lozan dış âleme verdiğimiz bir sözdür.
 
ANKARA’NIN GÜVENLİK SEBEBİYLE SEÇİLDİĞİ DOĞRU DEĞİLDİR.
 
Bir medeniyetin tasfiyesini sağlayan inkilâplar biraz aşırı değil mi?
Bir milletin kendi medeniyetini tasfiyesi tarihte bile nadir görülen bir durum. Türklerin bir kaç kez alfabe değiştirdiğini de unutmamak gerekir. Bu nedenle de Türkler bir kaç kez medeniyet dönüşümü yaşamıştır. Hunlar ayrı, Göktürkler ayrı, Selçuklular ayrı, Osmanlılar ayrı, Türkiye ayrı bir âlemdir. En büyük dönüşüm cumhuriyetle yaşanmıştır. Cumhuriyet başkenti bile değiştirmiştir. Ankara’nın güvenlik sebebiyle seçilmiş olduğu, doğru değildir.
 
AMERİKAN BÜYÜKELÇİSİ: M. KEMAL LUTHER GİBİ…
 
Reformlarda başka türlüsü mümkün değil miydi?
 
Bu bir tercihti. M. Kemal mümkünlerden birini tercih etti. Başkent değiştirilmeyebilirdi, iki alfabe birden devam edebilirdi, kılık-kıyafet meselesi abartılmazdı, tekke ve zaviyeler kapatılmazdı, Batılılaşma dengeli gidebilirdi. Cumhuriyet döneminde Türkçe ibadet denemeleri de var. Zaten dönemin Amerikan büyükelçisi M. Kemal için “Luther gibi” diyor.
 
GEZİ OLAYLARIYLA SUYA YOL YAPILDI
 
Darbelere dönersek, Gezi olaylarının bir darbe girişiminin parçası olarak görülmesini nasıl değerlendirirsiniz?
 
Gezi ilk provadır. Gezi’de suya yol yapıldı. Su bir kez geçtiği yoldan mutlaka bir kez daha geçer. Su bu yoldan muhtemelen 2014 yılında cumhurbaşkanlığı seçimi döneminde geçecek. Gezi olaylarında imkânlar değerlendirildi. Yoksa iktisadî yapı zorlanmadı, BDP devreye girmedi, kan dökülmedi.
 
Gezi’yi ne tür bir eylem olarak yorumluyorsunuz?
 
Artık eski tip ideolojik yapılara çok gerek kalmadı. Sanal âlemde bir dalgalanma yaşanıyor ve bu sokağa yansıyor. Sanal âlemde insanların kim olduğu, nereye bağlı olduğu belli değil. Taksim’den Türkiye’ye yayılan olayların kendiliğinden olması mümkün değil. Derin devletin Ergenekon’dan ibaret olmadığını da bilmek gerekir. Gezi sonrası derin devletin uyuyan hücreleri dışarıyla bağlantılı olarak uyandırıldı. Gezi olaylarını bu tip vazifeli ve profesyonel kimseler idare etti.
 
Ergenekon nedir o zaman?
 
Ergenekon derin devletin bir cüz’üdür. Belki de derin devlet açısından tasfiye edilmesi gereken bir bölümdü. Derin devlet Osmanlı’dan miras geleneksel yapıyı tasfiye eden dışarısı ile irtibatlı organizasyonun adıdır. Şahsen Türkiye’nin Arap âlemiyle birlikte başka bir yere götürüldüğünü düşünüyorum. Türkiye bölgesinde yaşanan kaosu engelleyemiyor. Artık soru “Türkiye’nin kaosa sürüklenmesine mani olunabilecek mi?” sorusudur. Sorun ve soru budur.
 
HATA YAPTIRMAK DABİR AKLIN ÜRÜNÜDÜR
 
Gezi’de, Türkiye bu parantezin içine mi alındı?
 
Bunun ilk adımı. Türkiye’ye “Haddini bil. Bir ağaçtan bu kadar olay çıkarıyoz, ciddî bir meseleden neler yapabiliriz” denildi. Ancak hükümetin de siyaseten yanlışları oldu. Bunlar 1 Mayıs kutlamalarına Taksim’in kapatılması, 3. köprüye Yavuz Selim isminin verilmesi ve Topçu Kışlası’nda ısrar edilmesiydi. Bunun gibi hataları yaptırmak bir aklın ürünüdür. Aynı zamanda çözüm sürecinde İngiltere’nin tutumunu merak ediyorum. 1993 yılında Özal’ın çözüm sürecini akamete uğratanın İngilizler olduğunu düşünüyorum. Bölgenin sahibi İngilizlerdir. Kendi altında bir kümelenmeyi ve kaosun sona ermesini, yüksek iktidarlarının aleyhinde görürler.
TÜRKİYE, BİR KOALİSYONLA YÖNETİLİYOR
 
Türkiye’de derin devlet ülkenin millî çıkarlarını heba edecek kadar vicdansız mı?
 
Sultan II. Abdülhamid tahttan indirildikten beri bizde devlet-i aliye yoktur. Bunu unutmamak gerekir. İçinde yaşadığımız devlet ulus devlettir ve bir takım iş adamları, bürokrat, medya çalışanından oluşturulmuş bir koalisyondur. Devleti aliye olmak için bir mefkûremiz olması gerekir. Bu nedenle de ne Rumeli’yle ne de Araplarla irtibatı beceremiyoruz.
 
Bunu becerememenin siyasî olarak sebebi nedir?
 
Türk ulus devletin kurulması ve sonra “Türk kimdir?” sorusunun sorulması. Bu sorunun bir delinin kuyuya taş atmasından farkı yok. Türk Türktür, Kürt de Kürttür. İnsanlar maddî olarak dinleri ve dilleriyle ayrılırlar. Anayasa Türklükle hiç ilgilenmemeli. Bu tanımlamaları yapmak tanrılaşmaya çalışmaktır.
 
AKLA MÜDAHALE EDİLMEYE ÇALIŞILIYOR
 
Derin devletle, AKP arası nasıldı?
 
Yakın zamana kadar belli bir denge vardı. Bu dengenin Taksim olaylarıyla bozulduğunu düşünüyorum.
 
Sizce son on yılda bürokraside yeterli değişim gerçekleşmedi mi?
 
Bürokrasi ne kadar değişse de bazı fikirler metastas gibidir, sizin içinize de sıçrayabilir. Ülkede zihniyet dönüşümü yaşanmadıkça kendi adamım diye getirdiğiniz insanlar bir bakarsınız kritik anda operasyonun parçası haline dönüşür. Eğer siz zihniyet değişimini gerçekleştirir, toplumdaki farklı cüzleri yüksek hedefin bir parçası haline dönüştürseniz akıl sahibisiniz demektir. Toplumun sinir uçlarını kaşıyacak politikalar hele Türkiye gibi bir ülkede affedilmezdir.
 
Bunu kullanmak isteyen güçler mi devreye girer?
 
Kutuplaşma ortamında kutuplardan bir olmak yerine kutuplar üstü bir pozisyon takınmak gerekir. Eğer kutuplardan biri olursanız büyük planın parçası haline gelirsiniz. Zaten büyük güçlerin istedikleri toplumsal çatışmadır. Türkiye’de son dönemde akla müdahale edilmeye çalışılıyor. Akıl iptal olduğunda insanlar belli merkezlere bağlanır. O zamanda bilinçaltı yani kin, öfke gibi hisler devreye girer. Bizim insanlığın karanlık tarafına yönelmemiz gerekir. Türkiye’de Tahrir-Adeviye Meydanı, Taksim-Kazlıçeşme Meydanı eşleştirmesi yapılmaması gerekir. Türkiye’de istenilen kutuplaşmadır. Devlet adamlarının daha üstten bir okuma yapmaları gerekir.
 
TÜRKİYE, OYUNUN DIŞINA ÇIKSIN
 
Türkiye’de, demokratik haklar geliştikçe daha fazla kaos çıkıyor gibi bir izlenime katılır mısınız?
 
Sorunların çözümü için zemin ve istikamet önemlidir. Bu oluşturulmazsa hakikaten başınız belâya girer. Ulus devlet formunda bir değişiklik yapmadan yerel yönetimleri güçlendirirseniz Türkiye’nin parçalanmasının zeminini hazırlayabilirsiniz. Toplumu homojen kabul edip siyaseti buna göre uygulamak modern zihniyetin ürünü bir hatadır. Eğer ülke olarak enerjiniz dışarıya yönelmezse bu krize neden olabilir. Dış dünyanın şu anda yapmak istediği Türkiye’nin enerjisini içe döndürmek ve çatıştırmak. Bu oyunun dışına çıkmak gerekir. Türkiye’nin artık geçmişe takılmadan dünyaya yeni bir sentez sunması gerekir.
 
 
H.Hüseyin Kemal
 
Okunma Sayısı: 5484
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı