14 Kasım 2012, Çarşamba
Yıllar önce Türkiye’den bir heyet dostluk ziyareti için Kuveyt Emiri Sabah el-Ahmed el-Sabah’ın dâvetlisi olarak Kuveyt’e gelmişti. Emirlik Özel Kaleminden beni arayıp “Suna Hanım, bu dostluk ziyaretinde vereceğimiz yemeğe sizi de dâvet ediyoruz” demişlerdi.
Yıllardır Kuveyt'te bulunuyordum, ama ilk defa böyle bir dâvet almıştım; dolayısıyla dâveti kabul ettim. Doğrusu biraz da heyecanlanmıştım.
Başta Emirin torunu Dânâ el-Sabah olmak üzere, el-Sabah ailesinden bazı prensesler, Kuveyt’in ilk kadın bakanı Ma’sûme Mubârek ve sosyetenin asilzade ve nazik hatunlarıyla bir araya gelecektim.
“Saray adına yapılan bu dâvette ne giyeceğim, üzerine hangi eşarbı örteceğim, ayakkabım ve çantam nasıl olmalı, bu tür yemeklerde uygulanacak nezaket kuralları ne olabilir?” diye düşünmeye başladım. Anlayacağınız durumum hiç de "kolay" değildi!
Zihnimde güzel bir anı olarak kalan bu hatırayı, iki üç arkadaşımdan başka kimseye anlatmamıştım. Ama, bugünkü konuyla biraz alâkası olduğu için, yazıya giriş mahiyetinde sizlere de aktarmak istedim.
****
Bir çok insan asalet izhar eden, naziklik taslayan ve insanlara nezaket/edep kuralları öğretmeye kalkan kimselere hayranlık besler. Fakat bu hayranlık yersizdir. Çünkü; hakikatte, yeryüzünde yaşamış olan en büyük asilzade, dedesi Ebu’l-Enbiya (Peygamberlerin babası) Hz. İbrahim (as) olan Hz. Muhammed’dir (asm). İnsanoğlunu terbiye edip nezaket kurallarını öğreten de yine Hz. Muhammed Aleyhissâlâtü Vesselâmdır.
Evet, dünyanın en nazik ve centilmen insanı, hanımı Hz. Safiyeyi dizine bastırarak deveye bindiren güzeller güzeli Hz. Muhammed’dir (asm). O kadar naziktir ki, Hz. Âişe ile yapmış olduğu yarışta, yarışı kazanabilme durumu varken, sırf eşinin gönlü hoş olsun diye nezaketen yarışı kaybetmiştir.
Hz. Âişe Habeşlilerin kılıç-kalkan oyununu izlemek isteyince, Resulullah sevgili eşinin önüne perde olmuş, Hz. Âişe de yanağını Resulullah’ın (asm) yanağına dayayıp gösteriyi uzun müddet izlemiştir. Hz. Muhammed (asm) bir an dahi “Ey Âişe yeter artık yoruldum; hem benim işim gücüm var. Unutma ben bir Peygamberim; aynı zamanda da devlet başkanıyım. Seninle bu kadar uzun vakit geçiremem!” dememiştir. Bilâkis, Hz. Âişe gösteriyi izlemekten vazgeçinceye kadar sabretmiştir.
Dünyanın en kibar babası da Hz. Muhammed’dir (asm). O; kızı Hz. Fâtıma geldiğinde, şefkat dolu yüreği ile kızını ayakta karşılayarak öpüp seven, sonra da onu kendi yerine oturtan bir babadır.
Dünyanın en kibar dedesi de Hz. Muhammed’dir (asm). Torunları, Umâme, Hasan ve Hüseyinle yarış yapmış, namaz kılarken onların sırtına binmelerine müsaade etmiştir.
Dünyanın en hoşgörülü eleman istihdam eden insanı da Hz. Muhammed’dir (asm). Buna Enes ibni Mâlik’in şu sözleri bürhandır: “Resulullah’a (asm) on yıl hizmet ettim de bana hiçbir zaman ‘Of’ dahi demedi. Yaptığım bir şeye: ‘Niçin yaptın?’ demediği gibi, yapmadığım bir şey için de ‘Yapsaydın ya?’ demedi. Resulullah (asm) insanların ahlâk bakımından en güzeliydi…”
***
Evet, nezaket kuralları gerçek mânâda Kur’ân ve sünnetten öğrenilir.
Kur’ân-ı Kerîm; alçak sesle konuşmak, bir yere girerken izin almak, yürürken mütevazı bir şekilde yürümek gibi nezaket kurallarına ve güzel ahlâka vurgu yapar.
“Küçümseyerek surat asıp insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme! Çünkü Allah, hiçbir kibirleneni, övüneni sevmez”
“Yürüyüşünde tabiî ol. Sesini alçalt. Çünkü seslerin en çirkini, şüphesiz eşeklerin sesidir!” (Lokman Sûresi, 18-19)
Edep ve nezaketin Resulullah’tan (asm) öğrenileceğine işaret eden Bediüzzaman Said Nursî ise, “Sünnet-i Seniye edeptir. Hiçbir meselesi yoktur ki, altında bir nur, bir edep bulunmasın... Onun sünnet-i Seniyyesini terk eden, edebi terk eder.” diyor. (Lem’alar, 11. Lem’a)
Gerçekten de öyle. Resulullah Aleyhissalatü Vesselâm insanlara edep, terbiye ve nezaketi öğreten bir muallimdir. “Eddebenî Rabbi ve ahsene te’dîbi / Rabbim beni en güzel şekilde terbiye etti.” diyen Hz. Muhammed (asm), davranış ve muamele adabına çok önem vermiştir. Sahabelerine, insanlarla muamele yaparken nezaket kurallarına uymaları gerektiğini öğreten Resulullah (asm), nezaket kurallarının Kur’ân ve Sünnet-i Seniyenin bir parçası olduğunu önemle vurgulamıştır.
Hz. Muhammed (asm) sayısız nezaket kuralı öğretmiştir.
İşte hadislerden bir kaç kural:
nTemiz ve tertipli giyin; aşırılığa kaçmadan zerafete dikkat et.
nTer değil, misk kok.
nEsnediğin zaman ağzını elin ile kapat. Biri hapşırdığında, ona “yerhamükellah” diyerek duâ et.
nKonuşurken sesini yükseltme. Küfür edip, kötü söz söyleme. Lânet etme. Yürürken böbürlenme.
nBirini ziyarete gittiğinde kapıyı aralıklı olarak üç defa çal. Her defasında da kenara çekil ki, kapı açıldığında içeriyi görmeyesin. Şayet ev sahibi kapıyı açmıyorsa, sessizce geri dön.
nMisafir olduğun evde ev sahibinin gösterdiği yerde otur. Meraklı gözlerle etrafı inceleme!
nKapının önünü temiz tut ki, komşuların rahatsız olmasınlar.
nMü'min kardeşlerinden biri hastalandığında, onu ziyaret et. Ancak, ziyaretini kısa tutmaya özen göster ki, hasta istirahat edebilsin.
nSoğan, sarmısak gibi kokulu şeyler yediğinde, mescide gitme ki, cemaat rahatsız olmasın. Bilesin ki, cemaatin rahatsız olduğu şeylerden Melekler de rahatsız olurlar. Mescide giderken güzel koku sık (Dikkatleri üzerine çekeceği için kadınların dışarı çıkarken koku sürmeleri câiz değildir) ve temiz elbise giy. Namaz kılanların önünden geçme. Cami cemaatle doluysa, sana yer açmaları için ricada bulun.
nBaşkalarıyla konuşurken onların hoşlanacağı bir dille konuş. Güzel kelimenin sadaka olduğunu bil. İnsanlara seslendiğin zaman, onların hoşuna giden isimlerle seslen.
nMü’min kardeşinle karşılaştığında, ilk selâm veren kişi olmaya özen göster. Musâfaha yaptığında (tokalaştığında), muhatabın elini çekmeden sen çekme ki, rahmete kavuşasın.
nÜç kişilik bir gurup iseniz, aranızdan birini kenara çekip gizli konuşma ki, üçüncü şahıs yalnız kalmasın. Şayet, gizli konuşman gerekiyorsa, dördüncü şahsın veya daha kalabalık bir gurubun size katılmasını bekle. Bu durumda, arkadaşını kenara çekip konuşabilirsin.
nAna-babaya şefkatli ol. Onlara karşı sesini yükseltme. Hatta en küçük bir söz olan “Üf!” dahi deme.
nÇocuklar ebeveyn odasına girerken, şu üç vakitte izin istesinler. Sabah namazından önce, istirahat vakti olan öğlen-ikindi arasında, yatsı namazından sonra.
nİnsanlara su ikram ederken en son sen iç. Su içerken, üç defada ve kaba üflemeden iç.
nYemeğe dâvet edildiğinde, dâvete icabet et. Yemek yerken “Bismillah” de ve kendi önünden ye ki, başkaları rahatsız olmasın.
Okunma Sayısı: 2185
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.