Enes Bey: “Ezan ile kamet arasında hüküm bakımından fark var mıdır? Ezan bitince okunan ezan duası ile ilgili hadis var mıdır? Bu duayı okumanın fazileti nedir? Bu duanın açıklaması nasıldır?”
Ezan da Kamet de Sünnettir
Ezan namaz vaktini bildiren bir namaz çağrısıdır. Kamet ise farz namazdan önce okunur. Cemaat veya fert farz namaza kametle başlar. Namaz vakitleri girdiğinde ezan okumak sünnet olduğu gibi, farz namazlardan önce ister cemaat olsun, ister fert olsun erkeklerin kamet getirmesi de sünnettir.
Ezan işitildiği zaman ezanı dinlemek, ezanı içinden tekrar ederek icabet ve tasdik etmek, bitince ezan duasını okumak sünnettir; Peygamber Efendimizin (asm) şefaatine vesiledir.
Peygamber Efendimiz (asm) buyurdu ki: “Müezzinin ezanını işittiğiniz vakit siz de onun söylediği gibi söyleyiniz. Sonra bana salât ve selâm okuyunuz. Çünkü her kim bana bir salât okursa, bundan dolayı Allah ona on defa rahmet nazarıyla teveccüh buyurur. Sonra Allah’tan benim için vesileyi isteyiniz. Çünkü vesile Cennette bir derecedir ki, o, Allah’ın kullarından yalnız birinden başkasına lâyık olmaz. Benim o olduğumu umuyorum. Her kim benim için Allah’tan vesileyi isterse, ona şefaatim ulaşır.”1
Ümmetin Şefaat Aldığı Makam
Resûlullah Efendimiz (asm) buyurdu ki: “Her kim ezanı işittiği zaman “Allahümme Rabbe hâzihi’d-da’vete’t-tâmmeti ve’s-selâti’l-kâime. Âti Seyyidina Muhammedeni’l-vesîlete ve’l-fadîlete ved’dereceter’rafiate’l-aliye. Ve’b’ashü mekâmem-mahmûdeni’llezî veadtehû. İnneke lâ tühlifu’l-miâd.”
Mânâsı: Ey bu mükemmel davetin ve namaz kıyâmı (duruşu) emrinin sahibi olan Allah’ım! Efendimiz Muhammed’e (asm) vesileyi, fazileti ve yüksek dereceleri ver. Ve O’na, vaad ettiğin Makam-ı Mahmûd’u lütfeyle. Muhakkak ki Sen sözünden dönmezsin.” Der ise, kıyamet gününde benim şefaatim ona hak olur.”2
Makam-ı Mahmûd, geçmiş ve gelecek her sınıfın, her mahlûkat cinsinin, her varlık türünün, her taifenin kendisine şiddetle muhtaç olduğu, her sınıfın ihtiyacı olan şefaatin kendisinden verildiği bir şefaat makamıdır.
Allah Resulü (asm) bu makamın bir hadis-i kutsîde Cenab-ı Hak tarafından şöyle bildirildiğini beyan buyurur: “O öyle bir makam ki, bu makamda öncekiler de, sonrakiler de sana teşekkür ederler, sana minnettar olurlar. Sen şerefçe bütün yaratılmışların üstünde olursun, istersin verilir, şefaat edersin şefaatin makbul olur. Senin sancağının altında olmadık hiç kimse kalmaz.”3
Peygamber Efendimiz (asm) bir diğer hadislerinde: “Bu o makamdır ki, onda ümmetime şefaat edeceğim.”4 Buyurmuştur.
İlahî Sofranın Zenginliği
Ka’b bin Malik (ra) rivayet etmiştir ki; Resul-i Ekrem Efendimiz (asm) şöyle buyurdu: “Allah insanları diriltecek; bana da yeşil bir elbise giydirecek. Ondan sonra Allah ne söylememi isterse söyleyeceğim. İşte Makam-ı Mahmud bu makamdır.”5
Bedîüzzaman Hazretleri, Peygamber Efendimiz’in (asm) Makam-ı Mahmûd’unu “Rabbanî bir sofra” mefhumu ile izah eder. Öyle bir sofradır ki, Cenab-ı Hak tarafından dağıtılan bütün nurlar, verilen bütün ikramlar, ikram edilen bütün feyizler, ihsan edilen bütün lütuflar, nimetler, bağışlamalar, mağfiretler ve merhametler o sofradan akıyor.
Resul-i Zişan’a (asm) okunan Salâvat-ı Şerifeler, o İlâhî sofraya edilen davete icabet hükmündedir. Yani Salâvat-ı Şerife okumakla insan o İlâhî sofra sahibi tarafından yapılan davete uymuş; sofraya yaklaşmış ve sofradan istifade etmiş olur.6
Dipnotlar:
1- Müslim, Salât, 11
2- Buhârî, 2/365
3- Tecrit Terc. 2/574
4- a.g.e.. 2/574
5- a.g.e., 2/574
6- Mesnevî-i Nûriye, s. 76