Son on güne girdik
Ramazan’ın son on gününe girdik elhamdülillah. Bu günler içindeki ve genel çerçevede Ramazan ayı içinde ibadet görevlerimizi hatırlayalım.
Ramazan ayında son on güne mahsus önemli bir hassasiyet itikâf niyetidir.
Bir mabedin kapısından içeriye adım atarken kalbimizden şu niyet geçmeli: “Niyet ettim Allah rızası için, şu mabetten çıkıncaya kadar itikâf yapmaya.”
Böyle bir niyeti Ramazan Bayramı gününe kadar her mabede girişte yapabiliriz. Bu şekilde mabetten çıktığımızda, inşallah itikâf da yapmış olarak çıkarız.
İtikâf bir beldedeki bütün Müslümanlar üzerine sünnet-i kifayedir. Bazıları yaptığında diğer Müslümanlar üzerinden bu görev kalkar. Ama yapan herkes sevap kazanır.
Cenab-ı Hakk’ın şu emri gereği yapılıyor: “Mescitlerde îtikâfa girdiğiniz zaman….” 1
Kadınlar evlerinin bir odasında belirli sürelerle itikâf yapabilirler.
Teravih Namazı
Ramazan gecelerinde kâh cemaatle mabetlerde, kâh yalnız veya aile efradımızla yine cemaatle evde kıldığımız teravih namazları, bu gecelere mahsus nur ve feyizden azamî istifade etmemizin yollarındandır. Teravih namazlarının sünnet-i müekkede oluşu, kılamayanlara ceza olmadığının, kılanlar için ise feyiz ve nur yüklü olduğunun habercisidir.
Bilhassa itikâf gecelerinde kıldığımız teravih namazları ile inşallah bu gecelerin nuranî feyizlerinden de istifade etmiş oluruz.
Teravih namazı, Bediüzzaman’ın ifadesiyle uhrevî hâsılat için gayet münbit bir zemin olan Ramazan ayında resm-i geçit yapan ubudiyet-i beşeriye 2 bayramının bir neşesidir. Orucun değil, Ramazan ayının sünnetidir. Dolayısıyla bu namaz, oruç tutsun tutmasın her Müslüman için sünnet-i müekkede hükmündedir.
Teravih namazını çok yavaş kıldırarak cemaati yormak ve sıkmak uygun olmadığı gibi, tadil-i erkâna riayet etmeyecek derecede çok acele de kıldırmamalıdır. İkisinin ortası bir yol izlenmeli ve tadil-i erkâna riayet edilmelidir.
Resûlullah (asm) Ramazan’da teravih kılmayı teşvik eder ve ‘Her kim, Ramazan’da îman ederek ve mükâfatını Cenab-ı Allah’tan bekleyerek ibadete kalkarsa geçmiş günahları bağışlanır.” buyururdu. 3
Fitrelerimiz
Bu ayın bir diğer nurlu ibadeti de fitrelerimizdir. Fitrelerimizle sevindirdiğimiz gönüller inşallah bizim âlem-i mahşerde yüz akımız olacaktır.
Fitre rızık üzerine dönüyor. Yani Fatır-ı Hakîm fitreyi rızık olarak tayin etmiş, bir kısım fakirlerin rızkını fitre emri altında karşılamayı Müslüman’a emretmiştir.
Halkın yediği ne ise o cinsten fitre verilir. Halk buğday yiyorsa buğday cinsinden, arpa yiyorsa arpa cinsinden verilir. Bunlara ilâveten halkın makbulü olması halinde, fitre alan kişilerin ihtiyaçları çerçevesinde, kuru üzüm ve hurmadan da fitre verilir. Şüphesiz bunların değeri para olarak da verilir. Fitre alan kişi parasını rızkı için dilediği gibi harcar.
Eğer bulunduğumuz yerde, açlık problemi yoksa, fitreyi, en yakından başlayarak, açlık problemi yaşayan başka İslâm memleketlerine kaydırmakta bir sakınca yoktur.
Uygur Müslümanları Çin’in zulüm ve vahşet kamplarında ne haldeler bileniniz var mı? Myanmar’ın topraklarından sürdüğü, Bangladeş’in Bhasan Char Adasına yolladığı Rohingya mülteci Müslümanları ne haldeler bileniniz var mı? Yemenli anneler ve çocuklar yıkıntıların içinde ne haldeler duyanınız var mı? Büyük fillerin silâhları ve küçük aç kurtlarının ayakları altında telef olan Suriyeli kadın, çocuk ve ailelerin durumu nedir, haber alan var mı? Nasıl bir basın sistemimiz var, bilmiyorum. Acı halimize ağlayamıyoruz bile!
Bediüzzaman, “Böyle zamanda tereffühte izn-i Şer’î bizi muhtar bırakmaz” 4 diyor. Başka türlü yardımımız dokunmuyor. Fitrelerimizi bari organize edip dünyanın her tarafındaki yardıma muhtaç annelere, bebeklere, muztar ailelere, mültecilere, mağdurlara, mazlumlara ulaştıran dernek ve vakıflarımız olsa aaah, birazcık yüzümüzün utancını silerdik!
Ne diyelim, inşallah yediğimiz ekmek haram değildir. Fitrelerimizi fakir fukaraya verelim.
Dipnotlar:
1- Bakara Sûresi: 187. 2- Mektubat: s. 682. 3- Müslim, 759. 4- Sözler, s. 809.