İkinci Milenyumun başında, Almanya’nın Köln şehrindeki Belediye salonunda bir ilk olarak takdim edilen Bediüzzaman’ı anma programlarının yılları aşarak gelenekselleşeceğini, Avrupa Nur Cemaati nereden bilecekti ki…
Zamanın nehrinden ebediyete uçanların arkasından koşuşturan gençlerin (üçüncü neslin) bu sene hazırladığı program, Ahlen şehrinin meşhur Belediye salonunda; Müslüman ve Almanyanın STK ve resmî kurumların temsilcilerinin iştirakiyle -deyim yerinde ise- coşku ile icra ediliyor. İlk katılımcılardan günümüz katılımcılarına; kare kare geçmişteki ihtifallerin resimleri sergilenseydi; Nuru bu kıt’aya getiren kahramanların ekseriyetinin ebediyete uçtuklarını, o zamanın gençlerinin simsiyah saçlarının günümüzde tutuştuğunu ve o gün salonda koşuşturan çocukların, 2019’da olgun bir Kur’ân talebesi olduklarını birer birer seyredecektik.
Birinci Avrupa’nın kapitalizm ve sosyalizm şerrinden kurtulmasında, Hıristiyanlığa dayalı sosyal devletin inşaasında ve Risale-i Nurlar’ın kıt’anın hayat ve kültürüne yavaş yavaş nakş edilmesinde Ahlen şehrinin önemi olduğu kadar; gurbetçi Türk işçilerinin inşa ettikleri ilk caminin de burada oluşu, bu küçük şehri diğerlerinden farklılaştırıyor, kanaatindeyiz. Üstadı anma toplantısının bu seneki serlevhası heyecan verici. Rusya esaretinden kurtulup müttefiğimiz olan devletin başşehri Berlin’e gelişlerinin yüzüncü sene-i devriyesi manası çerçevesinde program hazırlanmış. Diğer taraftan ikinci Avrupa’nın İslâmiyet ve demokrasi karşıtı düşünürlere fevkalâde güzel bir mesaj verecek olan “demokrasi“ konusu da çok ilginç düşmüş.
Bu anma toplantıları çerçevesinde; hem Avrupa’daki İslâm toplumu ve hem de ilgi duyan Avrupalılar, kendilerince çok yeni ve garip bilgilerle karşılaşıyorlar. Klâsik kitaplardan okuduklarından ve sokakta duyduklarından tamamen farklı… İster istemez yeni bir terminoloji de doğuyor, bu arada… Birinci Avrupa, İsevî Ruhaniler, tasaffi etmiş Hıristiyanlık, doğru İslâmiyet, doğru veya dindar demokrasiler… Daha henüz duyacağınız onlarca turfanda tabir ve terimler.
Bu toplantı vesilesiyle; Avrupa Nur Cemaati’ne mensup olmayan kalabalık cemaatler de toplantıya iştirak ediyorlar. Müslüman cemaatleri ayrıştırıp birbirine düşman etmeye yönelik teşebbüslere öldürücü darbeler vuran bu dâvet, Avrupa’daki İslâmî uhuvvete de büyük katkılar sağlayacak inşaallah. Belki iki üç sene sonra, Arap Dünyası’ndan gelen diğer kardeşlerimizin Avrupa’ya kısmen entegresiyle birlikte, söz konusu toplantılar da değişik formatlar da kazanacaklar ve Risale-i Nur’un bu kıt’adaki otuz milyon insan arasındaki neşri, daha da yoğunluk kazanacak.
İlk programdan beri çıtayı yükseğe koyan Avrupa Nur Cemaati ve Yeni Asya İnternatioal Gazetesi, imkânsızlıklar, engeller ve müdahalelere rağmen ne prensiplerinden ve ne de kalitesinden taviz vermedi. Londra’dan Budapeşte’ye Paris’ten Milano’ya kıt’anın dört bir yanından gelen dâvetlilere iki-üç saat yetmiyor, burada. Ekseriyetle altı-yedi saatlik bir kutlama havasında geçen programlarda bir taraftan önceki kardeşliklerin tahassürü giderilip pekiştirilirken, diğer yandan yeni tanışmalarla yeni kardeşlikler tesis ediliyor, bu bayramlarda. Daha çok Türkçe-Almanca’nın konuşulduğu ve duyulduğu toplantılardaki temsili resmî zevat, Kilise temsilcileri ve STK mensupları dışardan katılanların daha çok dikkatini çekebilir. Bazı hanım bacılarımızın kollarındaki bebek sepetleri, bebek arabaları ve koşuşturanların yanı sıra dede ve ninelerin buradaki manzaraları da orijinaldirler.
İkinci Avrupa’nın dev sermayelerle çalıştırdığı STK’lar sosyal medya gurupları, kendi gazeteleri ve yayınları, para ile beslediği siyasetçilere rağmen Avrupa’da İslâm ile baş edemeyişinde, Risale-i Nur’un tesiri fevkalâde büyüktür. Hem bu tür toplantılar ve hem de buna mümasil diğer faaliyetlerle Risale-i Nur’un mahiyeti ve Tevhid hakikati güzel ahlâk ile birlikte çok geniş kitlelere ulaşacaktır, diye duâ ediyoruz.