"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İslâm ve Demokrasi - 3

Şemseddin ÇAKIR
04 Şubat 2022, Cuma
İslâm âleminde demokrasinin oluşmama sebeplerine gelince bilhassa bir iki husus önemlidir:

1. İnsanı insanlıktan çıkaran diktatör yönetimler.

2. Egemenlik tartışmaları.

Burada da, kısa bir izah gerekiyor. Çünkü hâkimiyet ikiye ayrılır.

1. Hakikî ve gerçek hâkimiyet.

2. İzafî ve surî hâkimiyet.

Elbette hakikî ve gerçek hâkimiyet Allah’ındır (cc). Ancak bu sebepler dünyasında hayatın devam edebilmesi için surî hâkimiyetlere de, ihtiyaç vardır. Demek burada mühim olan “ameller ancak niyetlere göredir” hadis-i şerifini rehber ederek cahil cühelayı ikaz etmek gerekir.

Bu vesileyle bir meseleyi daha vurgulamak isterim ki o da; gerçek bir demokrasinin; değil sadece dünya saadet ve mutluluğunun, ahiret saadetinin dahi vesilesi olduğu düşüncesindeyim. Zira Allah’a (cc) en rahat kulluk demokratik ülkelerde yaşanmaktadır. En bariz misal neden İslâm ülkeleri, bilhassa Türkiye’den en fazla Müslüman Almanya’dadır? Bu günkü AB’nin lokomotifi de, Almanya’dır. Fakat desbot idareler kulluğa da manidir. Allah etmesin insana ALLAH bile dedirtmez. İnsan hakları, hukukun üstünlüğü ve hür seçimlerin anayasanın teminatı altında olması bize demokrasiyi din için tercih etmeye yeter. Çünkü o gibi hakları ve daha fazlasını dinimiz bundan ondört asır önce vermişti. Bilâhare bunlar elimizden alınmıştı demokrasi vesilesiyle bunları geri almaya başladık, fakat bu bazı dış ve iç mihrakları rahatsız ediyor, farkındayız. 

Demokrasiye karşı çıkanlarda böyle bir hamiyet göremiyorum. Avrupa kendi vahşetine demokrasi anlamına gelen “Meşrûtiyet”le çare bulmuştu yani onlar demokrasiyi de bizden alıp, meşrûtiyetin adını demokrasi koydular. Onun için Bediüzzaman Avrupa’dan getirilen ve hakikatte İslâmın malı olan cümlesinden sadece feni kastettiği kanaatinde değilim. Bu gün memleketimizde gerçek demokrasi olsa Alevî Sünnî probleminin dahi, kalmayacağını Bediüzzaman müjdelemektedir. (4. Lem’a)

Çok acı bir gerçek bir kısım Müslümanlar cehaletinden demokrasiden, hatta bir kısımları da, günah ve cinayetlerinden dolayı şeriattan korkmaktadır. Fakat neticede herkesi kurtaracak İslâmın şefkat elidir. Koruyucu adalet yine şeriattır. Bediüzzaman insan fıtratını müdafaa eder.

Bu günkü problemlerin temelinde anti demokratlık var. Tek adamlık ve dikta; hakları daraltıyor. Şeriat hem fıtrî hem de cihanşümuldür. Meşrûtiyet: Adalet, meşveret ve kanunda inhisarı kuvvetten ibaret olduğu gibi demokrasi de öyledir. Kur’ân-ı Kerîm hiçbir şekilde saltanatı öngörmemiştir.

Demokratik devletin 4 unsuru:

1. Devlet başkanının hür ve âdil bir seçimle gitmesi ve gelmesi.

2. Muhalefetin olması çünkü muvazene-i adalettir.

3. Hür ve âdil seçimlerin yapılması ve meclisin olması.

4. Hukuk devletinin tesisi gerekir. Kur’ân-ı Kerîm’de yaklaşık bin âyet ve daha çok hadis adaletin tesisisini emreder. Ve şeriat âleme istibdadı mahv etmek için gönderilmiştir.

Bediüzzaman, devlet yönetimi modeli olarak; Meşrûtiyet ve Cumhuriyeti savunmuştur.

Batı kökenli demokratik cumhuriyetin eksikliklerini telâfi ile millî iradenin ortaya çıkacağını, imanın şahadetiyle insanın nefsinin esaretinden kurtulacağını belirtmiştir. Yine Said Nursî, İnsanların kabiliyetleri baskıcı sistemlerde, kuru, çorak toprağın altında tohum gibidir. Gün yüzüne çıkamaz. Meşrûtî sistemlerde temel hak ve hürriyetlerin verilmesiyle toprağın altındaki çekirdeğin gün yüzüne çıkmasına vesile olmaktadır. Yani kabiliyetlerin neşvü neması için hürriyetlerin şart olduğunu kabul eder. Aynı zamanda Üstad otoriter istibdat dönemini uykuya benzetmektedir. Meşrûtiyet ve demokrasi ise, onun deyimi ile “Eşvak ve hissiyatı uyandırır.” Uyku bes demektedir.

Evet ferdi sistemlerde insan araçsallaştırılmış olup “HAKKIN” öznesi olmaktan uzaklaştırılmıştır. Nursî’nin tabiriyle “İstibdat insanlığın mahisidir (yutan). İstibdad insanı hayvanlaştırır, meşrûtiyet insanı hayvanlıktan kurtarır. Siz de tam insan olun der.

Üstad yine meşveret ve şûrânın “İslâmiyetin bahtını, Asya’nın talihini açacaktır. Size müjde bizim devleti ömrü ebediye mazhar eder. Milletin bekasıyla İbka eder. Siz dahi me’yus olmayınız.

Bunları Batıyı taklitle değil, İslâmın özüne dönüş olarak görmeli. Üstad meşrûtiyeti şeriat namına sahiplenmiştir ve alkışlamıştır.

“Hürriyeti, âdâb-ı Şeriatla takyid ediniz” diyor. (D. H. Örfi)

Dört mezhep meşrûtiyete imkân verir. Adalet namazında kıbleniz dört mezhep olsun ta namaz kabul ola. 

Sonuç olarak; müstebit münferitlerin kurduğu, anti demokratik bir sistemde; bir türlü din ve bilimi ideolojinin esaretinden, demokrasiyi bürokrasinin vesayetinden kurtaramadık. İşte böylece, moral değerleri refüze edilmiş, millî dinamikleri dinamitlenmiş bir millete, millet denir mi? Aklı selimin, izanına havale ediyorum, ya demokrasiden başka çare bulsunlar, yoksa dört elle demokrasiye sahip çıksınlar istiyorum.

Okunma Sayısı: 2034
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ö.Ergun

    4.2.2022 07:58:30

    Çok güzel tesbitler, müslümanların demokrasiyi kabul edememelerindeki sebeblerin başında, asrı saadet ile günümüz arasında bir bağ kuramamalarindan geliyor, bu bağı Bediüzzaman kurmuş, cumhuriyeti İslam'ın öz mali olarak kabul etmektedir.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı