Bediüzzaman’ın “düşmanlarımız” olarak sıraladığı cehalet, zaruret ve ihtilâf hastalıkları, istibdadın hem ürünleri, hem de onu besleyip “güçlendirerek” devamını sağlayan unsurlar.
İstibdadın bir tahribatı da, bunlarla bağlantılı olarak ahlâk üzerinde kendisini gösteriyor. Uyguladığı baskı, muhataplarında, fıtrat ve mizaçlarına göre değişen tezahürlere sebep oluyor.
Yalan, dalkavukluk, ikiyüzlülük, idare-i maslahatçılık, nemelâzımcılık ve isyankârlık gibi hallerin en önemli sebebi ve kaynağı, hep istibdat.
İşin garip tarafı, istibdadın oluşturduğu sıkıntılı ortamdan çıkış yolunu dalkavuklukta bulanlar da, baskılara boyun eğmeme tavrını tercih edenlerden, tepkilerini fevrî ve ölçüsüz reaksiyonlarla ortaya koyanlar da, netice itibarıyla baskı ve tahakküm sisteminin ömrünü uzatıyorlar.
Velhasıl, yine Said Nursî’nin ifadesiyle, istibdat “her şeye sirayetle zehrini atan” bir belâ. İhtilâfların da kaynağı o, ahlâktaki bozulmaların da, şevk kaybının da, geri kalmışlığın da...
Kurtuluş çaresi ise 1911’de irad edilen Hutbe-i Şamiye’nin son kısmındaki şu cümlede: “Çeşit çeşit istibdatların kayıtlarını, zincirlerini açacak, dağıtacak, meşveret-i şer’iye ile şehamet ve şefkat-i imaniyeden tevellüd eden [ortaya çıkan] hürriyet-i şer’îyedir...”
Çok geniş ve kapsamlı hakikatlerin sığdırıldığı bu cümlede, öncelikle, gerek özel, gerekse kamusal hayatın her alanında değişik kılıklarla kendisini gösterebilen çok farklı, “çeşit çeşit” istibdatlardan söz edilmesi son derece manidar.
Bunları, insanın kendi dünyasında karşı karşıya olduğu nefisten başlatıp, giderek genişleyen daireler halinde aile, okul, çevre, devlet ve dünya... halkalarına kadar sirayet ederek zehirini akıtan istibdat tezahürleri şeklinde anlamak lâzım. Nerede açık veya örtülü bir tazyik, tahakküm ve psikolojik baskı varsa, orada hürriyet, istibdadın kayıt ve zincirleri ile bağlanmış demektir.
Ferdî hayatta nefsin kalbe ve akla; ailede babanın veya annenin eşine ve çocuklarına, ağabey veya ablanın küçük kardeşlerine; okulda müdürün öğretmen, öğrenci ve müstahdemlere; iş hayatında yöneticinin çalışanlara; devlette hükümetin ve bürokrasinin topluma uyguladığı “çeşit çeşit” istibdatlar...
Hiyerarşik yapıda tepeden başlayıp dikey olarak alt kademelere yayılan, yatay ilişkilerde de gücü elinde tutandan zayıflara yönelen baskılar...